“Yıllar sonra siyaset sahnesine yeniden dönüş yapan 54. Hükümetin Başbakanı Necmettin Erbakan siyasette uzun yıllar kalmış ve akıllarda farklı siyaset üslubuyla yer bulmuştur. Erbakan’a dair bugüne kadar çok hikaye anlatıldı. Ancak kamuoyunda hiç yer bulmamış özellikleri ve anıları yer alıyor. Bu anlara tanıklık eden bir çok siyasetçi olduğu gibi deneyimli gazetecilerde bulunuyor. Yılların deneyimli Başbakanlık Muhabiri Erhan Seven onların başında geliyor. Erhan Seven yıllardır arşivlediği ve basına yansımayan haberlerini bir kitapta topladı.Seven, Nesil Yayınları’ndan yeni çıkan ‘0002 PLAKALI GÜNLER’ kitabında Türkiye’ye hükmeden bir çok liderin ilginç hikayesi yer alıyor. Kitapta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz, Rahşan Ecevit ve daha bir çok liderin ve ünlü isimlerin bugüne kadar hiç duyulmamış ve dile getirilmemiş özelliklerini bulabileceksiniz. İşte bu kitapta yer alan ilginç konulardan bir tanesi…
ERBAKAN’A SORU SORMAK İÇİN ELİNİ ÖPEN GAZETECİ
Başbakan Erbakan, başbakanlığı süresince tatil dönemlerini Antalya’da geçirmeye özen gösterdi. Dinî bayramların uzun tatil dönemleri ile yılbaşında Antalya’daki Falez Otel’e giderek çoluk çocuk, torun torba, tatilini yapıyordu. Onu izlemek, haber yapmak için de Ankara’dan gazeteciler Falez Otel’e akın ediyordu. Erbakan yine bu tatillerinden birinde oteldeki kral dairesindeki yerini almıştı. Ancak Başbakanı görebilene aşkolsun. Kendisi Antalya’da kaldığı dört beş gün süresince günlerini genellikle odasında geçirmeye gayret ediyordu. Ancak akşamüstü saat 17.00 gibi çıkarak ya Kemer’e ya da Side’ye başka bir beş yıldızlı otele giderek akşam yemeği yiyordu.Biz basın mensupları Erbakan’ın bu programını izlemekte de zorluk çekiyorduk. Çünkü ya takipler sırasında önümüz korumalar tarafından kesiliyor, ya da girdikleri otele giriş yapmamız engelleniyordu. Onu görebildiğimiz tek an ise, Falez Otel’den çıkarak arabasına bindiği kısacık süreydi doğrusu. O kısa süre içerisinde de yaklaşık 10-12 kişilik RP Antalya İl Teşkilatı’nda görevli kişiler makam aracının yanında sıraya girerek ellerini öpüyordu.1996 yılındaki bu hatıramda Erbakan Hoca’yı Ankara’dan gelerek izleyen Milliyet gazetesinin acar muhabiri de vardı (Bu arkadaşımızın ismini yanlış anlamalara sebebiyet vermemek için yayımlamıyorum). Daha sonraki yıllarda Ankara’da önemli gazetelerde yöneticilik görevlerini üstlenen bu arkadaşımızın habere ulaşmak için yaptığı mücadele ise hafızamdan hâlâ çıkmıyor.
Arkadaşımıza gazetesinin Ankara haber müdürü mutlaka Başbakan Erbakan’a sorulmasını istediği bir soruyu iletiyor. Soruyu sorma imkânının hemen hemen hiç olmadığını iletmesine rağmen haber müdüründen ‘Bir fırsatını bul, soruyu sor’ talimatını alıyor. Erbakan’ı görmekte zorluk çektiklerini söylemesine rağmen talimatın kesin olması üzerine ‘acar muhabir’ bir uyanıklık düşünüyor.
Erbakan Hoca, yine bir akşamüstü Falez Otel’in kapısından ağır adımlarla çıkarken il teşkilatı üyelerinin el öpmek için beklediği sıraya giriyor. Hoca’nın elini teşkilat üyeleri gözlerini kapatarak büyük bir huşu içerisinde öperken, sıra bizim de şaşkın bakışlarımız arasında Milliyet gazetesinin muhabiri arkadaşımıza geliyor. Arkadaşımız da Hoca’nın mübarek elini öptükten sonra Erbakan’a hemen kendisini tanıtarak sorusunu sormayı başarıyor. Ancak Hoca yumuk yumuk olan gözlerini bir anda açarak muhabire bakıyor ve hafif gülümseyerek, hafif de kızarak ‘Bu sorunun sırası değil’ diyerek soruyu cevaplandırmıyor.
Her şeye rağmen bu muhabir başkentten kendisine ulaştırılan, haber müdürünün talimatını yerine getirmenin zafer ve mutluluğuyla aramıza dönmüş oldu. Bence çok başarılı bir şekilde, sonuç üretmek için yaptığı gazetecilik cinliği ile diğer gazetecileri atlatmak üzereyken buna Erbakan Hoca izin vermedi. Antalya il teşkilatının ise, bu muhabirin el öpme sırasına nasıl olup da aralarına sızdığı konusunda birbirlerine düştüklerini çok iyi hatırlıyorum.”