- Sayın Başkan, kaç dönemdir oyunuzu her seferinde artırarak seçiliyorsunuz. Üstelik ilk döneminizden sonra partiniz de değişti ama halk yine arkanızda. Bunun sırrını bize de söyleseniz…
Tabii öncelikli olarak, GÜN HABER’in böyle objektif olarak bizi ve halkı bilgilendirmede gösterdiği çaba için çok teşekkür ediyorum. Sorunuza gelince, “Halkına sevdalı bir Konyaaltılı” olarak… Hizmet ettiğiniz yere sevdalanmak lazım. Bir sorumluluk içinde aday olmak lazım. Ben doğup büyüdüğüm, tozlu yollarında yürüdüğüm, bağında bahçesinde portakal topladığım, seralarında domates ürettiğim, böylesi bir köyde, belde ve şimdi de ilçedeyiz. Doğup büyüdüğüm bu insanlara, bu topraklara vefa borcum var. Ben de onu ödemeye çalışıyorum.
99 yılında, buranın her yerini her şeyini bilirim, dedim. Ve halkımıza beş yıllık bir proje sundum. Sorumluluk içinde olacağımı, hiç kimseye siyaseten bakmayacağımı söyledim ve bu insanlar da bize bu kutsal görevi verdiler. O beş yıllık sürede Konyaaltı sınırları içinde devletin otobüsünün, minibüsünün işlemediği, saat 20 olduğu an itibariyle şehir merkezinden kopuk bir belde, dört köy; devletin lisesinin, hastanesinin olmadığı, sadece iki eczanesinin olduğu, bankaların olmadığı, altyapı sorunları, elektrik sorunları, sahildeki salaş yapılar, denize karışan pis sular, kanalizasyon sisteminin olmaması, dolum tesislerinin kaldırılamaması gibi sorunlu bir yere aday oluyorsunuz. Beş yıl sonunda, başlangıçta ne söylemişsek fazlasıyla yerine getirmişizdir. O dönemde % 27.6 ile seçiliyorsunuz, 2002’de parti değiştiriyorsunuz, partinin oyu %36… 2004 seçimlerine giriyorsunuz, %52.8’le seçiliyorsunuz. “2010’lu yıllara hazırlayacağım Konyaaltı’nı” diyorsunuz… Azim ve kararlılıkla, öncelikleri belirleyerek bir beş yılı daha götürüyorsunuz. İşte halkın buluşma noktası olan Kent Meydanı’ndan tutunuz, parklara, modern pazar yerleri, kaldırımı, asfaltı, altyapısı, okul yerlerinin sorunları çözülerek Milli Eğitim ve hayırsever işbirliğiyle eğitim tesislerinin yapılması, özel hastaneler, bankalar, eczaneler derken en hızlı gelişen, değişen bir yer… Bir on yıllık süreçte insanlar görüyorlar. Diyorlar ki, “Muhittin Böcek ekibiyle beraber siyaset yapmadan on yılı tamamladı.” Üçüncü dönem için aday oluyorsunuz. Bu bir risktir, çok kolay değildir. Türkiye’de üç dönem belediye başkanı olmak günümüzde zordur. Bu kez %66 oy oranıyla tekrar göreve geldik. Oy oranımız yükseldikçe sorumluluğumuzun arttığının farkındayız. İki belediye bize dahil edildi. Beldibi ve Doyran belediyeleri… Oradan gelen hesap-kitap, borç… Bir yıllık sürede bu borçları kapattık. Şimdi yeni dönemde yeni hedeflere, ilçeyi 2020’li 30’lu yıllara hazırlamak üzere projelerimize başladık. Beldibi’ne ek hizmet tesisini kurduk.. Şimdi Antalya’nın en büyük belediye hizmet binası yılın sonunda tamamlanacak. Pınarbaşı Mahallesi’nde bir olimpik yüzme havuzu planlandı. Kamu kurum ve kuruluşlarıyla hep birlikte kavga etmeden en iyi şekilde çalışmalara devam edeceğiz.
- Sahilde 25 kilometreyi tutan, içerde de yine epeyce gerilere uzanan, içine bir üniversiteyi, dağları ve hatta milli parkı da alan geniş bir ilçede nüfus da durmadan artıyor. Buna rağmen kimi görseniz, “Oo, Ayşe Hanım nasılsınız?”, “Fatma Abla n’aber?”, “Ali Dayı gelsene bize.” dediğinizi biliyoruz. Hatta diyorlar ki ”İlçesinde birinin ineği hastalansa Başkan Böcek geçmiş olsuna gider.” Bunu nasıl başarıyor, 24 saati bütün bunlara nasıl yettiriyorsunuz?
Bunlar her şeyden önce içinizde olacak. Yani sorumluluğunuzu bileceksiniz. Hiç şımarmak yok. Halkın verdiği oyları helal ettireceksiniz. Bizi seven-seçen insanları mahcup etmeyeceksiniz. Öncelikle insanlarımızın iyi gününde, kötü gününde yanında olacaksınız…
İnsanlarımız çok hatırşinastır, kadirşinastır… Bizi ne zaman nerede görmek istediğini falan hep biliriz. Hacca gidecek olan dostlarımız, büyüklerimiz olur, Müftülükten isim adres alırız, sekreteri araya koymadan onları kendim ararım, hayırlı olsun diye… Dönüşlerinde bize zemzem suyu, hurma getirirler. Onlarla helalleşiriz. Yanlarına gideriz… Bunlar çok önemli şeylerdir. Biz örf, adet, gelenek ve göreneğine bağlı, aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim ve ilkelerini de çok önemseyerek o düşünceler içinde hareket ederiz. Okullarımızın boya badanası, çocuklarımıza yardımlar… Bunlar hiç televizyon, basın önünde yapılmaz. Sağ elle verdiğimizi sol ele göstermeyiz. İhtiyaç sahibi çocukların sünnetinden tutunuz, düğününe, her şeyine yardımcı olmaya çalışırız.
- Geleneksel değerlere, inançlara da çok yakın olduğunuzu biliriz. Eşiniz de Hac’ca gitti galiba. Fırsat olsa siz de gidersiniz, değil mi?
Evet. Şu an ben görevimle çok doluyum. İleriki süreçte kısmet olursa gitmek istiyorum.
- Cumhuriyeti kuran kadro ve onları izleyen sosyal demokratların ya da solda olanların bu durumlara sanki uzakmış gibi gösterilmelerine çok tanık oluruz. Oysa biliriz ki Atatürk ve İnönü de ibadetlerini yapardı, evlerinde namaz seccadesi her zaman hazır dururdu. Siz bu önyargıyı özellikle de bu bölgede yıkan ilginç bir isim oldunuz.
Öyle bir önyargının gerçekle hiçbir alakası yok. Bütün insanlarımızın doğduğu yer değil, doyduğu, oturduğu yeri önemserim. Herkes Konyaaltılı, herkes Antalyalı… Ben insanların hepsini seviyorum. Konyaaltılı bütün vatandaşlar da bizi çok severler.
Ben her zaman şuna bakıyorum: Mesela Ramazan’la ilgili herkese saygı duyuyorum. Tutan olur, tutmayan olur… İnsanımızla Allah arasındadır bu. Göstermelik hiçbir işin yapılmasından yana da değilim. Ben CHP’li belediyeyle bugüne kadar, 13’üncü yıla girdim, okullara olduğu kadar camilerimizle ilgili de gerekenleri yaptık. İmamlarımızla da toplantı yapıyorum. Caminin içi başta olmak üzere bahçe ve tuvaletlerinin temizliği için özel ekipler kurduk. Temizlikten sonra gülsuyu sıkıyorlar.
Özet olarak, bütün kurum ve kuruluşlarla yapıcı bir işbirliği içindeyiz, Herkesi seviyoruz. Bütün vatandaşlara belediyenin sıcaklığı, samimiyeti aynıdır, değişmez. Hiçbir zaman parti rozeti takmayız. Sadece seçim döneminde bir-iki gün takarız, ondan sonra herkese aynı hizmet sorumluluğu içinde çalışırız.
Çünkü herkes bir arada yaşıyor… Bakın, bizim eski başkanlarımız Hasan Subaşı, Bekir Kumbul ve Menderes Türel burada oturuyor. Büyükşehir Belediye Başkanımız Mustafa Akaydın burada oturuyor. Hasan Beyle Sayın Akaydın yan yana oturuyorlar, bize de komşular…
Konyaaltı gerçekten bir cazibe merkezi, bir yaşam alanı… Çünkü her şeyi var. 12 bin nüfusla biz Konyaaltı’nda başladık. Şu anda nüfus118 bin. 30 bine yakın da yan yerleşimlerde, toplam 150 bin… Burdur’un, Muğla’nın çok çok üstünde… Kısa süre içinde çok hızlı bir artış oldu.
- Akaydın Hoca’yla aranız iyi mi?
Tabii… Yakında ziyaretine de gittim Akaydın Hoca’nın… Herkes işini yapıyor. Herhangi bir şeyim yok.
- Büyükşehirle Muratpaşa ve Konyaaltı arasında sanki bir uyumsuzluk var, diyenler de çok… Kamuoyuna bu doğrultuda yansıyanlar var…
Yansıyan derken, şöyle ağabeyciğim… Şunu demeye çalışıyorum: Ben aynı zamanda Akdeniz Belediyeler Birliği Başkanıyım. Her partiden arkadaşlar var. Birlikte, birbirimize destek ve yardımcı olmaya çalışırız. Antalya’da ise Muratpaşa’nın bir açılışı olsa gitmeye çalışırım. Büyükşehir’in bir açılışı olsa yine aynı… Grup toplantılarında parti disiplini içerisinde bütünleşmeye çalışırım. Bunlar çok önemsediğimiz, halkın beklentisi olan şeylerdir. Antalya adına, kentliler adına birleşmek zorundayız. Benim herhangi bir belediye başkanı arkadaşımla ilgili hiçbir problemim yok. Ne örgütle ne çalışma arkadaşlarımla…
- Büyükşehir Belediye Başkanlığı söz konusu oldukça adınız geçiyor. Birkaç gün kaybolsanız acaba ne yapıyor, diye konuşuluyor. Sürekli sizde yükselebilecek bir potansiyel görüyor galiba insanlar, öyle mi?
Tabii ki benim Büyükşehir Belediye Başkanlığına adımın geçmesi… Orası da kutsal bir görev. Oranın önemi çok büyüktür. Halkın talebidir, teveccühüdür… Ama ben şu anda, 29 Mart seçimlerinde de Konyaaltı’nı tercih ettim. Devam ediyorum. Seçimler öncesi vatandaşıma seçim bildirgemde belirttiğim sözlerim vardı, onları yerine getiriyorum sırasıyla, tek tek… 2012, 2013 hizmet yılımız olacak. Bütün projelerimiz de gerçekleşme yolunda olacak.
- GÜN HABER’de yazıldı: Siz Sayın Süleyman Evcilmen’le Ankara’ya gitmiştiniz. Antalya il yönetimindeki mevcut sorunların önlenmesi amacıyla Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmüştünüz. O konuda ne diyorsunuz?
Haberde bir yanlışlık yok. Yalnız, “Biri aracı oldu, Genel Başkan’a götürdü” şeklindeki ifade açıklık gerektiriyor. Bahsedilen kişiyi şahsen tanırım ama ismini bilmem. Ben, Akdeniz Belediyeler Birliği Başkanı olarak, Ege, Trakya, Marmara, İç Anadolu, Güney Doğu Anadolu belediyeler birliklerinin düzenlediği bir toplantıdaydım, birisi sordu, “Antalya’da ne oluyor? Parti falan…” diye… Dedik, “bir şey olmuyor.” Neyse, ben gece dönerken Genel Başkanı aradım. Dedim ki: “Sayın Genel Başkanım, ben görev bildiğim için arıyorum. Burada, Deniz Baykal’a rağmen işte operasyon falan, şunlar bunlar… Bunlar her gün yazılıp çiziliyor efendim.” dedim. “İsimler uçuşuyor, şu atandı, bu atanacak… Ya bir Antalya’ya gelin, ya da isimlere girmeden sizinle bu konuyu paylaşmak istiyoruz.” dedim. “Ha, bana deseniz, Özer’in günü bitti, bir isim verin, bende isim yok derim. Yani size bir isim önermenin peşinde değilim.” Benim derdim, şu ana kadar örgüt işine karışmadım. Sorarım, Deniz Baykal’a sordum, “Ömer Melli’yle devam.” dedi. Ömer Melli’ye oy verdik. Dedim “Özer Ülken’e de oy vermedim. Özer Ülken kazandı.” Adam alnının akıyla çıktı sandıktan, kazandı. Biz CHP değil miyiz, ‘demokrasi’ diye bağırır, çağırırız. Burada bir yanlışlık var. İnsanları, yöneticileri istifa ettirmenin yolları… bunlara karşıyım, dedim. Ya, dedi, bir gelin de konuşalım, dedi. Ertesi gün oldu, saat 11 gibi telefonlaştık Genel Başkanımla, evinden. Sonra Evcilmen’i aradım. “Genel Başkan bugün gelin, diyor diye bildirdim. Birlikte gittik ve aynen de bunları söyledik: “Biz belediye başkanı olarak bu konulara karışmadık ama siz gelmelisiniz.” dedik.
- Sayın Kılıçdaroğlu herhangi bir şey söyledi mi Sayın Özer Ülken’le ilgili?
Hayır hayır… Zaten isim konularına hiç girmedik. Bizim biçimle ilgili yanlışlığımız var. Yönetimdeki adamların istifasına karşıyım. Yok öyle bir şey… Yarın yine seçim olsa, ben oy vermem. “Sayın Kılıçdaroğlu kime oy vereyim”, derim. “Ahmet’e” derse Ahmet’e oy veririm.
- Lider kimi gösterirse ona mı?
Ama bakınız, uyumsuzluk oluyor öbür türlü. Problem çıkıyor.
Burada yönetimleri değiştirmenin yolu belediye başkanları olmamalı.
Biz Büyükşehir Belediye Başkanlığını nasıl aldık? 10 yıl benim başarım, 10 yıl Süleyman Evcilmen’in başarısı, 5 yıl Nurettin Tursun’un başarısı, öyle veya böyle, yabana atmayın Tursun’u, Kepez adayımızın güçlü olması, Menderes Türel’in yanlışlıkları… Bunlar Akaydın’ı belediye başkanı yapmıştır. Bütünleşmek lazım. Herkes kötü olabilir mi? İnsanlar kavgayı hiç sevmez.
- Takdir edersiniz ki, bizim görüşlerimiz değil bunlar ama bazen “Efendim, işte Böcek parti değiştirecek. Acaba çengel mi takıldı iktidar partisi tarafından” gibi sorular ve tahminler dolaşır ortalıkta. Sizin kulağınıza da benden daha fazla geliyordur. Sizinle ilgili bu dedikodular niye çıksın ki?
“Muhittin Böcek Çavuşoğlu’yla görüştü” gibi bir yazı çıkmıştı. (Mevlüt Çavuşoğlu kastediliyor.) İki üç gün sonra da Fatih Karakolu’nda bir açılış vardı. Sayın Valimiz, Sayın Çavuşoğlu, protokol var… Anons edildi: “Antalyamızın çalışkan belediye Başkanı Muhittin Böcek” diye.. “Haa, dedi orada, Muhittin Böcek benim ata dostumdur” dedi. “Benim herhangi bir yerde Muhittin Böcek’le siyaseten bir görüşmem olmamıştır, kendisini seviyoruz, baba dostudur.” dedi. Ben Anavatan Partisi İlçe Başkanı iken Çavuşoğlu’nun babası Osman Amca belediye başkanıydı. Şimdi oğlu belediye başkanıdır biliyorsunuz, iki dönemdir. (Alanya’nın Türkler beldesinde)
Bir defa, meyveli ağaç taşlanır. Bu sözler parti içinden ve dışından olabilir. Ben Özel İdare’de Cavit Arı’yı ziyarete gittiğimde, eski dönemde ANAP’lı arkadaşlarım, işte AK Parti’de olanlar var, Doğru Yol’da olanlar var, MHP’de olanlar var… Oraya gittiğimizde herkes kucaklıyor. “Yav sen keşke bizimle olsan” diyorlar. Herkes kendi partisine yakıştırmaya çalışıyor. Bu bir şanstır, herkese demezler bu lafı. Ama ben hiçbir zaman bir siyasi arayışta olup gidip birileriyle görüşmedim. Ben Antalya ile ilgili bir işim olsa iktidar partisi milletvekilleriyle de görüşürüm. Ben Deniz Baykal’a söyledim, mesela Mehmet Ali Şahin’in makamına gittim. Konyaaltı sahiliyle ilgiliydi mesela o görüşme. Onun için, her belediye başkanıyla ilgili bunlar söylenmiyor olabilir. Ama biz hiçbir zaman belediyemizle ilgili siyaset yapmayız.
- Bundan şunu mu anlamalıyız: “Ben şu anda Konyaaltı’na hizmet ediyorum, başka bir şey de düşünmüyorum.”
Ben şu anda siyasete dair farklı bir şey düşünmüyorum. Vatandaşa belediye olarak verilmiş sözlerimiz var. En iyi şekilde onları yerine getiriyorum. Herkesi de seviyorum.
- Uncalı’da doğmuş, hayatını hep burada geçirmiş, şu an doğduğu - yaşadığı yere hizmet vermekte olan, çok sevilen-sayılan bir başkansınız… Antalya’yı siyasi bir nedenle terk etme fikriniz var mı, yok mu? Mesela, milletvekili olmak gibi…
Bu dönem bile “Olacak mısınız?” diye bana soruldu. Ben vatandaşıma böyle yerelde hizmet vermekten çok mutluyum. Halkına sevdalı bir Konyaaltılı olarak başka bir şey düşünmem.
- Peki, bu aşkınıza, sevdanıza karşılık bulabiliyor musunuz? Verilen oyların dışında…
Ölçü aslında oylardır… Ama onun dışında, İnanamazsınız, karşılıklı büyük sevgi var… Her görüşten de… Antalya’da en sevilen başkan olarak görünüyoruz araştırmalarda… Ama detayını boş verelim… Biz, “Değişimin yaşandığı kent Konyaaltı” diye ifade ettiğimiz yeni sloganımız doğrultusunda çalışalım.