Başbakan Erdoğan, 24 Kasım Öğretmenler Günü arifesinde Van'da hayatını kaybeden öğretmenleri Ceyhun Atuf Kansu'nun şiiriyle andı. Erdoğan, Van depreminde yaşamını yitiren öğretmeni, eğitim şehitlerni 24 Kasım Öğretmenler Günü arifesinde bir kez daha rahmetle, saygıyla yadettiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, "Mekanları cennet olsun. Ceyhun Atuf Kansu'nun yazdığı şiir Van'daki öğretmenlere adeta hitap ettiğini düşünüyor ve sizlerle paylaşmak istiyorum. Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta, Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım. Yurdumun çiçeklenmesi için, daima yaşadım, Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir. Şimdi ustum, örtün beni, yatırın buraya, Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Mevcut kanun, ölüm ve mallüllük aylığı bağlanabilmesi için 5 yıllık hizmet süresi öngörüyordu. Biz hazırladığımız bir tasarı ile Van depremzedeleri için bu 5 yıllık süreyi 30 güne çektik. Van'da 30 gün çalışmış ve hayatını kaybetmiş öğretmenlerin yakınlarına ölüm aylığı, malül kalanlara da malüllük aylığı bağlayacağız. Eğer mevcut kanun uygulansaydı hayatını kaybeden 74 öğretmenimizden sadece 4'ünün yakınlarına aylık bağlanabilecekti" dedi.
TAHRİR MEYDANI'NDAKİ GÖSTERİLER
Son günlerde Mısır'daki Tahrir Meydanı'ndan gösterilere değinen Başbakan Erdoğan'ın, Tahrir Meydanı'ndaki gösterilerde ölen veya yaralananlar olduğunu anlatırken şöyle dedi:
"Mısır'daki Yüksek Askeri Konsey'in insan hakları noktasında beklentileri bir an önce karşılaması en büyük arzumuz. Konseyin parlamento seçimlerinin belirtilen takvim içinde gerçekleşmesini belirtmesini önemli adım olarak görüyoruz. Tunus bu sorunu çözdü. Başbakan ve parlamentosunu belirledi. Mısır'dan artık olumsuz haberler almak istemiyoruz."
MECLİS'TEKİ ÇALIŞMALAR İLE VERİLEN GENSORULAR
Başbakan Erdoğan, TBMM'deki çalışmaları yavaşlatma ve her türlü engelleme girişimleri ile mücadele etmek zorunda kaldıklarını anlatırken, "Muhalafet sorun çözmek gibi bir hedef gözetmiyor. Bütün enerjisini işleri yavaşlatmaya bu yolla hükümetin hızını kesmek durumunda. Gensoru yoluyla Meclis meşgul ediliyor. Muhalafet gensoruyu artık bilgi alma metodu olmaktan çıkardı, Meclis ve vekilleri oyalamanın bir aracı olarak kullanmaya başladı. Muhalafet tarafından sulandırıldı ve ciddiyeti kalmadı. Bunun da bu muhalafete yakıştığını öğrendik. Bunların iş yapma gibi dertleri yok. Bütün bunlara rağmen sağ duyuyuyla gereken cevabı vereceğiz. Onun için teşkilatımızı daha yoğun bir çalışma içinde görmek istiyorum" dedi.
CHP'nin değer yargılarıyla halkın değer yargılarının uyuşmadğını söyleyen Başbakan Erdoğan, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun Başbakan olmak için daha çok bekleyeceğini söylerken, "İcraatlarımızla başarılı bir iktidar olduk. Başarı ya da başarısızlığımızı milletin aynasında değerlendiriyoruz. Sandıktan çıkan sonuca göre muhasebemizi yapıyoruz. Bize göre başarının kriteri milletimizin bize verdiği nottur. Söylediklerinden alınacak şeyler varsa alalım ama yoksa her zamanda cevap vermeye gerek yok. Biz işimize bakalım. Dilinden çıkan ifadelerle cevap vermeyelim. Ağızlarından adeta salyalar akıyor. Ana muhalafetin başkanı dünkü konuşmasında sokaktan geçen hiç yetişmemiş adeta mürekkep yalamamış bir tip ve konuşmalar böyle. Ben ona bugün aynı dille cevap vermem" dedi.
KCK OPERASYONLARI
Başbakan Erdoğan, son dönemde bazı yargı kararları ve operasyonlar nedeniyle kendilerini bel altından vurmaya çalışanların nasıl bir kampanyanın sözcüsü olduklarının farkına varmaları gerektiğini söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle dedi:
Silivri'yi toplama kampı olarak gösteren Genel Başkan önce kendi partisinin geçmişine baksın. Geçmişinde bu milletin evlatlarının nasıl toplama kamplarında bir araya getirildiklerini bu millet çok iyi biliyor. Ben babamdan ve dedemden bile dinledim. Karadeniz'de bile bunları yaptılar. Adeta tavuk kümeslerinde nasıl saklandıklarını anlattılar. Bunları dinleyen birçok kardeşim var. Milletin huzuru ve istikrarı adına verilen mücadaleyi geriye dönüş yada sivil dikta olarak adlandıranlar nasıl büyük bir yanılgının içinde olduklarını görsünler. KCK operasyonlarını bir Başbakan olarak destekliyorum Milli birliğimiz ve kardeşliğimiz için yapılan bu operasyonda işte birçok şeyler dökülüyor meydana. Nelerin nereden nereye taşındığı bunların hepsi ortada. Adam kendisinin yapması gereken bir hukuk mücadelesini yürütmüyor. Bir örgüt elemanı olarak bu ülkenin birliğini bozmanın gayreti içinde olmuşlar. Bunlara bir hukuk devletinin müsade etmesi düşünülebilir mi ? Bütün bunların hepsi milletimizin huzuru içindir. Ben beklerdim ki KCK operasyonlarıyla ilgili CHP ve MHP'de konuşşun. Onlar da bu konuda gerekli olan bu desteği versinler. Beklerdim ki medyada tek gereken desteği versin."
DERSİM BELGELERİNİ AÇIKLADI
Başbakan Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun acı sözler karşısında sesiz kaldığını ardından gereğinin yapılmasının istendiğini belirtirken, şöyle devam etti:
"Ardından üçüncü bir çark yaparak Dersim isyanında analar ağlamadı mı diyen arkadaşına sahip çıktı. Sayın Kılıçdaroğlu sen busun. Onun için sana 'Çarkçı Kemal' diyorlar. Ben demiyorum millet diyor. Çünkü gece başkasın sabah başka. Çünkü kılavuzlarını iyi seçemedin. Bizim Dersim katliamı ile olan ilgimiz yeni güncel ve siyasi bir polemiğe ; Dersim üzerinden siyasete bir ilgi asla ve asla değildir. Necip Fazıl Kısa kürek'in son devrin din mazlumları adlı kitabı ilk baskısı 1969 yılında basıldı. Bu kitap yakın tarihde yaşanan olayları ve karanlık sayfalarına adeta bir kapı aralıyor. Bu kitap zaman zaman yasaklandı. Gençlikten uzak tutuklamak istendi CHP ortak yönetimleri tarafından. Dersim ile ilk tanışmamız bu eserle olmuştur. Kimsenin konuşmadığı Dersim meselesi bu eserle en doğru şekilde anlatılmıştır. Necip Fazıl Dersim ve Dersimlileri din mazlumları olarak onlara sadece insan gözüyle bakarak insani bir trajediye bizlere aktarmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu bak ben bunu konuşuyorum. Ama sen beni Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtmaya kalkıyorsun. Sana yazıklar olsun. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtacak olanın alnını karışlarım. Haddini bileceksin."
Başbakan Erdoğan, Dersim'e yapılan operasyonların bir isyanın bastırılması olarak zihinlerde meşrulaştırılmaya çalıştırıldığını anlatırken şunları söyledi:
"Ama ilk Meclis’te Dersim Mebusu olarak bizzat Atatürk tarafından davet edilen Diyap Ağa’dan kimse bahsetmiyor. Seyit Rıza’nın 1915 olayları sırasında, işgalci ordularıyla savaştığından, din ve namusu için hizmet ettiği için vali tarafından şereflendirildiğinden kimse bahsetmiyor. Bu rapor sadece 100 adet basılarak, gizli ve zat’a mahsus olarak belli yerlere gönderilmiş bir rapordur. Sayın Kılıçdaroğlu belge ve arşivden bahsetti. Başbakanlığın arşivi açıktır. Sayın Kılıçdaroğlu görmek istiyorsan buyurursun görürsün incelersin. O şartlar içerisinde de bu konudaki bilgisizliğini giderirsin."
"DERSİM'DE MAALESEF BÜYÜK BİR DRAM YAŞANIYOR"
Başbakan Erdoğan, rapordan birkaç cümleyi aktardığını anlatırken şöyle konuştu:
"1926 yılında mülkiye müfettişi Hamdi beyin raporuna atıf yapılıyor. Dersim hükümeti Cumhuriyet için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kati bir ameliye yapmak ve ihtimalatı selameti memleket namına farzı ayımdır diyor. Dersim, Türkiye için cehalet, maişet darlığı, dahili ve harici tesvilat ve Kürtlük temalüatı ile bulaşmış tehlikeli bir çıbandır. Kesin bir ameliyeye tabii tutulması lazımdır. Bunun için evvela silah toplamak ardından ıslahat yapmak icap eder. Bu rapor eski raporları hatırlattıktan sonra kendi çözüm önerilerini ortaya koyuyor. Dersim’e yapılacak harekatın ayrıntıları, göç ettirilecek aşiretlerin listesi anlatılıyor. Yine 1935 yılında bir kanun çıkarılıyor. Adı Tunceli vilayetinin idaresi hakkında kanun. O zaman sadece Tunceli’yi kapsamıyor, şimdiki çevre illeri de kapsıyor. Madde 1 Tunceli vilayetine kor komutan rütbesinde bir zat, vali ve bir kumandan olarak seçilir. Sonra bu vali ve kumandana yasada çok enteresan haklar tanınıyor. Mesela, gerek görürlerse aileleri bir yerden bir yere göç ettirebilir. Mesela idam hükümleri hemen infaz yapılır. Sayın Kılıçdaroğlu haberin var mı bunlardan?. Mesela ceza mahkemelerinde verilen kararların temyizine gerek yoktur. İşte bu kanunun ardından hazırlıklar yapılıyor. 1937-38-39 yıllarında Dersim’de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan toplarla Dersim’de hareket eden her şey katlediliyor."
Başbakan Erdoğan, Dersim olayları sırasında Muhsin Batur'un o dönem asker olduğunu anlatırken, şöyle devam etti:
"Batur'un kim olduğunu biliyorsunuz değil mi? O dönemde sadece CHP var. Şimdi CHP kendi geçmişini güya bunlardan kurtaracak onun için bana fatura kesmek istiyor. Özür dilesin diyor. Bütün bu işlerin valisi her şeyi sizsiniz. Bizim devlet olarak özür dilememize mani bir şey yok ama. Bu işin nedeni sizin zihniyetiniz, CHP zihniyeti. Buna eski defterleri karıştırmak denmez. Dersim olayları sırasında asker olan Muhsin Batur anılarında aynen şöyle yazıyor: 'Günlerden bir gün emir geldi. Trenle Elazığ’a vardık. Oralardan da ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtim. Okuyucularımdan özür diliyorum ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum' diyor. Üstad Necip Fazıl, Dersim’deki facianın durumunu şöyle anlatıyor. Babalarını arayan ve yanına gitmek istediklerini söyleyen iki masum çocuk, Hozat Kaymakam’ı tarafından süngületilerek babalarının yanına gönderiliyor. Alevler içinden fırlamak isteyen bir genç kalasla alevlerin içine itiliyor ve karşısında sigara içiliyor. İktidar CHP iktidarı, zihniyet CHP zihniyeti. Üstad faciayı şu sözlerle anlatıyor. Mazgirt halkı doğranmakta, merhamet sahiplerinden biri çocukları alıp bir derenin kenarında saklamak istiyor. Fakat bu vaziyeti de haber alıyorlar. Çocukları da öldürme emri veriliyor ama bu görevi yerine getirecek biri bulunamıyor. Nihayet kara suratlı bir adam bulunuyor ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işi bitiriliyor. Murat suyunun kandan kıp kırmızı aktığını görenler olmuştur. Seyit Rıza’nın hikayesi yürek burkucudur. Şöyle anlatılıyor: "Son sözünü sordum. 40 liram var oğluma verirsiniz dedi. Bu sırada Fındık Hafız asılıyordu. Asarken iki kez ip koptu. Fındık Hafız’ın idamı bitti. Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Soğuktu etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza meydan insan dolmuş gibi sessizliğe hitap etti. "Evladı kerbalayık. Bir hatayık. Ayıptır zulümdür, cinayettir diyor. Sayısı bugün daha bilinmeyen binlerce insan katlediliyor. Yuvalar yıkılıyor. CHP ’nin geçmişinde bunlar var. Bizim geçmişimizde bunlar yok."
DERSİM'E YAPILAN MÜDAHALENİN BİLANÇOSU
Başbakan Erdoğan 8 Ağustos 1939 tarihli,Jandarma Komutanlığı’ndan 'Başvekalet yüksek makamına' gönderilmiş bir belgeyi gösterirken, burada Dersim’e yapılan müdahalenin bilançosunun verildiğini söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Baskınların devam edileceği bildiriliyor. Ekte de bir cetvel var. Ölü diri teslim olanların rakamları. 1936-37-38-39’da toplam 13 bin 806 kişinin öldürüldüğü bu resmi belgede ifade ediliyor. Bakın deprem felaketinden bahsetmiyorum. Öldürülenlerden bahsediyorum. Belgenin altındaki imza çok ilginç Faik Öztrak dahiliye vekili, yani İçişleri Bakanı."
"ÖZÜR DİLİYORUM"
Başbakan Erdoğan "Sayın Kılıçdaroğlu nereye kaçıyorsun? Bunlardan nasıl sıyrılacaksın. Ben mi özür dileyeceğim, sen mi dileyeceksin?" dedikten sonra, "Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben 'Özür dilerim', diliyorum. Ancak CHP adına, CHP zihniyeti adına özür dilemesi gereken varsa, şu anda güya 'Yeni CHP'nin genel başkanıyım' diyorsun ya. 'Onur duyuyorum diyorsun' ya hadi onurunu kurtar bakalım" dedi.
"SİZİN KAHRAMANLARINIZ BUYSA BU ÜLKE BİTER"
Başbakan Erdoğan, "23 Aralık 1938. Tunceli’den 11 bin 683 kişinin sürüldüğünü, 2 bin kişinin daha sürülmesini karara bağlayan bakanlar kurulu kararının altında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Başbakan Celal Bayar'ın bulunduğunu belirterek, "Anma törenlerini yapan sensin, nasıl yüzleşiyorsun tarihinle? İşte bütün bu sürgünlerin altında İnönü’nün imzaları var. Havadan bombardımanların altında imzası var. Atatürk’ün vefatından yaklaşık bir ay sonra İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, Başbakan Celal Bayar. Tabii alttaki imzalarda bir isim de benim çok dikkatimi çekti. Bayındırlık Bakanı kim biliyor musunuz? Ali Çetinkaya. Bu 'Kel Aliço’dur. Yani İskipli Atıf Hoca’yı, düzmece bir mahkemeyle, şahitlerin sonra dinlenmesine diye karar veren hakim bu işte. 3 Mayıs’ta ne oldu? Ankara Yenimahalle’de ismi bir parka verdi. Biz bunu hatırlattığımız zaman da Kılıçdaroğlu, Afyonkarahisar’da onu kahraman ilan etti. Sizin kahramanlarınız buysa bu ülke biter be. Bizim kahramanlarımız arasında böyle yüzü kapkara olanlar yok, apaydınlık olaylar var" diye devam etti.
"DERSİM AYDINLATILMAYI BEKLEYEN BİR FACİADIR"
Başbakan Erdoğan, 27 Eylül 1938 tarihinde Dersim operasyonlarının hemen ardından Sason’da yapılan operasyonlarının raporuna dayarak, bugün Batman'ın ilçesi olan Sason bölgesinde 384 kişinin öldürüldüğünü, teslim olanların tamamının da batıya göç ettirildiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, "28 Eylül 1938 imza kim biliyor musunuz? İçişleri Bakanı Şükrü Kaya. Yine CHP. Ben daha ne anlatayım? Daha bir şey anlatayım mı arkadaşlar? Sadece birkaç tanesini ayırıp huzurlarınıza getirdim. Ben belgeyle konuşuyorum. Beyefendi diyor ki; 'Arşivi aç.' Arşiv açık yahu. Git bak incele, ama git bak doğruyu anlat. Kendini durup dururken savunmaya kalkma. Bunların siyasetine doğruluk üzerine değildir. Dersim yakın tarihimizdeki en acı en trajik olaylardan biridir. Dersim aydınlatılmayı bekleyen bir faciadır" dedi.
"CHP İÇİN ASLINDA BİR FIRSATTIR"
Başbakan Erdoğan, "Aygün çıktı açıklama yaptı. Ne yaptılar? Hemen linç kampanyası başlattılar. Çünkü orada doğruyu söyleyemezsin. CHP Genel Başkanı grup kürsüsünden bu ülkenin Başbakan’ına seviyesiz açıklamalarla bulunuyor. Tuncelili bir genel başkan, CHP için aslında bir fırsattır. CHP genel başkanı hakaret etmeyi bırakıp partisinin geçmişiyle yüzleşmeli, CHP ’nin bu ülkeye yaptığı zulümleri araştırmalıdır. Yine geçtiğimiz hafta içinde CHP ’liler Sultan Abdülmecit ile Halife Abdülmecit’in aynı kişi olmadığını anladılar. Kampanyalar gösteriler yaptılar. Ama ben yine de burada bir çark olduğu için iyimserim. İyimser bir gelişme olarak değerlendiriyorum" dedi.
İZMİR'DEKİ OPERASYON
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun İzmir'den söz ettiğini anlattığı konuşmasında şunları söyldi:
"Kılıçdaroğlu, İzmir anakent belediyesi değildir. Anakent Belediyesi sadece Ankaradır. Diğerlerinin hepsi Büyükşehir belediyesidir. Bunu da lütfen öğreniver. Dün bir sürçü lisan olmuştur. Buraya yapılan bir operasyon var. Yargı gereği neyse gereğini yapacaktır. Bu Tayyip Erdoğan'a yapılıyor da sana niye yapılmasın? Benim hakkımda 57-58 dosya hazırlandı. Hiçbiri tutmadı. Şu anda 3-4 tanesi rafta. Onlarda bulunan arkadaşlarım beraat etti. Bizimkiler duruyor. Tabii bütün bunların yanında benim içeri girişimi bile belediye başkanlığıyla anlatmaya çalışır hale geldiler. Halbuki o düşünce özgürlüğüyle alakalıydı. Kayseri Belediyesi’ne taktılar. Sen nasıl bir siyasetçisin yahu? Kayseriyle ilgili olarak savcılık tüm bu müracaatların hepsini geri çevirdi, reddetti. Şu anda belediye başkanlarının açtığı davalar var. Terslediği halde, reddettiği halde hala Kayseri’yi konuşuyor. O gönderdiğin, imzalar dediğin, kağıt yaprakları bir delil değil. Çünkü o delil diye sunduğun kişi bile bakın kaç yıla mahkum oldu. Sen bunlarla beraber iş yürütmek istiyorsun Aynı şekilde Yozgat 2. Asliye Mahkemesi’nin bunların müracaatıyla ilgili verdiği karar var. Burada da 20 bin liralık tazminat davası açılmış durumda. İlk mahkeme onların aleyhinde. Kılıçdaroğlu işte müfterilerin sonları bu. Aynı şeyi İstanbul’da belediye başkan adayı oldu aynı hatayı burada da yaptı. Kadir beyle ilgili elinde dosyalarla dolaştı durdu. Durmadan konuşuyor, konuşuyor. Arkadaşlar hiç birşey çıkmadı. Öyle buraya takıldı ki, Kağıthane ilçemizin adını unuttu, 'Kağıttepe' dedi. Oyunu da bundan dolayı kullanamadı."