İstanbul’da düzenlediği bir basın toplantısıyla raporu kamuoyuna açıklayan MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, Sürdürülebilir Büyüme İçin Stratejik Dönüşüm başlığı altında yayınlanan “2011 Türkiye Ekonomisi Raporu”nun Araştırmalar ve Yayın Komisyonu koordinasyonunda “MÜSİAD Ekonomi Danışma Kurulu” tarafından hazırlandığını ve Türkiye çapında 3 bin 500’ü aşkın reel sektör temsilcisinden alınan görüşleri de kapsadığını söyledi.
“2011-13 HAMLE DÖNEMİ OLMALI”
Ömer Cihad Vardan, bu yılki raporun “Sürdürülebilir Büyüme İçin Stratejik Dönüşüm” olarak belirlendiğini kaydederek, “2011 Haziran Seçimlerinde de bu konu, açıkça gözler önüne serilmiş, milli gelirin en önemli iki halkasını oluşturan, tüketiciler ile üretici ve imalatçıların, yani kısaca tüm halkımızın, demokrasiye ve istikrara ne denli önem verdiğini ve büyümeye devam etmek istediğini net bir şekilde göstermiştir” dedi. Türkiye’nin kabuğunu kırdığı, milenyumun bu ilk on yıllık diliminde, ana hedef, ekonominin çatısı olan makro ekonomik istikrarın sağlanması olduğunun altını çizen Vardan konuşmasına şöyle devam etti: “Ekonomide normalleşme ve iyileşmenin yaşandığı 2002-2007 yılları arasındaki uygulamaların, ne denli başarılı olduğunu, 2008-2010 arasındaki küresel kriz ve sonrası dönemdeki performanstan görebiliyoruz. Zira, bilhassa 2010 yılı, alınan tedbirlerin ne kadar isabetli olduğunu gösteren tam bir ‘test yılı’ olmuştur. 2011-2023 dönemi adeta bir hamleye dönüştürülmelidir. Bu minvalde, girilen yeni dönemde, zincirleri kıracak farklı yaklaşımlara açık olmak ve ‘stratejik bir dönüşüm’ yaratmak, anahtar niteliğindedir.”
İSTİKRAR ŞART
Raporun kapak konusu olan “Stratejik Dönüşüm” kavramının, bir yandan rekabetçi bir ekonomik dönüşüm için derin katmanlara etki edecek yeni bir reform dalgasının başlatılması gereğine, öte yandan da, Türkiye’yi yönetebilir bir demokrasi yapacak yeni bir Anayasa yapılması ve buna dayalı olarak devletin baştan sona yenilenmesi gereğine işaret ettiğini söyleyen Ömer Vardan şunları söyledi:
“Tabii bu yeni döneme başlarken, en önemli şart son senelerde sürekli dile getirdiğimiz üzere, istikrardır. Esasen, hayal ettiğimiz hamle imkânlarını fazlasıyla içinde barındıran ve bu tarihi önemdeki dönüşüm için şart olan müstesna istikrar ortamını,12 Haziran 2011 seçimlerinde, halkımız bir altın tepsi içinde sunmuştur. Buna rağmen, herkesin bu istikrar beklentisi yönünde oy kullanarak geniş katılımlı bir Meclis çıkardığı ortamı bozmak için, huzursuzluk çıkartmaya çalışanlar da, ülkemiz için birlik olup yeni hedeflere koşmamız gereken şu kritik zamanda büyük bir tarihi hataya imza atmaktadırlar. Sanki bir el, uzanıp, tam da huzura kavuştuğumuzu düşündüğümüz bir ortamda, karışıklık yaratmaya ve huzuru bozmaya çalışmaktadır."
YENİ DÖNEM İÇİN 4-İ FORMÜLÜ
Yeni dönemin 4-i olarak adlandırdıkları formülü içermesi gerektiğini, bu dönemin “istikrar ortamında, istihdam sağlayan, inovasyon odaklı imalatı önceleyen bir dönem” olması gerektiğini vurgulayan Ömer Vardan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu genel seçimler döneminde memnuniyetle müşahede ettik ki, Türkiye’nin ortak kabul gören ve artık bir milli mutabakata dönüşen 2023 ekonomi hedefleri vardır. Bu sevindirici gelişmede, Türkiye’yi umutsuz bir kriz ve kaos ortamından alıp bu kıvama taşıyan sürece katkı yapan herkesin payı vardır. Bununla birlikte, 2023’te kişi başına düşen milli gelir hedefi olan 25 bin dolara ulaşmak için, Türkiye’yi 3 bin dolar bandından 10 bin dolar bandına taşıyan mimarinin yeterli olmayacağını ve ek hamleler yapılması gerektiğini de kabul etmek gerekir.”
MÜSİAD Başkanı Vardan, bugün kişi başına düşen milli gelirde gelinen seviyeye bağlı olarak, bütün göstergelerin Türkiye’nin bu aşamada bir “orta gelir tuzağı” testinden geçtiğine de işaret ettiğini belirterek, “İşte, Türkiye’nin bir orta gelir kapanına sıkışarak artan oranlarda açık bir pazar haline gelmesinin önüne geçmek üzere, küresel düzene nasıl daha hızlı ve etkin entegre olacağımız üzerinde kafa yorulmalıdır. Temel amaç, daha çok kaynak girdisine dayanan ve nicel olan büyümeyi artık nitel bir hale dönüştürmek olmalıdır” diye konuştu.
“İDDİALI PROJELERE İHTİYAÇ VAR”
Konuşmasında Türkiye’nin yeni dönemde iddialı projeler geliştirmesi gerektiğine vurgu yapan Ömer Vardan, “Bilindiği üzere, dünyada nano-mühendislik ve bilişim alanlarında hakim olan ülkeler, 1990’lı yıllara damgasını vurmuştur. 2000’li yıllarda ise, sağlık teknolojilerine, enerji sektörüne, elektrikli araçların geliştirilmesine ve gıda-emtia güvenliğine yönelik çalışmalar yapan ülkeler öne geçmiştir. Türkiye ise ‘tahribat’ ve ‘tamiratla’ geçen bu 20 yıllık dönemde fırsat bulup da bu alanlarda hamle yapamamıştır. Oysaki bilişim, elektronik ve yenilikçi ilaç ve tarım gibi lokomotif sektörlerde hala bu hamleleri yapma zorunluluğu devam etmektedir. Ayrıca, bundan böyle, Türkiye’nin, büyük ve iddialı projeler geliştirip bunlara sıfırdan yatırımcı çekme noktasındaki çalışmalara da ağırlık vermesi gerekmektedir. Perakende, finans ve gayrı menkul başta olmak üzere satın alma, birleşmeler ve özelleştirmelere ilgi duyan yabancı sermaye, Türkiye’nin öncelikleri doğrultusunda yönlendirilmelidir” dedi. Ömer Vardan yabancı sermaye ile cari açık ilişkisine değinen bölümünde şu görüşleri ifade etti:
“Son küresel kriz öncesinden önceki dönemde, daha önce hiç görülmemiş büyük bir sermaye hacmini içeriye çekebilen Türkiye, cari açığın finansmanını yüzde 60’lara varan oranda kalıcı sermaye girişleri ile finanse edebilmiş ve böylelikle yabancı sermaye girişlerini, büyümenin motor gücü haline getirebilme şansını yakalamıştır. Ancak maalesef, küresel kriz nedeniyle bu süreç sekteye uğramıştır. Şimdilerde yeniden canlanmaya başlayan yabancı sermaye yatırımlarının önemi, ülkeye kalıcı bir know-how, teknoloji, öğrenme etkisi gibi pozitif dışsallıkları taşıyabilmesinde aranmalıdır. Ülkemizin, otomobil, elektronik, makine ve teçhizat, tekstil, mobilya, enerji gibi sektörlere öncelik verip dünyanın cazibe merkezi olmayı hedeflemesi gerekmektedir.”(ANKA)
(NÇ/ÖMR)