Avrupa Parlamentosu'ndaki Türkiye Dostları Grubu'nun düzenlediği "Türkiye: Büyüyen Bir Ekonomi İçin Enerji- Fırsatlar ve Zorluklar" konulu konferansa katılmak üzere Brüksel'e gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, uçakta çarpıcı açıklamalarda bulundu. Sabah'ta yer alan haberde Yıldız, kamu kurumlarında mesai saatlerinin gün ışığına göre düzenlenmesini gündeme getirdi ve bu konuyu Bakanlar Kurulu'na önereceğini söyledi. Yıldız'ın değerlendirmeleri özetle şöyle:
BÜROKRATA ESNAF MESAİSİ: Yazın, gün 05.00'te ışıyorsa, biz de hazırlıklarımızı yapıp saat 06.00'da işimize başlayalım. Kışın, gün 06.00'da ağarıyorsa, 07.00'de işte olalım. Mesainin bitişi de günışığına paralel olsun. Nitekim yaz saati uygulamasıyla yıllık 600 milyon kilovat saat (120 milyon lira) tasarruf sağlıyoruz. Ama gün ışığına göre çalışma 3 milyar kilovat saat yani 600 milyon lira tasarruf sağlar. Ben, insanların üzerinde bıraktığı psikolojik etki ve verimlilik açısından mesai saatlerinin erkene alınmasından yanayım. Amerikalı aynı saatte işe başladığında anlamlı oluyor da bizde neden anlamlı olmasın? Kültürümüzde bu tür şeyler vardır. Kayseri'de, Konya'da, Tahtakale'de esnaf böyle çalışır.
CUMARTESİ DE ÇALIŞALIM: Son seçimden sonra partide bir toplantı yapıldı. "Herkes iyi bir şey söylesin" dendi. Ben, "Cumartesi günleri de çalışılsın" demiştim. 1970'lerde bu uygulama vardı ama sonra kaldırıldı ve Türkiye hak etmediği refah seviyesini peşin satın almış oldu. Bu doğru bir yaklaşım değildi. Niye daha çok çalışmayalım? Bırakalım, kaldıracaksa bunu çocuklarımız kaldırsın. Türkiye normalleşmesini henüz tamamlamış değil. Bizim, hedefleri konulmuş çok çalışmaya ihtiyacımız var.
GSM, ELEKTRİK FATURASINI GEÇTİ: 10 yıl önce Türkiye'nin elektrik için ödediği fatura 22 milyar liraydı. İletişime ödenen para çok düşüktü. Bugün iletişime ödenen fatura, cep telefonu ağırlıklı 22 milyar lira. Mesken başına ödenen GSM faturası elektrik faturasını geçti. Niçin GSM faturası öderken bir endişe sıkıntı duymayız da elektrikte yakınmamız olur?
PİRİ REİS'E HAKSIZLIK: Sondajın başlamasına yakın reaksiyoner atak yapmak durumunda idi Türkiye. Başbakanımız New York'ta "Kıbrıs halkının tamamına adil paylaşım olacaksa veya sondaj duracaksa biz Piri Reis'i çekiyoruz" dedi. Orada önemli olan uluslar arası hukukun ihlal edilmesine verilen fiili cevaptır. Siz Piri Reis'in cesametini küçümserseniz bu olayın kendisine haksızlık olur.
KUTLU SİYASETİN YÜKÜ: Eğer 9 vatandaşımız katledilmeseydi, şu anda Akdeniz'in enerji dağılımında çok ciddi gelişmeler olacaktı. Özel sektörün İsrail ile birlikte çalışma için yapmak bize sunduğu teklifi reddetmeyebilirdik. Bize, çıkarılacak gazın sevkıyatı ve kullanımıyla ilgili teklif getirildi. Sadece enerji sektörüyle alakalı baksaydım hem güzergâh hem de kaynak çeşitliliği açısından farklı bir stratejim olabilirdi. Ama burada ulusal siyasetin o kutlu yükünü enerji sektörü omuzlamak zorunda kalmıştır.
NÜKLEERDE KARARLI TUTUM: Fukuşima önemli bir olaydır ancak ders çıkarmanın anlamı santrallerden vazgeçmek olarak tercüme ediliyorsa, bunun doğru olmadığı kanaatindeyim. Çünkü o zaman kimse ders almamış demektir. Şu anda dünyada 442 tane işletilen santral var. Biz gelişen ve büyüyen Türkiye'nin enerji ihtiyacının karşılanması ile alakalı kararlılığımızdan vazgeçmeyeceğiz.
AB'YE YALVARACAK DEĞİLİZ: Doğalgaz ve elektrikte AB ile ileri düzeyde işbirliği içindeyiz. AB enerjide Türkiye'yle yakın çalışma gereğine inanıyorsa enerji başlığını açarak bu tutumunu ortaya koymalıdır. Ama yalvaracak halimiz yok. Biz projelerimizi gerçekleştiriyoruz. Kaybeden Türkiye olmayacaktır.
RUMLAR PİYON
Bu bir satranç oyunu. Bu satranç oyununda Rumlar piyon olmaktan öteye gidememiştir. Hiçbir zaman bu süreci yönetemeyecekler. Bir şah veya bir vezir olamayacaklar. Rumların yaptığı bir ön alma değil. Hukuksuzluğun ön alması olmaz.