Uluç özetle; filmlerin gösterime girmeden yarışmaya alındığını, halkın da görmediği filmi ‘kazanır mı, kazanmaz mı?’ diye merak etmediğini, bunun da ödül törenlerinde heyecan yaratmadığını belirtmişti.
Peki, Altın Portakal’ı organize eden AKSAV bu konuyu yeni yarışma için dikkate aldı mı?.. Yaptığımız araştırma sonucu gösterdi ki, Hıncal Uluç özellikle festival yönetimine yine çok kızacak.
Yönetmelik yeniden değiştirildi ama bu madde yok.
Çünkü, Uluç’un bahsettiği olay ancak Oscar’da geçerli… 2500’ü aşkın denek filmleri izliyor, Oscar’ı organize edenler bunlara soruyor ve derecelendirmeyi de ‘izleyen’ seyircinin beğenisine göre yapıyor.
Yani, Oscar başka Altın Portakal başka… Antalya film sektörüne yeni heyecanlar katmayı, sektöre yeni düşünceler, yeni arayışlarla girmeyi hedefleyenleri cesaretlendirmeyi hedefliyor.
Yani amaç başka…
Şimdi Hıncal Uluç’un o eski yazısına dönelim ve neler yazmış bakalım;
İşte o yazı:
“Bu Altın Portakal ne?. Aklınızda ne kaldı?.
Kim kazandı mesela?. Hangi film?. O filmi gördünüz mü?. Ödül gecesi "Acaba kazanır mı" diye merak edeniniz oldu mu?.
"Çoğunluk değil, Kağıt'ın hakkıydı" diye düşündünüz, ya bir arkadaşınızla tartıştınız mı, mesela?.
Kazanan oyuncuların bir tanesini biliyor musunuz?. Seyrettiniz mi?. "Onun değil, şunun hakkıydı" diye aklınızdan geçti mi, size soran, konuyu açan oldu mu?.
İşte birinci fiyasko bu..
Antalya, festival için yapılmış filmlerin yarıştığı bir festivalin kenti değildir. Antalya Akdeniz'in en ünlü sahil şeridinin, Türk Rivierasının başkentidir. Burada popüler festival yapılır.. Kente ve yöreye zerre katkısı olmayan, bir takım kişilere bedava tatil yaptırmanın ötesine geçmeyen entel festival değil.
O zaman, birinci şart!..
Altın Portakal'da o sezon gösterilmiş filmler yarışır. Yarışmaya katılmanın vazgeçilmez şartı, vizyona girmiş olmak.. Madde 1, yani..
Halkın gördüğü, bildiği filmler yarışmalı ki, sonuçlar merak edilsin, tartışılsın.
Halkın gördüğü filmler yarışmalı ki, festival için mastürbasyon yapanların kimse tarafından izlenmeyen filmleri, popüler olması gereken festivali, halktan koparmasın..”
ULUÇ’A CEVABI ATİLLA DORSAY VERMİŞTİ
Sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, Hıncal Uluç’un bu yazısına köşesinde şu cevabı vermişti;
“Hıncal, haftanın üç fiyaskosundan bahsedince hemen tahmin ettim! Elbette Antalya'yı yazacaktı. Çünkü Hıncal'ın bir huyu var: Yalnız kendi doğrularını bilir, başkalarının dediğine katiyen kulak asmaz, uzmanlık denen şeye inanmaz. Her şey ondan sorulacaktır, sanatta da Afife törenlerinden SİYAD gecelerine, Antalya festivalinden Çemişgezek'teki pırasa festivaline, her şey onun dediği gibi olacaktır! Çünkü her şeyin iyisini Hıncal bilir. "Papa knows best!" ("En iyisini babam bilir!") Ne Antalya Festivali ne de dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir sinema festivali asla ve asla Hıncal'ın dediği gibi olmayacaktır. Bakın, büyük harflerle de yazıyorum: ASLA VE ASLA! Çünkü festivaller sinemayı canlandırmak, yenilemek, gençlerin önünü açmak ve bu sanatı ayakta tutmak için yapılır. Onun dediği ise geçmiş yılın filmlerini değerlendirme olayıdır. Bu zaten her yerde yapılır: Oscar'lar bunu yapar, Fransızların Cesar, İngilizlerin BAFTA, İtalyanların David Donatello ödülleri bunu yapar.”