Şöyle başlayalım. Yapay zeka (AI) kavramı merakı ve korkuyu artırıyor. Bu konuda pek çok yazı, kitap vesaire var. Ayrıca her gün de yayınlanıyor. Bilmem okudunuz mu? ABD’de Massachusetts Institute of Technology MIT‘te üç ekonomist Daron Acemoğlu, David Autor ve Simon Johnson geçen yıl ekim ayında ‘İşçi Dostu Yapay Zeka Olabilir mi? Zihinlerin Hizmetinde Makinelerin Yolunu Seçmek‘ isimli bir makale yayınladılar. Makale, İngiltere’de Ekonomi Politikası Araştırmaları Merkezi’nin dergisinde yayınlandı.
* * * *
Üç ekonomist ‚Üretken Yapay Zeka'da dönüştürücü ve yıkıcı ilerlemeler olasılığı, gelecekteki işgücü piyasaları ve ekonomik eşitsizlik konusunda büyük endişelere yol açıyor. Yapay zeka araştırmalarının temel odak noktası, çok çeşitli bilişsel görevlerde insan eşitliğine ulaşmak, daha genel olarak, insan zihninin yeteneklerini tam olarak taklit eden ve daha sonra aşan 'yapay genel zeka' elde etmektir ‘ diyorlar.
* * * *
ABD’den örnek veren üç ekonomist ‘Özel sektör şu anda otomasyonu, işgücünün azaltılmasını, müdahaleci işyeri gözetimini vurgulayan üretken Yapay Zeka için bir yol izliyor. Üretken AI'nın dönüştürücü yeteneklerinin iş veya çalışanların iyileştirilmesi için kullanılacağına dair bir eğilim/garanti gözükmüyor. Halbuki üretken Yapay Zeka‘yı, çalışanların işlerinde daha iyi olmalarını veya daha karmaşık görevleri yapmalarını sağlayan bir bilgi aracı olarak kullanmak oldukça olasıdır‘ diye yazıyorlar.
* * * *
‘Bunu başarabilirsek, ücret artışı olabilir, anlamlı işler yaratılabilir, hatta eşitsizlik azalabilir. Yapay Zeka’nın gelişimini insan-tamamlayıcı yola yönlendirmek için, teknolojik inovasyonun yanı sıra kurumsal normlarda, davranışlarda da değişiklikler gerektirir. Bunun zor bir görev olduğunu biliyoruz. Teknoloji sektörünün amacı hala daha fazla otomasyon ve dijital reklamlar aracılığıyla verilerin paraya dönüştürülmesidir. Yapay Zeka‘yı işçi yanlısı yapmak için büyük bir rota düzeltmesine ihtiyacımız var, bu kendiliğinden gerçekleşecek bir şey değil‘ diye ekliyorlar.
* * * *
Karamsar bir görüş. Karamsarlıkta yalnız da değiller. Yine ABD’de Brookings Enstitüsü ile Standford ve Virginia Üniversitelerinden üç ekonomist de geçen yazdıkları ‘Zihin Makineleri: Yapay Zeka Destekli Üretkenlik Patlaması‘ başlıklı ortak makalede benzer bir tehlikeye dikkat çekiyorlar. Şöyle diyorlar; Eğer gelecekte iş gücü makinelerle değiştirilebilirse, yapay zeka destekli bir büyüme atılımı yaşayabiliriz. Ancak iş gücünün değeri düşecek. Bu da toplum için önemli bir sorun. Dahası, yapay zeka insan hedefleriyle uyumlu olmazsa insanlık için büyük riskler de doğurabilir."
* * * *
Kime inanacağız şaşırdık desem. Bir yanda ekonomistler karamsar, diğer yanda Elon Musk, ‘Bolluk Çağı’ndan bahsediyor. Geçen yıl Kasım ayında Londra’da Yapay Zeka Zirvesi‘nde konuşan Musk, ‘Sanırım tarihin en yıkıcı gücünü görüyoruz. İlk kez en akıllı insandan daha akıllı bir şeye sahip olacağız. O anın tam olarak ne olduğunu söylemek zor ama öyle bir nokta gelecek ki hiçbir işe gerek kalmayacak. Dünya ‘bolluk çağına‘ girecek. Gelecekteki zorluklardan biri hayatın anlamını nasıl bulacağımız olacak. Yani bu insanları rahatlatacak mı yoksa rahatsız mı edecek bilmiyorum.‘
* * * *
Musk, insanlığın teknoloji ve robotik kullanımıyla dünyada bolluk içinde bir yaşama ulaşabileceğine derinden inanıyor. The Wall Street Journal gazetesi de hemen ertesi gün ‘Musk'ın 'Bolluk Çağı'kapitalizmin geleceği için ne ifade ediyor?‘ Musk çalışmanın/işin az olduğu bir dünyayı anlatıyor. ‘Musk'ın insanlık için senaryosu Bilimkurgu Sosyalizmi‘ne çok benziyor. Musk, süper akıllı robotların işçilerin yerini alabildiğinde neler olabileceğine dair daha ütopik bir vizyon çiziyor‘ diye yazmıştı.
* * * *
Gerçeklik mi / İyimserlik mi ? Cevabı şimdilik çok zor sanırım. Akıllı robotlar bir gün insanların işlerini devralacak mı? Yapay zeka, anlaşılması güç kavramların yanı sıra, kavranması zor, konuları da ortaya çıkardı. ‘Süreç/gelişme daha yeni mi başlıyor. Akıllı robotlar artık kontrolü ele mi alıyor?‘ demek sanki çok doğru değil. Belki de işin geleceği çoktan başladı ama henüz fark etmedik.