Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti genel merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.
İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları:
ALKOL DÜZENLEMESİ
Dün gece sabah saat 7’ye kadar süren alkolle tütünle uyuşturucuyla ilgili bir yasal düzenleme yaptık. Ve bu yasal düzenleme ile ilgili MHP’nin desteği CHP’nin ise kösteği vardı.
Neler söylüyorlar neler. ‘Siz Türkiye’de alkolü yasaklıyorsunuz’ diyorlar. Biz Türkiye’de alkolü yasaklamıyoruz. Anayasanın gereğini yapıyoruz. Ve bunu yaparken de camiye, eğitim kurumlarına yüz metre mesafede olması gerekir. Ve reklamını yasaklıyoruz. Neden? Bir devlet insanını kötü alışkanlıklardan koruyacak…
Bu ilk defa Türkiye’de yapılmıyor. ABD’de Avrupa’da da örnekleri var bunun… İçebileceğiniz yerler bunlar da belli. Hele hele bir tanesi çıkmış ‘Bunlar Tekirdağ’ın ismini de unutturmak istiyor’ diyor. Böyle bir anlayış olabilir mi. Nerden bulmuşlar bunları böyle. Özel sipariş versen bulamazsın. Kimlerle uğraşılıyor görüyorsunuz değil mi?
Biz ufacık çocukların gece gündüz içip kafa kıyak dolaşmasını istemiyoruz. Uyanık olacak. Bilgiyle doluş olacak. Malatya vekillerinden biri ayran getirin diyor. Ayrana çok hasretsen özel misafirim ol sana getiririm. Ama unutma anan da, ninen de hep ayranla büyüdüler. Zaten şair de öyle diyor: “Unuttu ayranı matuda döndü kör olası.”
"27 MAYIS ÇOK ACI BİR HADİSE"
27 Mayıs müdahalesi yaşanmış, olmuş bitmiş tarihte kalmış bir hadise değil bugünü de geçmişi de etkileyen çok acı bir hadisedir. Tek parti CHP idaresinde Türkiye çok büyük acılar yaşadı, çok büyük bedeller ödedi. Ben o zaman yoktum ama inceleyince okuyunca neler olduğunu anlamak mümkün oluyor.
İdareciler o zaman milletin iyi ve kötüyü ayırt edemeyeceğine inanıyordu. Millet iradesinin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktu. 1950 seçimleri milletin bu zulme karşı başkaldırısı şeklinde tezahür etmiştir. O zamanlar CHP il başkanları o illerde valilik yapıyordu. Hangi demokraside bu kabul edilir? 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de ve 28 Şubat’ta milleti ve demokrasiyi hizaya getirmek içim müdahaleler yapılmıştır. 27 Mayıs ruhu Ak Parti’nin 10 yıllık iktidar döneminde defalarca hatırlatılmak istenmiştir.
"ACEMİLİK İÇİNDE"
Muhalefet şu anda çok büyük bir çaresizlik yaşıyor. Hiçbir politika üretmiyorlar. Hiçbir plana sahip değiller. Sandığın dışında yol arayanlar bu ülkede artık başarılı olamazlar. 2010 yılında CHP’de bir kaset skandalı yaşandı. Dönemin genel başkanı gitti. 22 Mayıs 2010’da şu andaki genel başkan o makama geldi. Daha genel başkan olmadan mevcut genel başkanı ziyaret etti ve evinden çıktığı andan itibaren yalan söylemeye çark etmeye başladı.
Sordular “ben aday olmayacağım” dedi. Hemen eresi günü ‘adayım’ dedi. Arka arkada defalarca çark etti. İki seçime girdi birinde oy bile kullanamadı. Her iki seçimden de başarısızlıkla çıktı. Acemi dedik zamanla öğrenir dedik. Aradan üç yıl geçti ama bir arpa boyu dahi yol kat edemedi. 22 Mayıs’ta kürsüye çıktığında nasıl bir acemilik şaşkınlık içindeyse şimdi de öyle.
"TÜRKİYE'YE ZARAR VERİYOR"
Biz böyle bir aceminin CHP’nin başında olmasını büyük bir şans olarak gördük. Bu zat orada olduğu sürece AK parti her seçimden zaferle çıkar. Ama iş öyle bir hale geldi ki bu zat sadece CHP’ye değil Türkiye’ye de zarar vermeye başladı. Avrupa Parlamentosunda ne hallere düştüğünü gördük. CHP’nin genel başkanı da olsa Türkiye’nin bir siyasi partisinin bu hallere düşürülmüş olması üzüntü vericidir.
"CHP'NİN HATIRA FOTOĞRAFLARI VAR"
En son AP’de kendi ülkesinin başbakanını ağza alınmayacak ifadeler kullandı ve gülünç duruma düştü. AP Sosyalist Grup Başkanı dahi buna dayanamadı ve randevu vermedi. Bu zata sadece zavallı gözüyle bakmadılar ve son derece haklı olarak odalarının kapısından geri çevirdiler. Yargıda bu ahlak dışı durumun hesabını da sonuna kadar soracağız. Çıkıp Esed’le Erdoğan arasında ton farkı var diyor. CHP’nin Esed’le hatıra fotoğrafları var.
Size elçilik edenler Reyhanlı olayının planlayıcıları. Şimdi bu genel başkan çıkıp bizi ahlaksızca ve terbiyesizce bizi Esed’le kıyaslıyor. CHP zalim bir diktatörün tarafını tutmuştur. Milletle irtibatı olmayanlar Silivri’yle, DHKP-C’yle yetmedi Esed’le irtibat halinde olmuşlardır.
"REYHANLI'DAKİ SALDIRI ÖNLENEMEMİŞTİR"
Hem kendileri hem yandaşları Reyhanlı hadisesi üzerinden kışkırtma yapmak için canla başla mücadele ediyorlar. Çaresizlik içindeki CHP genel başkanı son dal olarak kışkırtma dalına tutundu. Güvenlik güçlerimiz ve istihbarat birimlerimiz son derece koordineli biçimde görevlerini yürütüyorlar. Reyhanlı’da saldırı maalesef önlenememiştir ancak onlarca eyleme gerçekleştirilmeden engel olunmuştur. Vatandaşlarıma seslenmek istiyorum. Muhalefetin mezhep temelli kışkırtmalarına asla prim vermeyin. Üç yüz bin ülkemizde mülteci var. Biz muhacir bir neslin torunlarıyız ama aynı zamanda biz Ensar bir neslin torunlarıyız.
Unutmayın şu anda Esed’in zulmünden kaçan muhacirlerle benim Reyhanlı’daki kardeşlerim Ensar görevini yapmalıdır. Onları suçlu olarak görmemeli onlara evlerini açmalıdır. Oradaki Suriyeli kardeşlerimiz evlerinden dışarı çıkamıyorsa başta şahsım olmak üzere Reyhanlılı kardeşlerim kendilerini şöyle bir masaya yatırmalıdır. Reyhanlılı kardeşlerim kucaklarını açmalı bu provokatif eylemlere asla prim vermelidir. Yarın inşallah Reyhanlı’ya gideceğim başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi yüz yüze ileteceğim.
ABD GEZİSİ
Buradan milletime sesleniyorum. CHP Genel Başkanı diyor ki ‘yanında dışişleri müsteşarı yok.’ Ya sen ne kadar zavallısın. Bize orada üçe üç toplantı yapıyoruz. Benim yanımda Dışişleri Bakanım ve MİT Müsteşarım var. Ya sen ne biçim siyaseti yapıyorsun. Ya sen ne cahilsin ya. Neymiş Dışişleri Müsteşarı yokmuş. Ya Dışişleri Bakanı’nın kendisi var. Ne zaman öğreneceksin sen bunu. Genel müdürlükten şu siyasete bir terfi et ya. Ama görünen o ki olamayacak. Olsun olsun. Bu AK Parti’ni iktidar ömrünü 2023 ve ilerisine taşıyacak bir süreçtir.
BAHÇELİ’YE ELEŞTİRİ
MHP Genel Başkanı’nın mahcubiyet içinde susması gerekirken IMF ve dış borçlar konusundaki pişkince konuşmaları dikkatimden kaçmadı. 1998 yılı sonunda Türkiye’nin IMF’ye borcu 400 milyon dolar. 99 yılı sonunda 970, 2000 yılı sonunda 4 milyar 800 milyon dolar. Biz iktidara gelmeden 17 milyar dolara ulaşmış. Biz iktidara geldiğimizde 23,5 milyar dolara çıkmış. Yani Devlet Bahçeli’nin başbakan yardımcısı olduğu hükümet IMF borcunu 400 milyon dolardan devralıp bize 23,5 milyar dolara olarak devretti. Türkiye’nin IMF’ye borcunu ödemesi karşısında Devlet Bahçeli’nin sevinmesi gerekirken rakam kalabalığıyla, biliyorsunuz onun rakam kalabalıkları vardır, işi geçiştirmeye çalışıyor.