Avukatlar, kadına yönelik suçları önlemek için cezaların artırılmasını öngören 'Özgecan Yasası'nın kadına vahşeti körükleyeceğini, önleyici tedbirler alınması gerektiğini söyledi.
Antalya Barosu Kadın Hakları Kurulu üyesi bir grup avukat, '25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü' kapsamında adliye binası önünde açıklama yaptı. Açıklamaya, Antalya Barosu Başkanı Alper Tunga Bacanlı'nın da aralarında yer aldığı çok sayıda erkek avukat da destek verdi.
Grup adına açıklama yapan avukat Gamze Ökte Kılıçkap, 2014 yılı Ağustos ayında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerinin yerine getirilmesi için çağrıda bulundu. Kadına yönelik şiddetin insan hakları ihlali olduğunu belirten Gamze Ökte Kılıçkap, "İstanbul Sözleşmesi'nin önsözünde 'Kadınlara yönelik şiddet; erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin dışa vurumudur. Bu eşitsizlik, kadınlara karşı ayrımcılık yapılmasına yol açar ve kadınların ilerlemelerinin önündeki en büyük engeldir' denilmektedir" dedi.
CİNSİYET EŞİTLİĞİ SAĞLANMALI
Hangi yasa getirilirse getirilsin ailede ve toplumda çocukların cinsiyetçi yetiştirilmesi sorunu aşılmadan, temel eğitimde, hatta ana sınıfında bu yönde eğitim metodlarıyla dersler verilmeden, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmandan yasaların bir anlamı kalmayacağına dikkat çeken Kılıçkap, her gün çığ gibi büyüyen kadına yönelik şiddetin ve öldürmenin önüne geçilemediğini söyledi.
İNDİRİMLER ERKEKLİK İNDİRİMİ OLMAMALI
Kadınlara yönelik şiddetin büyümesinin bir nedeninin de sanıklar lehine uygulanan indirimlerin 'erkeklik indirimleri'ne dönüştürülmesi olduğunu belirten Kılıçkap, “İndirimler doğru uygulanmamaktadır. Ancak haksız tahrik indirimleri doğru uygulanmıyor diye daha ağır cezalar talebi hukuk mantığına ve usulune aykırıdır" dedi.
CEZALARIN AĞIRLAŞTIRILMASI VAHŞETİ KÖRÜKLER
Cezaların artırılması halinde hukuk işleyişinin daha da bozulacağını iddia eden Kılıçkap, şöyle devam etti:
“Daha ağır cezalar, katillerin delilleri yok etmek için kadınların bedenlerini parçaladığı, yaktığı cinayetlerde artışa neden olacaktır. Cezaların ağırlaştırılmasının linç kültürünü beslemek, idam, hadım gibi insanlık dışı cezaların uygulanması için kamuoyunu hazırlamak, toplumsal bir sorunu tek tek suçlu bireylere indirgemek gibi tehlikeleri vardır. Bu sebeplerle Özgecan yasası bir kazanım değil, aksine bir yanılsamadır. Var olan şiddeti artırır."
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?
Kadın Hakları Kurulu'ndan Aylin Onursev de Türkiye'nin altına imzasını altığı Avrupa Konseyi Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Sözleşmesi'nin 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdiğini söyledi. Bu sözleşme İstanbul'da imzalandığı için 'İstanbul Sözleşmesi' olarak bilindiğini anlatan Onursev, şöyle dedi:
"Bu sözleşme devletlere kadına yönelik şiddetle mücadelede önleyici, engelleyici tedtbirler ve yükümlülükleri ifade ediyor. Devlete 'Alo şiddet hattı kuracaksın, cinsel şiddetle mücadele merkezleri kuracaksın, kadın sığınakları kuracaksın' diyor. Türkiye bu sözleşme yürürlüğe girdiği andan itiraben her 50 bin kadının yaşadığı bir yerde bir sığınak kurma sözü verdi. Alo Şiddet Hattı kurma sözü verdi. Şiddetle mücadele için kriz merkezleri kurma sözü verdi. Ama hiçbirini yerine getirmedi. Kadına öldürülmeden ulaşmak gerekiyor. Bunun yolu cezaların artırılmasından değil, gereğinin yapılmasından geçiyor. Devlete 'İstanbul Sözleşmesi'nde verdiğin sözleri yerine getir. Kadınlar ölmesin' diyoruz."
Avukatlar basın açıklamasının ardından, adliyenin birinci katında kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için açılan sergiyi gezdi.
Mustafa KOZAK/ANTALYA, (DHA) -