Türkiye’nin dağları, dereleri, ormanları, iki bin yıllık ağaçları, milli parkları, su kaynakları ve hatta inanç merkezleri taş ocakları yüzünden yıllardır delik deşik edilmiş bulunuyor.
Gelecek kuşakların bütün haklarını bugünden tükettiği gerekçesiyle halkın ve çevreci kuruluşların büyük tepkisini çeken bu faaliyetler, tepkilere aldırış etmeyen makamlar tarafından iyice genişletiliyor. Tepkili kuruluşların “yağma” olarak nitelediği taş ocakları şimdi de bir antik kentin kalbini hedeflemiş görünüyor.
Antalya Kuruluna gönderildi
Özel bir madencilik şirketi, Sagalassos’un yakınında taş ocağı açmak üzere ruhsat başvurusunda bulundu. Başvuruyu değerlendiren Burdur İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü dosyayı Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na havale etti. Başvuruyla ilgili inceleme sürerken tepkiler de yükselmeye başladı. Ruhsatı istenen ocağın bölgenin en önemli tarihi mekanlarından Sagalassos’a birkaç kilometre mesafede olmasına karşın antik kente büyük zarar vereceği görüşü dile getiriliyor.
Gürkut Acar’ın önergesi
Antalya Milletvekili Gürkut Acar, konuyu TBMM’ye taşıdı. Acar, verdiği önergede, Türkiye’nin büyük bölümünün madencilik faaliyetlerine tahsis edildiğini, bunun dünyada görülmediğini söyledi. Gürkut Acar, “Sagalassos dünyanın en büyük ve en sağlam antik şehri konumundadır. Böylesine tarihi kentin altına ve çok yakına maden ocağı açmak cinayetten farksızdır” dedi.
Prof Işık: UNESCO’nun listesinde
Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Havva Işık taş ocağındaki çalışmaların patlatmalarla yapılacağını hatırlatarak antik kentin bundan etkileneceğini belirtti. Prof. Işık, “Orası etrafındaki peyzajla; dağla, ormanla bir bütündür. Doğa katledilirse ruhunu da kaybederiz. UNESCO Dünya Mirası 2009 geçici listesine giren Sagalassos’un kalıcı listeye girmesine günler kaldı. Sahip çıkmalıyız” dedi.