Kısa sürede Antalya'ya özgün projelere de katılan Ezgü, 'Organ Bağışı Kampanyası'nın yüzü olacak. Çocuklarla birlikte yeni bir albüm hazırlığı da yapan Ezgü, Antalya'daki yaşamı ve projelerini Doğan Haber Ajansı'na (DHA) anlattı.
Köy Enstitüsü mezun Trabzonlu bir öğretmen baba ve terziliği çok iyi Burdurlu bir anneye sahip Burdur doğumlu ünlü sanatçı, uzun yıllardır sadece yaz aylarında yaşamını sürdürdüğü Antalya'ya yaklaşık bir ay önce tamamen yerleşti. Sümer Ezgü, Duacı'da doğayla içice bir evde eşi ve çocuğuyla yaşamını sürdürüyor.
İSTANBUL'DAN TERSİNE GÖÇ
Ankara'daki 20 yılın ardından, 15 yıldır da İstanbul'da yaşayan Sümer Ezgü, medya ve müziğin merkezinin İstanbul olması nedeniyle mesleğinin kendisini oraya çektiğini söyledi. bir süre sonra İstanbul'un artık patlamak üzere, çok kalabalık yapısından rahatsız olan Ezgü, Antalya tercihini şöyle anlattı: "Mutlu yaşam koşulları yok orada. Sadece iş için koşuyorsunuz. Ben gönlü, kalbi atan bir adamım ve onu hissetmezsem mutsuz oluyorum. Sadece para kazanmak, ayakta kalabilmek için bir şehirde koşturuyorsanız size ait hiçbir şey kalmıyor. Çarkın sadece bir dişlisi oluyorsunuz."
ANLIK GELİŞTİ
Son 7-8 yıldır yazları Antalya'ya gelip 3-4 ay kaldığına değinen Sümer Ezgü, eşinin teklifi üzerine Antalya'ya yerleşmeye karar verdiklerini açıkladı. O hafta sonu çocuğun okul kaydını Antalya'ya aldıklarını kaydeden Ezgü, "Anlık gelişen bir olaydı" dediği Antalya'ya yerleşme kararını şöyle anlattı: "Aslında birkaç yıl sonra düşünüyorduk bunu. Çok iyi oldu, mutlu oldum. Beynimdeki kalabalık gitti, şimdi projelerimi daha net görüyorum. Yazları burada ilham geliyordu, o sezon yapmak istediklerimi sıralıyordum ama İstanbul'a gittiğimde büyük okyanusun içinde o projeler yine yok olup gidiyordu. İmkanı olan herkes kendi memleketinde yaşamalı, memleketine geri dönmeli, üretmeli ve daha mutlu yaşamalı. Antalya'da çok iyiyiz mutluyuz."
'ANTALYA'NIN KENDİ PROJELERİNE İHTİYAÇ VAR'
Antalya'nın kendi projelerine ihtiyacı ve bu yönde iki düşüncesi olduğundan bahseden Sümer Ezgü, Antalya Devlet Tiyatroları ile Demre'de Türkiye'nin ilk köy oyunu projesinin müziklerini yapacak. Tamamen köylü insanların olacağı oyunda, eskiden Rumlarla, Türklerin ortak yaşamı, bölgenin yerel Yörük müzikleri işlenecek. İkincisi farklı kültürlerden göç alan Antalya'da bu insanların birbirleri arasındaki bağların güçlendirilmesi açısından kültür ve sanat iletişimi çalışmaları planlıyor.
AÜ KONSERVATUVARI İLE İŞBİRLİĞİ
Akdeniz Üniversitesi Konservatuvarı ile de bağlantılar kuran Ezgü, geleneksel müziklerimizle alakalı yetenekli öğrencilerin olduğunu ve güzel çalışmalar yapmayı planladıklarını anlattı. Akademi ile uygulamanın kopuk olduğunu hep düşündüğünü dile getiren Ezgü, "Okullar kendi içinde kalıyor yaşamda kendi döngüsünde kalıyor oysaki okulun varlık nedeni yaşamla bütünleşmek. Sahnede yapılan müzikle akademik öğretilen müziğin birleşmesinden yanayım ve çok güzel çalışmalar yapabiliriz" dedi.
DAĞLARDA SALYANGOZ TOPLADI, KARPUZ SATTI
Sümer Ezgü, çocukluğunu Bucak'ta sokaklarda oynayarak geçirdiğini ve mayasını Bucak'ta aldığını vurguluyor. Babasının 'kendi kazandığın paranın değerini çok iyi bilirsin' dediğine işaret ederek, çocukluğunda çeşitli işlerde çalıştığını, Bucak'ta dağlarda salyangoz topladığını, pazarda karpuz taşıdığını, su ve dondurma sattığını, bir ara manifaturacıda çalıştığını, hatta inşaatlarda amelelik yaptığına değinerek, hayatı öğrenerek bugünlere geldiğini söyledi.
SPOR VE MÜZİK EĞİTİMLERİ ALDI
Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen olan babasının spor, halk oyunları ve müzik eğitimi için önünü açtığını dile getiren Sümer Ezgü, müziğe ilk melodika ve mandolin çalarak başladığını kaydetti. Bucak'ta melodika çalan tek çocuk olduğundan, resmi bayramlardaki tören geçitlerinde tek başına yürüdüğünü söyleyen Ezgü, "En önde yürürdüm ve utanırdım tek olmaktan. Arkadaşlarımın arasına karışmak isterdim. Halk oyunlarında okul gruplarında gösterilere çıktım. Voleybol, basketbol, futbol oynadım" dedi.
CADDEYE İSMİNİ VERDİLER
Bucak'ta okuduğu Cumhuriyet İlkokulu'nun yanındaki büyük bir caddeye Bucak Belediyesi tarafından ismi verilen Sümer Ezgü, yaşarken vefa görmenin çok güzel olduğuna işaret etti. Zaman zaman Bucak'a gittiğinde o sokaktan mutlaka geçtiğini anlatan Ezgü, "Fikret Otyam abimizin sanat gecesi yapıldı burada, katılmıştım. Çok güzel bir konuşma yaptı, 'hayatta iki şey önemlidir, biri sevgi, öbürü vefa. Ben vefanın günümüzde bittiğini düşünüyordum ama bu gece vefa bana geri geldi' dedi. O zaman anladım sevgi ve vefanın terazinin iki kefesi olduğunu" dedi.
YUNANİSTAN'DA NOTA DERSLERİ
İlkokulu tamamlamadan babasının tayiniyle Yunanistan'ın Gümülcine şehrine giden Sümer Ezgü, Yunanistan'da nota ve mandolin dersleri aldığını, mandolinle hep türküler çaldığını belirtti. Ezgü, şöyle devam etti: "İçimden türkü çalmak geliyordu, demek ki özlem duyduğum bir şey vardı. Arkadaşlarımı, çocukluğumun geçtiği yerleri özlüyordum. İlkokul 6 yıldı orada. 4'üncü sınıfta gittim ve 5'i okusaydım diploma alamayacaktım. Onun için Antalya'ya gönderdiler beni. Rahmetli teyzemin yanında kaldım. 5'inci sınıfı İnönü İlkokulu'nda bitirdim."
'YILLAR ÖNCEKİ ANTALYA HALA GÖZÜMDE'
Çocukluğundaki Antalya'nın bugün gibi anılarında olduğunu ifade eden Sümer Özgü, "Kaleiçi'nde kayık tersaneleri vardı. Bugün Kaleiçi çok değişti. Antalya'nın turizmde pilot bölge ilan edilmesi sonrası inanılmaz bir değişim oldu. Gelişimle birlikte atbaşı olan bozulma riski de var. Şehrin kültürel ve görsel özgün bir yapısının olması önemli. Çünkü gelişmiş dünya şehirlerinde böyle. O yapıyı bozabilecek tek bir çivi çıkaramıyorsunuz, çünkü ortak değer olarak görülüyor o kent" diye konuştu.
İLK SPOR HOCASI SADIK DEDA
İnönü İlkokulu'nda 5. sınıfı okuduktan sonra anne-babasının Yunanistan'dan döndüğünü, Bucak ve Burdur'da liseyi bitirdiğini ve ardından Spor Akademisi'ni kazandığını anlatan Sümer Ezgü şöyle devam etti: "Burdurspor'da oynuyordum. Beni spora başlatan hocam Sadık Deda'dır. O zaman voleybol hakemiydi. Burdurspor'da futbol oynadım; kaleciydim. Atilla Tanyolaç dönem arkadaşımdır. Burdurspor'da oynarken Atilla bacak arasından gol yediğim için bana çok kızardı. Bunun üzerine kızdım kaleciliği bıraktım ve santrafor oynamaya başladım. Gol yiyen değil gol atan olmak için..."
HALK OYUNLARI DAHA ÇOK ÇEKTİ
Spor Akademisi'nde hentbola başladığını ama halkoyunlarının kendisini daha çok çektiğini belirten Sümer Ezgü, "Derneklerle uluslararası festivallere gitmeye başladım. Bu beni çok geliştirdi. Anadolu'nun çeşitli yörelerindeki, Antep'in zurnacısı, Artvin'in tulumcusu, Trakya'nın akordiyoncusu, kaba zurnacısı, Egeli müzisyenleri tanıdım. Seyahatlerde gece gündüz birlikte olduğumuz yerel ustaları tanıdı, onlardan bir şeyler öğrenmeye başladım" diye konuştu.
TRT'NİN İLK SINAVINDA BÜYÜK HÜSRAN
Lise döneminde TRT Antalya Radyosu'nun açtığı bir sınavı kaybettiğini anımsayan Sümer Ezgü, bu yüzden çok acı çektiğini söyleyerek, şöyle devam etti: "Meğerse mahalli, bölge kültürünü özümsemiş ustaların katıldığı bir sınavmış. Orayı kazananlar bölge kültürünü çok iyi bilen ustalardı. Yıkılmıştım. Sabah uyandığımda yaptığım ilk şey hemen başucumda duvarda asılı olan sazı almak ve çalmaktı. Günde 5 saat saz çalardım. Ama o sınavı kaybettikten sonra büyük bir üzüntü ve yılgınlığa düştüm. Babam bana bir hayat dersi verdi: 'Oğlum hayatta kaybetmek de var. Bundan asla incinmeyecek, çalışmaya devam edeceksin' dedi."
'OKULUM TRT, MAYAM HALK SANATÇILARI'
Bu hüsrana rağmen, babasının da önerileriyle müzikten kopmadığını ve gün geldi TRT'ye girdiğini belirten Sümer Ezgü, "1981'de TRT'yi kazandım. 10 bin kişinin katıldığı bir sınavdı. Bir yıl kadar teorik ve uygulamalı eğitimden geçtik. 6 kişi kadroya girmiştik. Ben birinciydim. TRT'de 15 yıl süreyle birçok hoca ve ustayla çalıştık. Benim okulum TRT, mayam halk sanatçıları, ozanlar oldu. Bu arada televizyon programcılığına da başladım" dedi.
PROGRAM VE ALBÜMLER
'Şeker Almaya Geldim, Güm Güm Gümlesin' gibi Türküler, gençlere dönük 'Sevdam, Yaban Gülü' gibi özgün besteler yapan Ezgü, TRT'de Türkiye'de ilk müzik ve yayının canlı yapıldığı 'Anadolu Rüzgarı' programı ile Magazin Gazeteciler Derneği'nin en iyi müzik eğlence programı ödülünü aldı. Özel televizyon, konser gibi yasaklar nedeniyle TRT'den ayrılan Ezgü, uzun yıllar bazı tv kanallarında 'Sümer Ezgü'yle Nazar Değmesin', 'Anadolu'dan Geldik' gibi programlar ile 'Esen Yeller', 'Yaban Gülü', 'Sümer Ezgü 97', 'Anadolu'dan Geldik', 'Ege Toros Yörük Türkmen Türküleri 1 ve 2', 'Sümer Ezgü'yle Aşka Dair' albümlerini çıkardı
ÇOCUKLARLA ALBÜM YAPACAK
Çocukları çok önemsediğini ve 'Sümer Abi'yle Türküler' diye çocuklarla bir albüm hazırlığı sürdüren Sümer Ezgü, projesi hakkında şu bilgileri verdi: "Çocuklar tempodan hoşlanıyor. Türkülerimizi onların sevdiği rock altyapıyla kayıt yapacağım. İlkokul çocukları olacak. Müzik öğretmenleriyle görüşüyoruz. Seçim yapılıyor. Stüdyo kayıtları için küçük halk sazları cura, zurna, davul, gitar altyapıda kullanılacak. Ritmi seviyor, ritim peşinde çocuklar. Türküleri de üniversite çağlarında keşfetmeye başlar. Çünkü üniversite sonrası güneşin aydınlattığı başaklar gibi gençlerin içi dolmaya başlıyor ve türküleri kavrıyorlar, ülkesini tanımaya başlıyor, o zaman değer kazanıyor. Çocuklara yönelik türküleri özellikle seçip albüm haline getireceğiz ve daha sonra da çocuklarla klipleştireceğiz. Onun dışında yine Yörük-Türkmen türkülerinin mutlaka albümleri devam edecek, o benim tarzım."
İLK DERLEME DİRMİL'DEN
Kaybolmaya yüz tutmuş eserleri ortaya çıkarıp, geliştiren bir yapıya sahip olduğunu, eskiyle yeniyi bütünleştirmek istediğini dile getiren Sümer Ezgü, derleme çalışmalarına başlamasıyla ilgili de şu anısını anlattı: "İlk derlememi Burdur Dirmil'de yaptım. Kadir Türen isminde üç telli üstadı vardı. Bir düğünde dışarıda davul-zurna çalınırken biz içeride kayıt yapıyorduk. Babamın okulundan aldığım kocaman bir teyp vardı, uzay aracı gibi üzerinde ışıklar yanan. Kaseti taktık, çok hassas bir adamdı. Topu topu üç teli vardı sazının ama yarım saat akort yaptı. Sonra bir saat kadar kayıt yaptık. 'Hadi bakalım delikanlı dinleyelim' dedi. Teybin düğmesine bastım; ses yok, kayda almamış. Yaptığım ilk derleme çalışması. O anki mahcubiyetimi anlatamam. Yeni baştan çaldı, çok anlayışlıydı. 'Çek Deveci, Kuyu Dibi Taşlı Olur' gibi türküleri ondan derledim. Sonra TRT'ye verdim. Derleyen: Sümer Ezgü, Kaynak: Kadir Türen, Burdur-Dirmil türküsü diye, bunu görünce çok mutlu oldu. Tekrar çağırdı ama gittiğimde maalesef vefat etmişti."
İLVANLIM TÜRKÜSÜ İLE MEŞHUR OLDU
Araştırma, derleme yapanların vefalı olmaları gerektiğinin altını çizen Sümer Ezgü, derlemecilerin kimden belge süzüyorlarsa, kültür alıyorsa mutlaka onların adlarını geçirmeleri gerektiğini vurguladı. Ezgü, tanınmasına vesile olan 'İlvanlım' türküsüyle ilgili de şunları anlattı: Benim tanındığım türkü 'İlvanlım' olmuştur. Çorum türküsü. İstanbul'da dönem arkadaşım İbrahim Can'la birlikte albüm yaptığı firmaya gittik. Çok güzel türküler vardı elimde. Dedi ki; 'daha lokomotif türkülere ihtiyaç var.' Şaşırdım, bozuldum, küstüm. Ankara'ya gittim ve İlvanlım'ı TRT'de okumaya başladım. Türkü aldı yürüdü, herkesin gönlüne, diline düştü. Artık benden çıktı, halka mal oldu. Çorum Çelebibağı Köyü'nün türküsüdür. Bir çevirme halayıdır Bedirik ve İlvanlım. Musa Yenilmez'den derledim. Musa abi de şimdi Antalya'da yaşıyor. Deepo'da çocukları oyuncak arabalara bindiriyor.
ATATÜRK ANTALYA'DA FİLMİ
Sümer Ezgü'nün 'Atatürk'ün 1930'lu yıllardaki Antalya ziyaretlerinden derlediği ve projesini Kültür ve Turizm Bakanlığı'na sunduğu 'Atatürk Antalya'da' isimli kısa metrajlı film projesi de Bakanlığın onayını bekliyor. Projeye destek için Bakanlık komisyonunun toplanmasını beklenen bu film, Bursa'da çektiği 'Son Balo: Vals ve Zeybek' filminin benzeri olacak. Antalyalı yerel tarihçi Hüseyin Çimrin'in de önemli katkıları olduğu film çekimleri tamamlandıktan sonra DVD olarak Antalya'daki tüm öğrencilere dağıtılacak. Film için Antalya'daki belediye başkanları ve ATSO Başkanı Çetin Osman Budak'ın destekleri olduğunu anlatan Sümer Ezgü, 'Atatürk filmi projesi çok önemsediğim proje" dedi.
'BURDUR GÖLÜ BİTERSE BURDUR BİTER'
Kurumaya yüz tutmuş Burdur Gölü'nün kurtarılmasına yönelik çalışmalara da destek veren Sümer Ezgü, doğanın öneminin altını çizerek, "Burdur Gölü'nün üçte biri kurudu. Bununla ilgili bir takım çalışmalara benden katıldım, çok üzücü. Yüzmeyi bu gölde öğrendik ve şimdi bembeyaz bir çatlak toprak var. Göl biterse Burdur biter, çünkü oradaki doğa dengesi biter. Canlılık biter ve insanlığa yansıyan canlılık da biter. Yaşam, tarım biter" dedi.
Mehmet ÇINAR/ANTALYA, (DHA)