Ünlü FETÖ sanıklarının CHP'li Antalyalı avukatı...

SN Figen Çalıkuşu maalesef kadın olduğu için mağdur edilmiş CHP''NİN aydınlık yüzüdür.Bileğinin hakkı ile ön seçimden 5. sırada çıkması ve milletvekilliğini fazlasıyla hak etmesi,aklı fikti ilk beşe grmek isteyen siyaset esnafı ve CHP''nin kapısı önüne konmuşlarda hala hazımsızlık,husumet ve daha vahimi düşmanlık yaratıyor.Örneğin,burada bazılarında şahit olduğumuz kişisel sağlıksız ruh hali kendisinin uğrayan Barış Akademisyanlerinin de avukatı olduğunu ayrıca bağlı bulunduğu platforma başvuran herkese de savunma yardımında bulunduğunu beyanını gözden kaçırmaya çalışıyor. Boşuna çaba.CHP Genel Başkanı Sn Kılıçdaroğlu''na da Fetö''cü dendiği bu ortamda AKP''nin ekmeğine yağ süren sağlıksız zevata şunu hatırlatmalı,ön seçim olsun Sn Çalıkuşu bu kez ilk beşte olur.Antalya neyin ne olup olmadığını görüyor.Hak savunuculuğuna saygı duymak yerine böylesine takıntı çok çok fazlasırıtıyor.Zaten kamuoyu her fırsatta aynı şeyleri tekrarlayan bu üç beş kişiyi de arkasındakleri de a haber ekranlarından tanıyor.

SN Figen Çalıkuşu bir hak savunucusudur. Antalya siyasetinin mağdur edilmiş aydınlık yüzüdür.Avukatı oduğu platforma başvuran herkese savunma desteği vermekten kaçınmamıştır.Kendisini alkışlamak yerine hastalıklı bir husumet Antalya''nın yerel siyasetine zafiyet olarak yansır. Yağ lekesi bırakır. Hukukçuluğunu ,hak arayıcılığını kutluyorum. İt ürür, kervan yürür, yolu açık olsun.

Ne kadar güzel demi, ifade özgürlüğünden insan hak ve hürriyetlerinden bahsetmek,hatta kulağa ne kadar hoş geliyor.Çok güzel süslü püslü iki üç kelimede yazdılar mı sanırsınız ki hayatları boyunca böyle baktılar.Son 20 yıldır bu ülkede insanların hakları çiğnenecek,insanlar onurları için ölecekler,o zaman sesleri çıkmayanlar şimdi bakıyorum da ağız isali olmuşlar konuşuyorlar.Haydin ağızlarınızı temizlemek için başka kapıya,gerçi sizleri ancak lut gölü temizler.

Figen Çalukuşu’nun biraz evvel nitelikli ve öğretici açıklamasını gördüm. Paylaşmak istedim; PAZAR YARENLİĞİ Siyasal ortam ve düzey sakatlanmış gözüküyor. Siyaset dünyasının parçası olmak isteyen ya da olduğunu sananların pek çoğu kavram ve ilkelerden iyice uzaklaşmış, kendi dünyalarında diğerleriyle uğraşmayı açık ara öne çıkarmış, bundan sağlıksız negatif enerji bulmaya başlamış görünüyor. Kendini ''''ölçü'''' alma, diğerinin ''''ne yapıp yapmaması'''' gerektiğini destursuz öğretme küstahlığı, had safhada hadsizlik de bu sağlıksız ortamın iletişim biçimi oldu. Bunları bir yana bırakıyorum, nihayetinde ''''insan dilinin altında gizlidir''''. Ama kavram ve ilke; sağlıklı siyaset, geliştirici tartışma, zarif iletişim içinde olmazsa olmaz bir konu. Bu nedenle temel ilke ve kavramlara hızlıca geri dönme ihtiyacı çok öne çıkmış durumda. Herkes görünürde ''''fikir özgürlüğü''''nden yana gözüküyor ancak fiili hayatta kimse ''''kendi gibi olmayana'''' hayat hakkı tanımak istemediği gibi kanlı bir düşman muamelesi yapıyor. Çağdaş siyaset için tek ölçü var : ''''insan'''' ve ''''onun temel hak ve özgürlükleri''''... Bunu inkar eden, yok sayan, özgürlükleri siyasal görüşe kurban edenin çağdaş dünyada yeri yok. Bunu inkar eden kendi mağarasında kendini yiye yiye beslenme gayreti içinde çürüyor. Maalesef epeyce örneğini görüyorum. Halbuki ''''fikir özgürlüğü''''nün tanımı ve dolayısıyla sınırları bellidir. Hukuksal olarak tanımlanmıştır. Cumhuriyet''in kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK sadece ''''muasır medeniyeti'''' hedef gösterdi. Muasır medeniyet ölçüsü olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ''''fikir özgürlüğünü'''' 1976 da tanımladı. Muassır medeniyetin fikir özgürlüğünün hukuksal tanımını Handyside Kararı belirler : “İfade özgürlüğü, sadece hoşa giden ya da insanları incitmeyen veya önemsenmeyen ‘bilgi’ ve düşünceler için değil, aynı zamanda DEVLETİ veya TOPLUMUN HERHANGİ BİR KESİMİNİ İNCİTEN, ŞOK EDEN VEYA RAHATSIZ EDEN BİLGİ ve DÜŞÜNCELER için de geçerlidir. Demokratik toplumun olmazsa olmaz koşullarını oluşturan, çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülük bunu gerektirir’’ Özgürlükleribir bütün olarak ve Handyside kararını içselleştirerek savunmadan, şüpheli hükümlü ayrımına özen göstermeden, siyasallaşmış yargının propagandasına alet olmadan ve kendini ölçü almadan davranmak çok zor olmasa gerek... Kavramlar ve ilkeler.. Ölçüsüzlük, afaki cahillik, hamaset budandıkça geriye sağlıklı bir siyasal ortam çıkacak. Buna çok ihtiyacımız var. İyi pazarlar.

Hasan Kutlu 27 Eylül 2020 Pazar 11:23 Yorumların bazısındaki düzeysizlik şaşırtıcı, daha doğrusu yorum dememe bakmayın düpedüz seviyesizlik ve hüzünlü..Garip olan bir başka şey de AKP faşizmi tamamen devre dışı kalmış hatta akp ‘nin faşizmi meşrulaştırmak isteyen ağzı öne çıkmış.özgürlük,hukuk kavramı filan hak getire...Bu bir kaç örneğin ölçü olmadığını tabii ki biliyorum ama tesadüfen de olsa göze çarpan düzeysiz sefalet kişilerin niteliğini gösteriyor.Kişilerle bohçacı kadın gevezeliğin yerine zihin açan bir oksijene ülkenin ne çok ihtiyacı var.Yazık ki ne yazık.

Bütün Fetö cülerin avukatlarının chp li olması rastlantı filan değil, chp nin başında ki porno kasetle gelen genel müdür dahil hepsi fetö nün gönüllü avukatı, bunları halkı kendileri gibi gerizekalı sanıyor galiba, fetö nün siyasi ayağının kim olduğu bu haberle ortaya çıkımış işte

Şöyle bir kısaca hatırlayalım,31 Mayıs 2006 günü Ankara Eryaman'da Atabeyler kumpasıyla FETÖ sahne alıyordu.Sonrasını zaten hepimiz biliyoruz,12 Haziran 2007 günü İstanbul Ümraniye'de bir gecekonduda 27 el bombasını FETÖ'nün polisleri rahatça buluyorlardı.22 Şubat 2010 günü ise FETÖ'nün savcılarına Taraf gazetesinde yazan gazeteci bozuntusu FETÖ'cü Mehmet BARANSU bir valiz içerisinde getirerek, düzmece dijital verileri teslim etmesiyle Balyoz kumpası başlıyordu.28 Nisan 2010 da FETÖ'nin polislerine bir zarf içerisinde Deniz kuvvetlerinde sözde casuslar listesi geliyor ve Deniz Kuvvetlerine asrın kumpas soruşturması başlıyordu.Bu üç ana davayı özellikle hatırlayalım evet aralarda bir çok kumpas soruşturmaları devam ediyordu.Televizyonlarda 'son dakika'Flaş,Flaş soruşturmaları yayınlandıkça FETÖ çetesi ve o gün onlarla beraber hareket edenler ellerini ovuşturup sevinçten gözyaşları döküyorlardı.Peki bunları halka anlatacak birde Medya ayağı lazımdı,onlar bu soruşturmalar başlayınca devreye giriyorlardı,televizyonlara çıkıp ağızlarından salyalar saçarak kamuoyuna daha yargılama başlamadan gözaltına alınanları mahkum ediyorlardı.Çünkü biliyorlardı bunlar cezalar alacaklardı,FETÖ kendi sistemini kurmuştu,soruşturma yapan polislerde,savcılarda,hakimlerde FETÖ tezgahından geçmiş 'FETÖ'nün altın çocuklarıydı',gerçi sonradan onun bunun çocukları oldukları anlaşıldı ama daha o zamana çok vardı.Medyadan devam edelim,FETÖ'nün besleme gazetecilerini televizyoncularını saymaya kalksak buraya sığmaz.Yukarıda adı geçenlere dönersek,sırf bu kumpaslar için kurulan Taraf gazetesinde Ahmet ALTAN vardı,Mehmet Altan'ı hepiniz tanıyorsunuz zaten ikinci cumhuriyetçi sol liboş.Nazlı Ilıcak ile Mümtazer Türköne'ye gelince onlarda sağ kanatdan,bunların ortak noktaları FETÖ ateşine sürekli odun atıyorlardı.Onlara göre ülkeye Demokrasi geliyordu ama bu arada FETÖ 15 Temmuza giden yolda kendisine engel olacak her şeyi temizliyordu.Peki sorumluluk makamında olanlar ne yapıyordu derseniz,onlar gayet memmundular, hatta onlara göre alınları secdeye değiyordu ve bunlar hizmet hareketiydi.Taki 7 şubat 2012 günü Mit'e operasyon yapıldığında,sonrasında 17,25 aralık 2013 günü hükümet bakanlarına operasyon başladığında uyanıyorlardı ve önlem almaya başlıyorlardı ama geçmiş ola her şey FETÖ'nin ellerindeydi,15 temmuz 2016 günü ellerindeki bu devletin silahlarıyla bombalar atıyorlardı,sokaklar kana bulanıyordu artık cemaat gitmiş FETÖ olmuştu.Ondan sonrasını zaten herkes biliyor.Yukarıda ismi geçen bu dörtlünün de 15 temmuza giden yolda çok emekleri olmuştur.Gün geldi şu veya bu nedenlerle önce Mehmet Altan,Nazlı Ilıcak,şimdide Mümtazer Türköne cezaevinden çıktılar,Ahmet Altan hala cezaevinde,bu yaşananlar hepimizin gözlerinin önünde olduğu gibi, 18 yıldır ülkeyi yönetenlerinde gözlerinin önünde olduğu için birinci derecede onların sorumluluğu söylenebilir.CHP'ye gelince insan bazen anlayamıyor,bütün bu kumpas davalarına karşı çıkarak iyi de yaptılar. Adana mitinginde ise Genel Başkana Altan kardeşlerin ve Nazlı Ilıcak'ın ismini okutarak alkışlattılar.Olacak iş mi bu,bunlar gazeteci faaliyetinden yatmıyorlarki,FETÖ'nin medya tetikçileriydi.Demek ki CHP merkezinde de Genel Başkanı yanlış yönlendiren bir damar var. Avukat hanıma gelince,her avukat mesleği gereği herkesin avukatlığını yapabilir,o onun tercihi,ancak hep bunların avukatlığını yapacaksın hem de kalkıp CHP de siyaset yapacaksın,işte bu olmuyor.Biliyorsunuz bir koltukta iki karpuz taşınmaz derler.Dolaysı ile birini kırarsınız,Chp seçmeni FETÖ kumpaslarına hep tepki vermiştir,sonrada kalk CHP den milletvekili olmak için ön seçime gir,sonucu biliyorsunuz.Son seçimde ise 6.ncı sıradan Genel Merkez tarafından vekil sırasına kondu, nerdeyse vekil olacaktı.Bu da düşündürücü, o nedenle CHP seçmeninin yapısı aşağı yukarı belli 'CUMHURİYETÇİ VE ATATÜRKÇÜ' avukat hanım bu seçmen profilinden ön seçimden falan zor çıkar.Ama bakıyorsunuz aktif siyaset listelerinde çıkıyor,demek ki yine deneyecek o zamana kadar, Antalya güzel kum şahane tadını çıkarsın bari.Fakat güneşte fazla kalmasın kremlenmeyi de unutmasın.İnsan bazen düşünüyor saçlarının sarı olması avantaj mı sağlıyor diye?????

Uyduruk Balyoz ve Ergenekon davalarında Silivri zindanlarında Fetö''cü hakimlerin verdikleri haksız hukuksuz hükümlerle yatan yurtseverleri savunduğu hiç görülmedi bu Figen Çalıkuşu''nun. 2015 CHP milletvekilli ön seçiminde bu hanım avukatın Chp milletvekili aday sıralamasında 6 sırada çıkması ve gözetmen hakimin 3 ay sonra Fetö den meslekten atılıp, hapishaneye gönderilmesi de enteresandı. Bakalım Figen Çalıkuşu daha hangi ünlü fetö''cülerin avukatı çıkacak?