Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye'nin demokrasi adına zor dönemlerden geçtiğini belirterek, "Demokrasi bir öğrenme sürecidir. Demokrasimiz geliştikçe sosyal sorumluluklarımız da istişare ihtiyacı da gelişiyor ve paylaşacak yanlarımızın, çatışacak alanlarımızdan çok daha fazla olduğunu görüyoruz" dedi.
Ulaştırma Bakanı Yıldırım, bakanlığına bağlı Genel Müdürlükler, Türkiye Yol, Yapı, İnşaat İşçileri (YOL-İŞ) Sendikası ve Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) ile birlikte, Antalya'nın turizm bölgesi Kundu'da bulunan Rixos Lares Otel'de düzenlediği 'Toplu İş Sözleşmesi Öncesi Diyalog Toplantısı'nda konuştu.
DİYALOG YERİNE İSTİŞARE
Bakan Yıldırım, konuşmasının başında toplantının isminde geçen 'diyalog' kelimesine itiraz etti. Türkçenin özelliklerini muhafaza etmek ve yaygınlaştırmak için 'istişare' kelimesini öneren Bakan Yıldırım, "Yabancı kelimelere alerjim var" dedi. Antalya'da gerçekleştirilen toplantının sadece tarafların toplu sözleşme öncesi görüşmesi, konuşması ve mutabakat sağlamasıyla sınırlı olmayacağını kaydeden Bakan Yıldırım, ulaştırma camiasında tarafların bölgesel ve merkezi temsilcilerinin de birbiriyle her düzeyde görüş alışverişine imkan sağlayacağının altını çizdi.
ÖNCELİK KALİTE
Ulaştırma Bakanlığı'nın kamuda hatırı sayılır örgütlü çalışana sahip olan bakanlıkların başında geldiğini kaydeden Bakan Yıldırım, "Örgütlü toplum ve ortak akıl çerçevesinde çalışma hayatını ilgilendiren konuların taraflarının konuşarak, görüşürek, istişare ederek çözüm üretmeleri yönünde hepinize büyük sorumluluklar düşüyor" dedi. Bakanlığına bağlı Karayolları Genel Müdürlüğü'nün Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında kazma, kürek ve bilek gücüne dayanan çalışmalarının, 1950 ve 1970 yılları arasında 'erişilebilirliğin' öncelikli olduğu bir politikaya evrildiğini belirten Bakan Binali Yıldırım, "Bugün ise yol yapımında gözetilen en önemli önceliğimiz, insanımızın yaşam kalitesini artırmak, hayatını kolaylaştırmak ve trafik emniyetini sağlayacak şekilde kaliteli yol yapma prensibini sürdürmektir" dedi.
DEMOKRASİ ÖĞRENİLEN BİR SÜREÇTİR
Yeni bir toplu iş sözleşmesi öncesi konunun ilgili tüm taraflarının aynı salonda buluşmasını "Ne güzel bir tablo" sözüyle özetleyen Bakan Yıldırım, şöyle dedi:
"Gençlik yıllarımızı hatırlıyorum. İşveren işçiyle, birbiriyle adeta hasım gibi. Toplu sözleşmede görüşmeler başlamadan neredeyse 8 ay, 1 yıl önce atışmalar, karşılıklı salvolar başlar ve ilk toplantıda hemen uyuşmazlık zaptı imzalanır. Kapılar çarpılır, herkes yoluna gider. Bugünlerden geldik. Türkiye böyle zor dönemleri geçirdi. Demokrasi bir öğrenme sürecidir. Demokrasimiz geliştikçe sosyal sorumluluklarımız da istişare ihtiyacı da gelişiyor ve paylaşacak yanlarımızın, çatışacak alanlarımızdan çok daha fazla olduğunu görüyoruz. Hepimiz çok şey öğreniyoruz. İdareciler, işverenler, çalışanlar herkes öğreniyor ve bu da örgütlü toplum yapısının derinleşmesi ve kurumsallaşmasını da beraberinde getiriyor."
YETMEZ AMA
Son yapılan Anayasa değişikliğiyle kamuda memur statüsünde çalışan kesimler için toplu sözleşme hakkı tanındığını dile getiren Bakan Yıldırım, "Yeterli olmamakla birlikte, grev ve lokavt gibi örgütlü toplumun birer önemli aracı olan müesseseler olmamakla birlikte memur statüsünde çalışanlarımız da toplu görüşme yapmakla yetinmeyecek, sözleşme yapabilecek. Bu bir adımdır" diye konuştu.
SORUMLULUKLAR DEĞİŞİYOR
Ulaştırma Bakanı Yıldırım, çalışma hayatında yaşanan değişimle birlikte artık sendikacılığın da işveren olmanın sorumluluklarının da değiştiğine dikkat çekti. Artık hiçkimsenin 'Ben çalışanım, işçiyim, ben işçi temsilcisiyim, ben anlamam. İşveren ne yaparsa yapsın istediğimi versin. Gerisi beni ilgilendirmez' deme hakkına sahip olmadığını kaydeden Bakan Yıldırım, "Çalışma hayatının üç unsuru vardır. İşveren, işyeri ve işçi. Ama işçi olmazsa oradan bir üretim elde etmeniz mümkün olmaz. Bu üçlü birbirine her zaman muhtaçtır. Biri olmazsa diğeri olmaz. Bunlar içinde en önemli yer çalışanın yeridir. Türkiye'nin her tarafında 8 senede 80 yıla sığdırılamayan hizmetlerin iki, üç katını yapamazdık" diyle konuştu.
Çalışma yaşamında aidiyet duygusunun önemine değinen Bakan Yıldırım, "Bir kurumda aidiyet duygusunu geliştiremezsiniz o kurumu yaşatamazsınız. Mutlaka herkesin kurumun yücelmesi için aidiyet duygusuna sahip olması lazım. Ulaştırma Bakanlığı 100 bine yakın çalışanıyla bir büyük ailedir. Aidiyet duygusu tüm arkadaşlarım arasında yayılmıştır. Bundan dolayı mutluyum, bahtiyarım" dedi.
'KRİZDEN KARAYOLUYLA KURTULDUK'
Karayolunun sadece bir taşımacılık olmadığını, ekonomik kalkınma ve refahın gelişmesinde önem taşıyan, kendi içinde bir ekonomik faaliyet olduğunu kaydeden Bakan Yıldırım, şöyle dedi:
"2009 krizinin ülkemizde diğer gelişmiş ülkelere nazaran daha az hasarla atlatılmasının arkasında en önemli pay, yollar için ortaya koyduğumuz yatırım programıdır. 2009 yılı krizinin en şiddetli olduğu yılda 2 bin kilometrenin üzerinde bölünmüş yolu tamamlayarak 400 bine yakın insanımıza istihdam sağlanmasına katkı verdik. Hem krizin olumsuz etkilerini azalttık hem de ülkemizi Cumhuriyetimizin 100. yılına 2023'lere hazırlayacak çok önemli altyapı projelerini geliştirdik."
DİĞER KONUŞMACILAR
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Türkiye'nin yaşadığı devasa sorunların çözümü için ortak akıl oluşturmanın önemine değindi. Siyasette yaşanan kriz dönemlerinin yarasız beresiz atlatılabilmesinde her düzeyde önyargısız kurulacak diyaloğun büyük önemi olduğunu dile getiren Kumlu, "Sosyal diyalog çözüm odaklı bir yaklaşımdır. Taşıdığı bu pozitif içerik hayata geçirildiğinde her türlü sorunun çözüm kapısını açacak kadar sihirlidir" dedi.
TÜHİS Genel Sekreteri Adnan Çiçek, diyaloğun olmadığı yerde ortak aklın devreye girmesinin mümkün olmadığını belirterek, "Sosyal diyalog mekanizmasının işlemesi için elimizden gelen gayreti gösterdik ve göstermeye devam ediyoruz" dedi. Çiçek, sorunlar yumağı haline gelen sıkıntıları çözmenin, diyalog mekanizmasının işlemesiyle mümkün olacağını dile getirdi.
Türkiye Yol-İş Sendikası Genel Başkanı Ramazan Ağır, "Diyalog demokrasi kültüründen beslenen sihirli bir sözcüktür. Doğası gereği sosyal diyaloğun bir yüzü tartışma öteki yüzü mutabakattır. Diyaloğun sorunların çözüm yonun açan ve gelişme sağlayan somut bir katkısı olmadır. Bunun tersi ise sorunları görmezden gelmek çözümleri erteleme zaman kaybına yol açmasıdır" diye konuştu.
Kamuda taşeronluk veya hizmetin dışarıdan satın alınmasını Türkiye'nin çıkarları açısından uygun ve doğru bulmadıklarını belirten Genel Başkanı Ağır, taşeronluk sisteminin iş kazalarının artmasına, üretim kalitesinde düşmeye ve toplu iş sözleşmesi dışında çalışılması nedeniyle işyerinde düzensizliğe ve adaletsizliğe neden olduğunu savundu. Taşeronluk sistemine karşı sendikalarının 'Evimizin içine yabancı sokmayalım' adıyla bir kampanya yürüttüklerini dile getiren Ramazan Ağır, yeni toplu iş sözleşmesi sürecinin, taşeron sistemine karşı ayrı bir önemi bulunduğunu dile getirdi.