Geçtiğimiz günlerde bir polis memuru aradı, “Hakkınızda şikayet var, savcı ifadenizi istiyor” dedi.
Biz gazeteciler için bunlar rutin işler…
Bir mazeretim vardı, ileri bir tarihte gelebileceğimi söyledim.
Vakit geldi, avukatım Semih Tüfek ile beraber polis merkezine gittim.
Tüfek, avukatlık mesleğinin duayeni Mesut Özderin’in bürosundan…
Özderin, her davada cevval ama özellikle basın davalarının Antalya’daki bir numaralı ismi…
Sağolsun, ekibiyle birlikte yıllardır kahrımızı çeker.
Neyse, avukatım ile emniyet müdürlüğü binasında buluşup bir polis nezaretinde çıktık ifade vereceğim kata…
Polis memurları çok iyi karşıladılar, sağ olsunlar…
Her ikisi de tecrübeli…
Verdiğimiz ifadeyi tıkır tıkır yazdılar, çizdiler.
Tam vedalaşacakken, “Bir dosya daha olması lazım hakkınızda, gelmişken onunla ilgili ifadenizi de alalım” dediler.
Bir taşla iki kuş yani…
Tamam dedik, çıkardı dosyayı…
“Neymiş suçlama?” dedim…
Tek tek okudu memur arkadaş;
“Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, kişisel verileri, hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak.”
Vay be…
Ben ne yapmışım öyle…
Kimin kişisel verilerini hukuka aykırı ele geçirmişim ki?..
Ve, özel hayatına girmişim…
Eğer öyleyse, yazıklar olsun bana…
Beni savcılığa şikayet eden şahsın avukatı da müvekkilini öyle bir savunmuş ki, hani bir ara, iki bileğimi kavuşturup, ifademi alan polislere, “Tamam, kelepçeleyin beni. İtiraf ediyorum, suçluyum” dememek için kendimi zor tuttum.
Özel hayatına girdiğimi iddia eden muhteremin avukatı gerçekten döktürmüş…
Oku, hüngür hüngür ağla…
“Ellerim kırılsaydı da yazmasaydım” diye dövün…
Avukatın yazdıklarından anlaşılıyor ki, şikayetçi olan zat-ı muhteremi çok kırmışım...
Daha doğrusu fena kızdırmışım.
Acayip üzmüşüm.
Çok yaralanmış yazdıklarımdan.
Derin bir üzüntü duymuş.
Özel hayatını en ince detaylarına kadar deşifre edip fotoğraflarını da yayınlayınca elaleme rezil rüsva olmuş.
Bu yüzden sayın avukat , benim 4 yıla kadar hapisle cezalandırılmamı istemiş.
Hakkımdaki şikayeti okuyan polis memuruna, “Şikayet konusunu anladım, peki şikayet eden kim?” dedim.
İsmi söyleyince küçük dilimi yutacaktım az daha…
Vay anasını sayın seyirciler…
Böylesi ne görüldü, ne duyuldu…
Türkiye’de hak, hukuk, adalet yok diyen her kimse halt etmiş…
Bu memlekette hakkını arayamıyorsun diyenin bundan sonra alnını karışlarım.
Beni adalete şikayet eden bu şahıs kimmiş biliyor musunuz?..
Kendisi yıllarca Türk adaletinden kaçan ve yurtdışına yerleşen tescilli bir FETÖ’cü…
Adamdaki özgüvene, avukatındaki cesarete bakın hele…
FETÖ’cünün adı; İbrahim Tatarlar…
Ak Parti Antalya İl Başkanı Ali Çetin’in bayramda seyranda karşılıklı kutlama mesajı attığı kayınbiraderi…
Adam, Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/133 E.-2017/100 K. sayılı kararı ile Silahlı Terör Örgütüne üye Olmak suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası almış.
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'nin 2018/766 E.-2018/951 K. sayılı kararı ile istinaf başvurusu esastan reddedilmiş. Karar temyize gitmiş, onanıp 24 Aralık 2020 tarihinde kesinleşmiş.
Hapis cezasının infazı da henüz yapılamamış.
Yani cezasını çekmemiş.
Çünkü, hakkındaki karar daha açıklanmadan Hollanda’ya kaçmış.
Hollanda da rahat durmadığı anlaşılıyor.
Hükümet aleyhindeki söylevlerini orada da sürdürüyormuş.
FETÖ ile övgülerine orada da devam ediyormuş.
Enişte, iktidar partisinin il başkanı, kayınbiraderi kaçak FETÖ’cü…
Bayramlarda da mesajlaşıyorlar.
Maşallah…
Allah muhabbetlerini artırsın…
Ama bu arada, taa Hollanda’dan buraya kadar uzanıyor eli ayağı ve beni kaçtığı Türk adaletine şikayet ediyor.
Utanmadan da, FETÖ’cü dediğim için, yurtdışına kaçtı ve şimdi Hollanda’da yaşıyor diye deşifre ettiğim için 4 yıl hapsimi istiyor.
Allah’tan görevini layıkıyla yapan liyakatli savcılar, hakimler de var bu ülkede…
Savcı bey, benim savunmamı da okuduktan sonra, bu şikayetin kovuşturulmasına gerek olmadığına kanaat getirmiş.
Ahh, şimdi bu kararı FETÖ’cünün yüzüne tokat gibi çarpmak vardı ama adam kaçak...
LOJMANI BOŞALTMANIZ BEKLENİYOR
Laf, şikayetten açılınca aklıma Antalya’nın bir önceki Tarım İl Müdürü Gökhan Karaca geldi.
O da beni, Balıkçı Barınağı’nın balıkçı kooperatifinin elinden alınmaması için yazdığım yazıdan sonra savcılığa şikayet etmişti.
O şikayet de savcı tarafından kovuşturmaya gerek görülmemişti.
Neyse, yazacağım mesele başka…
Gökhan Karaca, o yazıdan hemen sonra il müdürü olarak Kırklareli’ne tayin olmuştu.
Ancak, Antalya’dan gideli 2 ayı geçti ama buradaki lojmanı hala boşaltmamış.
Hem orada, hem burada lojman biraz ayıp oluyor.
Birini kışlık, diğerini yazlık düşüyorsa bilemem…
Gökhan bey, Antalya’da kiralar almış başını gidiyor.
Buradaki lojmanı boşaltırsanız bir memur ailesi kiradan kurtulacak.
Hatırlatayım dedim…
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
|||||
|