Gayrettepe'de bulunan bir otelde dün saat 19.30'da düzenlenen “Bab-ı Ali Toplantıları" etkinliğine, CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal konuşmacı olarak katıldı.
Yolsuzluğun siyasetin ana konusu haline geldiğine dikkat çeken Baykal, "Emniyete savcıların talimatlarını uygulamayacakları emrinin verildiği, savcıların ele aldıkları dosyalara göre oradan oraya atandıkları, hukuk bakımından güven sarsıcı bir manzara ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Türkiye'nin içinde bulunduğu ağır yolsuzluk tablosundan kaynaklanan yargıya yönelik ilgi tablosu var. Yargıya yönelik ilginin yaşanmakta olan yolsuzlukların temel bir unsur olmasından kaynaklanıyor. Artık iş iyice çığırından çıkmış haldedir. İşler kontrol edilemez bir duruma gelmiştir. Yolsuzluk konusu siyasetimizin ana konusu haline gelmiştir. Yolsuzluk yapmak, rüşvet almak, hak edilmemiş bir kazanca tasallut etmek, devlet gücünü kullanarak bir imkan sağlamaya, üretmeye çalışmak ayıptır, yanlıştır. Doğru değildir. Ama olay bundan ibaret değil. O ayıp işlenmeye başlanınca, doğallaşınca, var olmayınca başlayınca, kronikleşince yolsuzluk adaleti etkisi altına almak durumunda kalıyor. Yolsuzluğun kendisini idame ettirmesi adaletin buna sessiz kalmasını, bunu hazmetmesini, bunu içine sindirmesini kaçınılmaz olduğu bir tablo ortaya çıkıyor. Yani hem yolsuzluk hem adalet ikisi aynı anda bir arada olamaz kavramlar olarak ortaya çıkıyor" şeklinde konuştu.
Yolsuzluk olması halinde adaletin tehlikeye gireceğini kaydeden Deniz Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yargı bağımsızlığı tehlikededir. Eğer yargı yolsuzluğa göz yumuyorsa, görmemezlikten geliyorsa, doğal karşılıyorsa, mesele yapmıyorsa, o zaman adalet tehlikededir. Ya yolsuzluk ya adalet, ikisi bir arada olamaz. Yolsuzluğun olmadığı tartışması açarak, maksatlı olarak ortaya konulduğunu söyleyerek bu gerçeği örtbas etmek mümkün değildir. Uzun süreli mutlak iktidar işi çığırından çıkarır. 10 yıla aşkındır, dikkat edin başlangıçta değil de sonuna doğru bu işler oluyor. Kendi ülkemde yolsuzluk yapılmasından dolayı utanç duymam. Üzülürüm, ama bundan millet olarak, bizim, benim utanılması gerektirecek bir durum olduğu kanısında değilim. Ama yolsuzluğun var olduğu ortaya çıktıktan sonra, bu yolsuzluğun soruşturulamıyor olması, hesabının sorulamıyor olması, onunla ilgili gerekçenin yapılamıyor olması bizi, beni, milletimizi Mahcup eder. Mahcup etmesi gerektiğine inanırım. Acı gerçek bu, Türkiye'de yolsuzluk var. Yolsuzluk adaleti bozuyor. Adalet demokrasiyi bozuyor. Yolsuzluklar soruşturulamıyor. Örtbas edilmeye çalışılıyor. Bazen hukukun anayasanın temel ilkeleri çiğnenerek yolsuzluklar örtbas edilemeye çalışılıyor. Türkiye yolsuzluk ve onunla bağlantılı bir yargı krizi süreci içine girmiştir. Cumhurbaşkanlığı bu çerçevede, rejimin bu gidişatı karşısında, yargı ile yürütmenin iç içe geçmesi, yolsuzluk iddialarının ortalığa saçılması karşısında gereken etkin inisiyatifleri alıyor diyebiliyor muyuz? Maalesef bunu söylemenin imkanı yok. Müdahale ihtiyacı vardır ve o müdahale yapılamıyor. Bugün maalesef böyle bir krizle karşı karşıya bulunuyoruz. Cumhurbaşkanlığı dışında rejimin kendi kendini savunma mekanizmaları maalesef battal edilmiştir. Basın büyük ölçüde ikiye ayrışmıştır. Bu sağlıklı bir tablo değildir. Çok ciddi yıldırıcı etkiler söz konusudur. Türkiye içinde yaşadığımız bu krizden elbette çıkacaktır, çıkmalıdır. Bu bir devlet krizidir. Türkiye bu krizden çıkar, çıkmalıdır. Bu krizi avantaja dönüştürmemiz de mümkündür. Bu krizden ülke yararlanarak, demokrasisini güçlendirerek tahkim ederek, gerekli deneyimleri alarak ve önünü açarak da çıkabilir. Seçimle yolsuzluğu temizleyemezsiniz"
DHA-Genel - Türkiye-İstanbul -