Giriş…
Cumartesi günü AKP’nin İl Divan Kurulu toplantısında transferiyle siyasi gündemi alt üst eden eski CHP’li Ercan Merthatun, sosyal demokrat bir ailenin çocuğu olarak 32 yıl önce dünyaya geldi. CHP’nin temelinden yetişmesinin ötesinde son dönemde Muratpaşa Gençlik Kolları yöneticiliği de yaptı. Son seçimde partinin önseçim kararı üzerine delegelerin oyuyla Songül Başkaya’dan sonra sandıktan ikinci sırada çıktı. Fermuar sistemi uygulanınca 4’ncü sıradan seçime girdi ve CHP’nin Muratpaşa ve Büyükşehir Meclis Üyesi seçildi. Agresif tutumu yüzünden ‘sıkı örgütçü’ diye anıldı ve partisinin aday değişikliği sırasında Ümit Uysal’ın yanında yer aldı. “AKP’ye geçecek” söylentileri çıktığı zaman İl Başkanı Devrim Kök, “İnanmayın, CHP’li tüm meclis üyeleri AKP’li olsa o CHP’de kalır” diyerek güvenini göstermişti. Mustafa Akaydın’a olan yakınlığı ile de bilinip, 103 meclis üyesi içinde tek alevi kökenli meclis üyesi olan Merthatun, evli ve bir çocuk babası.
Siyasi gündemin tepesine oturduğunuz için sormak istiyorum, nereden çıktı AKP’ye geçmek?
Ben CHP’nin temelinden gelen, Atatürkçü bir ailenin çocuğuyum. Bu özelliğime kimse laf söyleyemez. Ama herkesin gördüğünü çok yakından görmek gerekiyor, Alevilere CHP’de yer kalmadı. Verdiğim hiçbir sözü yerine getiremiyorum, herkese mahçup oluyorum. CHP’de kimse verdiği sözü tutmadı. Ben de sözümü yerine getirebileceğim bir partiye geçtim.
Olay elbette ki anlattığın kadar basit değil. CHP’de yıllarca emek vermişsin, seçmiş ve seçtirmişsin. Biraz omurga gerekmez miydi, yani ne olursa olsun kalamaz mıydın partinde? İçerde yaşanan sorunları halledemez miydin?
Bak abi, ben senin tarafsızlığına inandığım, sevdiğim, saydığım için açıklama yapıyorum. Başka kimseye konuşmayacağım. Evet, söylediğinde haklısın. Bana omurgasız da diyeceklerdir, hırsız da, satılmıştır da… Her şey diyeceklerdir. Bunların tümüne verilecek cevabım var. İnsan adam yerine konulduğu yerde değerli olur.
Kim adam yerine koymadı seni? Gitmek yerine, şikayet etmeyi deneyemez miydin?
İl Başkanı Devrim Kök ile konuşamıyoruz bile. Ercan Erkan daha farklı bir alem. Parti tepetaklak gidiyor kimsenin umurunda değil. Herkes makam mevki peşinde. Aman koltuğum gitmesin de, ne olursa olsun hesabı güdülüyor. Ne meclis üyeleriyle ilgilenen var, ne de parti üyeleriyle. Genel merkeze mi nereye şikayet edeceğim ki? Kimin kimden farkı var. Uzun süre gözlemledim ve baktım değişen hiçbir şey yok, ben de teklifi kabul ettim…
Senin meclis üyesi seçilmeni sağlayan, hem sandıktan önce çıkmanı, hem de iyi yerde listeye yazılmanı sağlayan iki kişinin biri Devrim Kök, diğerinin Ercan Erkan olduğu söyleniyor. Sen şimdi o kişileri suçluyorsun ama konuşmayı, uyarmayı denedin mi?
Her şeyi denedim. Keşke şunu da yapsaydım diyebileceğim hiçbir şey kalmadı. Devrim Kök ve Ercan Erkan benim için hiç çalışmadı, yalan söylüyorlar. Bir kişiye karşı olabildiğince mahcubum, o kişi de; Muratpaşa İlçe Sekreteri Serap Yılmaz. Benim için sadece o çalışmıştı. Bir de önseçimde bana oy veren CHP'lilere mahcubum.
Bir gece rüyanda gördün, kalktın AKP’li oldun şeklinde bir transfer gerçekleşmedi herhalde. Kim aracı oldu, ne dediler, daha doğrusu nasıl kandırdılar?
Kandırma yok, olur mu öyle şey… Bugün Aksu Belediye Başkan Yardımcısı olan Remzi Sadi daha önce bizim partimizdeydi. CHP’de çok iyi yakınlığımız vardı, sevdiğim saydığım bir kişi. Abim gibi birisidir, bana her konuda destek olmuştur. Onunla dertleşirken bu fikir ortaya çıktı. Bir de Mesut Kocagöz var. Çok değer verdiğim bir isimdir o da. Günlerce uzun uzun konuştuk. Ben gitmemek için elimden geleni yaptım ama bir taraftan da beni seçen kişilere verdiğim hiçbir sözü yerine getirememenin üzüntüsünü yaşıyordum. Eşimle de konuştum ve bu kararın doğru olacağı kanısına vardım.
MHP Kepez adayı Dr. Murat Dinç ile Remzi Sadi’ye hayırlı olsun ziyaretine gitmiştik ve sen de Murat Denizdelen ile beraber gelmiştin. Ben de sosyal ortamdan bu beşliyi duyurursam ne olur demiştim. Sen kimseden korkun olmadığını söylediğinde ben de isim isim yazmış ve duyurmuştum. Aklıma geldi ama konduramamıştım transferi. Belki de CHP’yi uyarma görevi görmüştüm ama kimsenin umurunda olmamıştı. Burnumun dibinde haber varmış, kaçırmışım.O gün bizden sonra mı konuştunuz bu meseleyi?
Hayır, o zaman gündemde bile yoktu. Olsa kesinlikle seninle paylaşırdım. Biz de ziyarete gitmiştik, tesadüf olmuştu.
Adayların açıklandığı dönemde Süleyman Evcilmen’in aday yapılmayıp yerine Ümit Uysal’ın atanmasının ardından adeta koruması gibi yapışık bir şekilde seçim süreci yaşadınız. Sonra ne oldu da aranız açıldı ve sen kanatlanıp başka partiye uçtun?
Ümit Uysal’dan herkes gibi ben de ümitliydim. Ama seçilir seçilmez yanlışlara başladı. Antalya şovenistliği yapmaya başladı. Milliyetçiler gibi davranıp, sadece Antalyalılara hatta Seriklilere değer vermeye başladı. İyi de beni Serikliler seçmedi ki, Aleviler seçti. Çorumlular, Yozgatlılar, Sivaslılar, Erzincanlılar oy verdi. Ve aynı kişiler benden destek bekledi. Ümit Uysal, göreve gelir gelmez, güvenlikçiler ve taşeron işçiler arasında önce Alevi ve Kürt kökenlilerin işlerine son verdi. Uyarılarımı dinlemedi bile. Yahu abi inanabiliyor musun, 10 gün önce tüm birim müdürlerine elden tebliğ şekliyle “Meclis üyelerinin size söz söyleme yetkisi yoktur, sadece bana bağlısınız” yazısı imzalatmış. Grupta uyardım, defalarca ikaz ettim, bizi hiçe saydı. Değersizleştirdi, itibarımızı sıfıra indirdi. Diğer arkadaşlarım da hiç sesini çıkarmadı.
Bu kadar mı, başka neden arıyorum hala, ısrarla…
Sen söyledin abi yapışık çalıştın diye. Seçim boyunca korumasının ötesinde yapışık ikiz gibiydik. Ne zaman ki seçildik bir kenara itildik. Düşünsene bir gün, “Karım mısınız siz, her dakika yanımdasınız ya. Karımı bile sizin kadar görmüyorum” dedi, başımdan aşağı kaynar sular döküldü. O gün bitmişti zaten.
Menderes Türel ile nasıl görüştün, sana ne vaat etti, neyi inandırıcı geldi?
Arkadaşlarım aracılığı ile görüştüm. Çok samimi geldi anlattıkları. Ben tabi ki ’Seçildiğim kesime nasıl destek verebilirim?’in peşindeyim. Bana Alevi kökenli tek meclis üyesi olduğum için bu yönde açık destek vereceğini anlattı. Hatta bu yönde desteği sağlamaya çalıştı bile. Şahsen bana yaptıkları inandırıcı geldiği gibi samimiyeti hoşuma gitti.
Arkandan konuşacaklardır- ki doğaldır bu – ‘Para aldı’ diyeceklerdir, ya da ‘Makam mevki ile kandırılmıştır’ diyeceklerdir. Başkan Menderes Türel veya AKP İl Başkanı Mustafa Köse ile böylesi bir pazarlık yaptın mı? Elbette ‘Aldım’ demeyeceksin ama lütfen inandır beni…
Her şeyi diyeceklerdir ama ne para konuştum veya önerildi, ne de makam mevki. Tek çocuğum var ve en değerli varlığım üzerine yemin ederim ki böyle bir durum yaşanmadı. Ben para istemedim belki ama para isteyen yok değil. Benden önce o kadar çok hoplaya zıplaya geçmek isteyen var ki. Ama öncelikleri ‘Ne kadar para vereceksiniz?’ oluyor.
Nasıl yani, kim, ne parası istiyor? Hangi partili bunlar?
Benim eski partim CHP’den ve MHP’den en az 10 tane büyükşehir meclis üyesi var AKP’ye geçmek isteyen. Duyduğuma göre, bu kişiler seçimin hemen ardından araya adamlar sokarak pazarlık yapmaya çalışmış. Çoğu “Geçersem ne kadar vereceksiniz?” diyor. Onlar öyle söyledikleri için benim de para aldığımı düşünüyorlar. Biliyor musun, bunların arasında belediye başkanı bile var. Otursun o partinin yöneticileri, belediye başkanlarına ve meclis üyelerine sahip çıksın, dertlerini dinlesin. AKP yöneticileri bunların tamamını reddediyor. İsteseler, bugün meclis çoğunluğunu ele geçirirler.
Sosyal demokrat bir aileden geldiğini söyledin. Peki, Gezi olayları, Soma’da yaşananlar, ODTÜ’deki eylemler, bugün Okmeydanı’nda olanlar, vurulan Alevi genç ve benzer olaylar. AKP’ye geçerken bunlar aklına gelmedi mi? Omurga durumunu yine hatırlatsam diyorum…
Ne yani, AKP ile resmen pazarlık yapmak için görüşme talebinde bulunanlar omurgalı, ben omurgasızım öyle mi? Koca koca adamlar iktidar partisi büyüsüne kapılmış koşuşturuyor ve omurgalılar, ben gelen teklifi kendi seçmenime göre değerlendirip onaylıyorum, omurgasız oluyorum. Haksızlık bu. Üstelik her olayı, Türkiye’de her yaşananı göz önünde bulundurdum. Ama bu durumları çözecek olan yine bu partidir. CHP’de böyle bir güç ve inanç yok. Hiç olacağı da yok.
En iyi sosyal demokrat AKP diyorsun yani.
Henüz böyle demiyorum ama CHP’nin sosyal demokrat olmadığı ortada. Kemal Kılıçdaroğlu bir şanstır, o da olmasa ortada CHP diye bir kavram kalmayacak…
Eski Başkan Mustafa Akaydın ile yakınlığın da biliniyor. Sözüm ona, o dönemde yaptığın usulsüz işler varmış ve sen bunlar ortaya çıkmasın diye de geçmişsin AKP’ye…
Mustafa Akaydın’a tek söz söyletmem. AKP yöneticilerine de söyletmem. Bu söyledikleriniz iddiadan ibaret. Ne usulsüz yaptığım iş var, ne de tehdit…
Vicdan muhasebesi yaptın mı hiç, rahat mısın yani?
İşin doğrusu, AKP binasına gelene kadar içimde bir huzursuzluk vardı. Yanlış yaptığım yönünde içimde baskı vardı. Ama ne zaman ki büyük toplantıya girdim, içerdeki huzuru gördüm ve vicdanım rahatladı. Şu an vicdani rahatsızlığım yok ama elbette çok yeniyim. Kalan günler ne yaptığımı daha net ortaya çıkaracak.
İkisinin de toplantısına katıldın. CHP ile AKP arasında ne fark gördün?
CHP’de robot gibi hizmet etmişiz. AKP’de gönül birlikteliğini gördüm. İnanın AKP’de bir üye ile bakan arasında hiçbir fark yok. Koltuklar bile yanyana. Bana rozeti takan AB Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu dedi ki;“Ben bu partinin kurucusuyum. Ercan kardeşim de en az benim kadar bu partinin emekçisidir, üyesidir.” Daha ne diyeyim. Salonda Alevi de gördüm, Kürt de, Çerkez de… İşin özü; pişman değilim.
Atatürkçülük konusunda endişen var mı?
AKP için hep öyle söylerlerdi, endişeden bahsedilirdi. Ben transfer olacağım zaman konuşma metnimin içine Atatürk’ten bölümler koydum ve okudum. İnanın, salondaki tüm AKP’liler coşkulu bir şekilde alkışladı. Bu konuda yanlış bir önyargıya sahip olduğumu anladım. Bundan böyle de Atatürk’e tek bir laf söyletmem. Özgürlüğüm konusunda endişem de yok. Yani AKP’de, bir kalıp olacak ve sen o kalıbın içine gireceksin diye bir kural yok.
Verdiğin içten cevaplar için teşekkür ederim.
Tarafsız olacağını bildiğim için sana konuştum, ben teşekkür ederim.
ALİ BULDU'NUN ŞOK RÖPORTAJINI BUGÜN AKDENİZ GERÇEK GAZETESİ'NDE DE OKUYABİLİRSİNİZ...