Gökhan Günaydın. CHP'nin en genç ve ışık saçan isimlerinden. Son zamanlarda yıldızı oldukça parladı. Haftanın hemen her günü başka bir şehirde olduğunu, halka ulaşmaya çalıştığını söyleyen Günaydın bu durumdan hiç de şikayetçi değil. Çünkü çalışarak kazanılabileceğinden emin.
Bütün konulara samimiyetle yaklaşıyor, özeleştiri yapabiliyor ve en önemlisi her fikre saygısı var. Onunla tabiri caizse memleketin halini konuştuk. Oldukça sakin, kendinden emin, ne yaptığını, ne istediğini bilen bir politikacı. Etkileyici ve sürükleyici bir üsluba sahip. "Önümüzdeki seçim döneminde CHP atağa geçecek" derken, gözlerindeki ışık bu cümleyi inanarak kurduğunun da işareti. Yurdun dört bir yanında, sesini duyurmak isteyen halkın sesi olmak için çalışıyor. Çalışmaların sonuç vereceğinden, halkın CHP'yi daha iyi anlayacağından emin.
KÜRT SORUNU TEMEL BİR SORUNDUR
Geçtiğimiz hafta başlayan İmralı görüşmeleri için CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Başbakan ve iktidara yönelik, "Onlara kredi açtık" sözünü gayet samimi bulduğunu söyleyen Günaydın, Başbakanın bu sözlere verdiği, "Sen kimsin ki bize kredi veriyorsun" sözlerini anlayabilmenin mümkün olmadığı düşüncesinde.
Kürt sorunun yaşanan temel bir sorun olduğunu kabul eden Günaydın, siyasal yelpazenin hangi tarafında olunursa olunsun son 30 yılda ülkenin yaşadığı sürecin mutlaka çözülmesi gerektiğini düşünüyor. Şehit cenazelerine gittiğinde, şehit anne ve babalarının "artık bu sorunu çözün" dediğini belirten Günaydın, siyasetçinin görevi de ne kadar sorun varsa onu çözmek için tavır almaktır diyor.
CHP'nin bu sorunun çözümündeki tutumunu oldukça net bir biçimde ortaya koyduğunu söyleyen Günaydın sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Çözümün meşru çatısı TBMM'dir. Ve bütün siyasal partiler bu çatı altında oluşturulacak gruplarla bu sorunu ele almalılar ve nasıl çözeceklerine yönelik fikirlerle ortaya koymalılar, herkes taşın altına elini sokmalıdır dedik. Süreci herkes biliyor, kamuoyu izledi. Bizim bu istemimiz ve tavrımız genel bir kabul görmediği için Türkiye bu noktaya sürüklendi."
KILIÇDAROĞLU RİSK ALMIŞTIR
İmralı görüşmelerinin, Abdullah Öcalan ve MİT arasında bir görüşme trafiği olduğunun söylendiğine dikkat çeken Günaydın, Başbakanın daha önceki "görüşmedik, görüştüğümüzü söyleyen şerefsizdir" sözlerini hatırlatmak bile istemiyorum dese de aslında konunun geldiği nokta tam da burası. Yapılan görüşmeler konusunda CHP olarak ciddi kaygıları olduğunu dile getiren Gökhan Günaydın, MİT'in siyasal bir organ olmadığını, Abdullah Öcalan'la yaptığı görüşmede ona ne sözler verip vermediğinin bilinmediğini, görüşmenin şeffaf olmadığını ve millet tarafından kabul görmemiş bir konuşma dizisinin Türkiye için barışa süreci yaratacağından duyduğu derin kaygıyı dile getiriyor. Abdullah Öcalan'ın şahsıyla yapılan görüşmenin, bütün Kürt sorununu ortadan kaldıracağına ilişkin söylemi de gerçekçi bulmadığını dile getiren Günaydın, buna rağmen Kemal Kılıçdaroğlu'nun iktidara süreçte destek vereceğini açıklamasının samimi bir ifade olduğunu söylüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun "kredi açtık" sözlerinin siyaseten büyük bir risk olduğunu söyleyen ve Kılıçdaroğlu'nun çözüme her türlü katkı verebilmek için bunu yaptığını belirten Günaydın, Başbakanı kast ederek "aklı başında bir siyasetçinin bunu görüşmelerin tarafı olarak memnuniyetle karşılaması gerekir" diyor. Başbakanın, "Sen kimsin ki kredi açacaksın" sözlerinin talihsiz bir açıklama olduğunu da belirten Günaydın, başbakanın bir ülke sorununu ülkenin yararına çözmek yerine her zaman ki gibi siyasetin ana teması konusu yaptığını ve bundan nemalanmaya çalıştığı izlenimi verdiğini sözlerine ekliyor:
"Bu sorunun çözülmesi Türkiye'de yaşan tüm yurttaşlarımızın ortak yararınadır ama buna yönelik ilkelerin kararların tümünün toplumsal uzlaşıyla alınabiliyor olması önemlidir ve toplumdaki diğer tüm kesimleri de tatmin ediyor olması önemlidir. MİT ve Abdullah Öcalan'ın biz anlaştık diye ortaya çıkmaları kimseyi tatmin etmeyecektir. İmralı'da neler görüşülüp neler konuşulduğunu bilemediğimiz için şu an CHP olarak süreci izliyoruz."
BU GÖRÜŞME BAŞBAKAN VE ABDULLAH ÖCALAN ARASINDADIR
İmralı denerek meselenin kodlanmaya çalışıldığını belirten Günaydın, bunun, Başbakanın "ben görüşmüyorum, MİT görüşüyor" diye meseleyi kodlamaya çalışmasıyla aynı olduğu görüşünde. Bu görüşmelerin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Öcalan ile bir görüşme trafiği olduğunu belirtiyor ve bu sürecin Türkiye'yi nereye götüreceğinin bilinmediğini söylüyor.
Mecliste grubu buluna partiler olmadan bir çözüm olamayacağını belirten Gökhan Günaydın, CHP'nin, mecliste grubu buluna 4 siyasi partinin de bu meseleyi ele alması gerektiğini vurguluyor ve ekliyor:
"Altını çizmeye çalıştığımız mesele şuydu; bu mesele Balıkesir de yaşayanı da, Hakkari de yaşayanı da, Trabzon da yaşayanı da ilgilendiriyor. Dolayısıyla, siyasal partilerde somutlanan seçme iradesinin büyük bir çoğunluğunu temsil etmeyen "mutabakat" Türkiyeyi bir çözüme götürmez. Hele ki, ben bu görüşmelerle toplumsal barışı sağlayacağım iddiasında olan bir Başbakanın kendisine kredi açan Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına "sen kimsin" diye seslenmesi siyasal tarih açısından da, kendi pozisyonu açısından da bir skandaldır. Biz zaten meselenin bir noktasında değiliz sadece izliyoruz. Ama şunu ortaya koyuyoruz, bunu siyaseten kullanmak istemiyoruz, biz bunu objektif bir şekilde çözme konusundaki gayretlere kredi açmak istiyoruz. Hayır ben bunu istemiyorum diyen insanın, ya kendiyle bir derdi vardır, ya da sorunu çözme konusunda bir iradesi yoktur."
SİYASETÇİ ÖNDE OLMALIDIR
MHP'nin çözüme yönelik tavrını nasıl bulduğunu sorduğum da ise, parti yönetiminde alınan kararlara saygı duymak gerekir diyen Günaydın, sadece askeri yöntemlerle bu meselenin bir çözüme ulaşamayacağını Genel Kurmay Başkanlarının ifade ettiğini söylüyor:
"Siyasetçinin, siyaseten Genel Kurmay Başkanının önünde olması beklenir."
Bundan kısa bir süre önce BDP'li vekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılacağını açıklayan Başbakanın, Kürt sorununun çözümünde BDP'li vekiller ile Abdullah Öcalan'ın görüşmesini olumlu karşılamasını nasıl buluyorsunuz sorusuna net bir cevap veriyor Gökhan Günaydın.Bu durumun Türkiye'nin pragmatist yönetildiğinin göstergesi olduğunu vurgulayan Günaydın, çok ciddi olan bu sorunun planlı bir yaklaşımla ele alınmadığını düşünüyor. Günaydın, Başbakanın iki ay önce söyledikleriyle şimdikilerin taban tabana zıt olmasının Türkiye'nin kötü yönetildiğinin, Türkiyeyi yöneten iradenin kaynağının içeride değil dışarıda olduğunun göstergesi olabileceği görüşünde.
ERGENEKON BİR KURGUDUR
Ergenekon davasıyla İmralı sürecinin birbiriyle bağlantılı gibi gösterilmesinin, bu davanın uzamasının sebebinin Abdullah Öcalan'a özgürlük verilmesi olduğu söylentilerinin bir spekülasyon olduğunu belirtiyor:
"Eğer, soruna böyle bakarsak şöyle demeliyiz; bir sürü insanın hayatıyla oynanıyor. Bir noktaya, siyaseten meseleyi çekelim diye insanların yıllardır hapislerde tutulmasının hukuk devletiyle açıklanabilir bir tarafı olabilir mi. Biz yargı ile yürütme arasında bir erkler ayrılığının olduğunu düşünüyoruz. Başbakanın aklında böyle bir plan varsa bile, oradaki bağımsız hakimin bu plana göre davranmaması gerektiğini söyleyebiliriz. Ama Türkiye'de bu genel kabulün çok dışında uygulamalar görüldü, bugün de böyle bir noktanın söz konusu olduğu ileri sürülebilir ancak bugüne baktığımızda bu bir spekülasyondur."
"Doğal yargıç ilkesine aykırı tüm mahkemelerin, bağımsız yargı faaliyeti yürütemeyeceğini düşünüyorum, özle yetkili mahkemeler dayandıkları devlet Güvenlik Mahkemeleri ile birlikte doğal yargıç ilkesine aykırıdır, belirli suçlar için özel hakimler ve özel yargıçlar görevlendirilmiştir. Daha da kötüsü, bu işler için özel polisler çalışmaktadır. Bu sürece ilişkin güvensizliğimizi CHP olarak en başından beri ifade ettik. İnsanların cep telefonlarına, yapmadıkları görüşmelerin sehven denilerek kaydedilmesi, bir şeyin göstergesi. Burada o teğmen ile o polis arasında kişisel bir garez olmadığına göre, o polis teğmenin telefonuna yapmadığı görüşmeler yükleyerek, soruşturmayı bir yere çekmeye çalışıyor. Bu bile açıkça gösteriyor ki, aslında bu mesele bir kurgu. Beş tane birbirine benzemezi aynı çuvala koyarak insanları itibarsızlaştırarak bir darbe temizliği yapılmaz. Ben şahsen, darbelerden ve çetecilerden defalarca darbe yemiş biri olarak nerede darbe ve çete varsa üzerine sonuna kadar gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama bunu yapacak olanın maalesef AKP iktidarının olmadığının da bilincindeyim." diyerek Ergenekon sürecinde tavrını açıkça ortaya koyuyor ve AKP faşizminin orta yerde olduğunu söylüyor. Türkiyenin AKP ile özgürleşemeyeceğini de sözlerine ekleyen Günaydın, Türkiye'nin çetelerden ve darbelerden, bu konuda samimi bir iradesi olan bir yönetim tarafından mutlaka arındırılması gerektiği görüşünde.
12 EYLÜL YARGILAMALARI BUGÜNDEN DAHA HUKUKİ
12 Eylül darbe zamanındaki yargılamalarla şimdiki yargılamaları da kıyaslayan Günaydın, 12 Eylül sürecinde üniversitede öğrenci olduğunu söylüyor ve ekliyor:
"12 Eylül davasında yargılananlar, hapishanelerde, karakollarda ve emniyet müdürlüklerinde işkence gördüler. ancak DGM'lerde yapılan yargılamanın yine de hukuka dayandırılmaya çalışıldığını ifade ederler. O dönem, bütün o baskıya rağmen doğru karar vermek, atılı suçla yasadaki bağlantıyı kurmaya çalışan hakimlerin savcıların varlığından söz ederler.Bunu söyleyenler, o dönemde idam cezası ile yargılanan insanlar. Bugün için ise, orta yerde gerçekten iğdiş edilmiş bir hukuk sitemi görüyoruz."
TÜRKİYE'NİN DIŞ POLİTİKASI YOKTUR
Dış politikayı tek cümleyle "Türkiye'nin dış politikası yoktur" diyerek özetleyen Günaydın'a göre, ülkenin dış politikasının batılı güçlerin ipoteği altında olduğunu düşünüyor. Bu düşüncesini de, Libya'dan Irak'a, İran'dan Suriye'ye yönelik dış politik adımlarında görmenin mümkün olduğunu söylüyor ve devam ediyor:
"Nitelikli bir dış politika, Türkiye'yi kendi bölgesinde bir barış içerisinde yaşayan, askeri harcamalarını azaltacak bir güvenlik politikasını destekleyen, iktisadi ve siyasi açıdan, Türkiye'nin yararına yeni bir süreci kurgulayan bir anlayışla bizim önümüze konması gerekir. Bugüne bakarsak, Libya'da ortaya çıkan durum Türkiye'ye her hangi bir yarar sağladı mı, 2003 yılında Irak'a teskere getiren AKP zihniyeti, o teskereyi CHP'nin oylarıyla engellemeyip de eğer meclisten geçirseydi, Irak'ta akan 1 milyon insanın kanı bizim de elimizde olmayacak mıydı. Çok klişe olacak ama gelelim Suriye meselesine. Suriye Devlet Başkanı ve onu önceleyen yapı bundan 20 yıl önce nasılsa bugün de aynı. Esad önceden başka davranıyordu, şimdi başka davranıyor söylemlerinin hepsi laf-ı güzaf."
Kürecik üssünün İsrail'i savunma amaçlı kurulduğunu belirten Günaydın, İran'ın da bunun farkında olduğunu ve en ufak sorunda Küreciği vuracağını iddia ettiğini söylüyor. Türkiye'nin tüm komşularıyla olumsuz ilişkilerin yaşandığını belirtiyor ve İran'dan her gün yeni salvalor yiyen, Irak'a Bakanının girişi engellenen, Suriye ile savaşın eşiğine gelmiş bir dış politikadan başarılı diye söz etmenin imkansız olduğunu söylüyor.
CHP HERKESİ MAHÇUP EDECEK
Gökhan Günaydın, önümüzdeki yıllarda yaşanacak seçimlerde CHP'nin büyük bir atağa geçeceğini vurguluyor ve ekliyor:
"2014 yılının Mart ayında bir yerel seçim heyecanı yaşayacağız. 6360 sayılı Büyükşehir Yasası sonucunda 1400 belediye için bir yarış yapılacak. Bu beldiyelerin hemen tamamı Türkiye için son derece önemli. Elbette nüfus ve sosyo-iktisadi önem açısından İstanbul, Ankara, İzmir çok öenmli. Bunun yanında Samsun var Adana var, Bursa ve daha bir çok önemli şehir var. Bu kentlerde özellikle başarılı olmak ve diğer kentlerdeki başarılarımızı da bunlarla desteklemek konusunda özel bir stratejimiz var. Anakara için de İstanbul için de özel çalışıyoruz, kamuyoyu yoklamaları yaptırıyoruz, bizim dışımızdaki belediyeleri takip ediyoruz, yanlışları saptıyoruz, kendi politikamızın ne olacağını şimdiden politika notlarına dönüştürüyoruz. Böylece, adaylarımız belli olduğunda, ben bu kent için ne yapmalaıyım diye düşünmeyecek ve elinin altında ne yapacağını nokta nokta tarif eden metinler olacak. CHP 2014'ün Mart ayında bugün inanmayanları mahçup edecek kadar bir temel sıçrayış yapacaktır. Şu an Ankara ve İstanbul için bir isim belirlenmedi. Daha önce Genel Başkanımız yöntemin ne olacağını söyledi, üye bazında eğilim yoklamaları yapılacak ve bunların sonucunda çıkan isimler kamuoyu yoklamasına sunulacak ve halkın iradesiyle ikinci kez isimleri test ederek demokratik bir yöntemle bunu belirleyeceğiz."
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP kendi adayını çıkaracağını ve bu yarışta iddialı olacağını vurgulayan Gökhan Günaydın, halk oylamasıyla kendi kişisel kariyer planlamaları yapanların pabucun çok da ucuz olmayacağını göreceklerini söylüyor. Tayyip Erdoğan ve Gül aynı anda yarışa girerse hangisine daha çok sanş verirdiniz sorusuna temkinli bir cevap veriyor. "CHP'nin adayına şans veririm."
EKONOMİNİN İYİ OLDUĞUNU İDDİA ETMEK GERÇEKÇİ DEĞİL
Türkiye ekonomisinin yılda 100 milyar dolar dış ticaret açığı verdiğini vurgulayan Gökhan Günaydın, bugün gelinen noktada Türkiye ekonomisinin durumunu şu sözlerle anlattı:
"1 yılda 52 hafta olduğuna göre, hafta başına 2 milyar dolar dış ticaret açığı veren bir ekonomide sorun olmadığını söyleyebilmek, makro ekonomi bilimi ile çelişen bir durumdur. Bu memlekette 13 milyon yoksulun, 3 milyon işsizin olduğunu biliyorum ve bu rakamların TÜİK'in saptırılmış istatistiklerinin eserinin olduğunun da farkındayım. Türkiye'de enflasyon son derece düşük seyrediyor diyorlar. Ben arabamı 300 TL benzinle doldurabiliyorum ama 20 TL verip benzin alamayanlar var. Tüp gaz fiyatların değişimlerini görelim, insanların geçinebilmek için ne tür arayışlar içerisinde olduğuna bir bakalım. Türkiye ekonomisi uçuyor diye bize anlatıyorlar. Ben Türkiye ekonomisinin iktisaden yeni zenginler üretme konusunda çok başarılı olduğunu ama elde edilen refahın topluma yayılmasında son derece başarısız bir grafik çizdiğinin fakındayım. Uluslararası ilişkiler boyutunda Ar-ge'ye dayanmayan sanayinin giderek taşeronlaştığını görüyoruz. Tarım alanında ise artık Türkiye'nin kendini doyuramayacak hale geldiğini görebiliyoruz. Tarım üreticisi ve tüketicisi açısından da zor günler önümüzdedir. Pembe tablolar çizerek, sıcak paraya dayalı giderek borçlanan bir ekonominin iyi olduğunu iddia atmek, yaşadığımız gerçekle taban tabana zıt bir durum"
PARTİ OLARAK ÖZELEŞTİRİ YAPIYORUZ
Özeleştiri kültüründen uzak olan hiçbir yapının kendini geliştiremeyeceğini söyleyen Gökhan Günaydın, parti olarak özeleştiri yaptıklarını, yaptıklarını sürekli gözden geçirdiklerini ve eksikliklerini bu şekilde gidermeye çalıştıklarını, siyasetçinin yaşama böyle bakmak zorunda olduğunu vurguluyor. Kendinden ve yaptıklarından şüphe etmeden, daima en doğru olduğunu sanan insanların sürekli bir yanılgı içerisinde olacağını sözlerine ekleyen Günaydın, muhalefetin başka sorunları olduğunu da şu sözlerle dile getiriyor:
MEDYA AKP'NİN ETKİSİNDE
"Bazı temel çeldiricilerin fakına varmak gerekiyor. Bunu bir şikayet konusu etmiyorum ama Türkiye'deki yaygın medyanın AKP yandaşı hali ve tavrının siyaset alanına yansıması, yurttaşın yaşadığını bilince çıkartmasında ciddi bir engel olarak önümüzdedir. Esnafa soruyoruz, "durumun iyiye gidiyor mu?" Hayır diyor. Ama genel ekonominin iyiye gittiğini düşünüyor. Bunun nedeni, esnafı iyi bir esnaf olmadığına inandırmak. Onlar başardı, sen iyi olsan sen de başarırdın. Bu esnaf yaşadığını neden bilincine çıkaramıyor, çünkü ona her gün 30 tane kanaldan Türkiye'nin krizden uzak, ne kadar mükemmel bir ekonomisi olduğu anlatılıyor. Bunun gibi temel birkaç çeldirici siyasette bizim yükselişimizi ve AKP'nin gerileyişini şimdilik yavaşlatan bir mekanizma ortaya koyuyor. Biz tüm bunları aşabilmek için, medyanın üzerimizdeki bu etkisini kırabilmek için, haftanın neredeyse 3-4 günü başka bir şehirde, başka bir köyde vatandaşla konuşuyoruz, onları dinliyoruz, olanları anlatıyoruz."
Her şeye rağmen CHP'nin oy oranlarının arttığını vurgulayan Gökhan Günaydın,bölge bölge oy artış oranlarını da verdi:
"Yüzde 28'e yakın bir oyumuz var. Son 2 ayda, Batı bölgelerde yüzde 3.4, Orta Anadolu'da yüzde 1.1, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yüzde 1.4'lük bir oy artışımız var. Her şeye rağmen yapılıyor bu. Devletin elinde olduğu bir AKP'ye rağmen yapılıyor. Sadece medya değil. Cumhurbaşkanı, Başbakan, dilim varmıyor ama Genel Kurmay Başkanı, yüksek yargı mensupları, valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri. Bunlar, devlet adamı görüntüsünden uzaklaşarak hükumetle bire bir çalışan aktörlere dönüştüler. Ve CHP siyaseti bütün bu kadroyu yenmek üzere çalışıyor."
İnternethaber -