Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından düzenlenen '47'nci Ulusal Psikiyatri Kongresi' Antalya'da başladı. 30 Ekim'e kadar devam edecek kongrenin katılımcılarından KOÜ Tıp Fakültesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ruhsal Travma ve Afet Çalışmaları Birimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aker, Marmara depreminin, doğal afetlerin psikososyal etkilerinin öğrenilmesi için fırsat penceresi açtığını kaydetti. Prof.Dr. Tamer Aker, buradan edindikleri bilgi ve deneyimle depremi yaşayan bireylerde ilk aylarda korkuya dayalı tepkiler ortaya çıktığını söyledi.
İLK AYLARDA KORKU
Kâbuslar, çabuk irkilme, sürekli tetikte yaşama, depremle ilgili anıları hatırlamak istememek, depremi hatırlatan bir takım yerlerde bulunamamak ve insanın kendini güvensiz hissetmesi şeklinde ortaya çıkan bu tepkilerin ilerleyen dönemde yerini yas ve kaygıya bıraktığını belirten Prof. Dr. Tamer Aker, "Bunun yanısıra belli risk grupları var. 'Deprem herkesi eşit etkiler' diye bir görüş var. Fakat bunda bir hata var. Hem insan, hem insan toplulukları, hem de ülkeler olarak yoksullar ve yoksunlar biraz daha fazla etkilenir" diye konuştu.
YOKSUNLARI VURUYOR
Güney Asya, İran, Pakistan depremlerini örnek gösteren Prof. Dr. Aker, yoksunluğun genelde eğitim, altyapı eksikliği ve binaların hatalı yapılması gibi durumlar olduğunu kaydetti. Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aker, "Depremler doğal olaylardır fakat insanları eşit derecede etkilemiyor. Bazı insanları daha fazla vuruyor" dedi. Yoksullar ve yoksunlar gibi farklı sınıflandırmalar içinde kadınların, yaşlıların, çocukların, yalnız yaşayanların ve toplumsal desteği zayıf olanların da daha fazla etkilendiğini kaydeden Prof. Dr. Tamer Aker, deprem psikolojisiyle ilgili şunları söyledi:
"Deprem ilk aylardan itibaren insanın ruhsal ve bedensel kararlılığını bozan bir toplum sağlığı sorunudur. Bu bozulma yıllarca sürebiliyor. Depremler uzun dönem halk sağlığı sorunlarına yol açan afetlerdir. Türkiye için bu gerçeğin altını bir kez daha çizip önlemlerimizi buna göre almamız gerekiyor. Van'ın artık ruh ve beden sağlığı açısından depremi ya da afeti yaşamamış başka şehrimize göre daha şanssız olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu şanssızlığı gidermek için de ona göre hizmetlerimizi, eşit değil, biraz daha artırmamız gerekiyor."
TOPLUM MERKEZLERİ
Deprem bölgesinde uygulamaya konulacak psikososyal temelli hizmetlerin başında çadır kent ya da prefabrik konutlarını bulunduğu alanlarda toplum merkezleri açmak olduğunu belirten Prof. Dr. Aker, "Toplum merkezi yapısı içinde bir kuaför oluyor, orada kadınlara saç yapımı öğretiliyor, ya da saçlarını yaptırıyor. Spor odası, bilgisayar odası, çay ve kahve odası, çocuklar için oyun odası gibi toplumsal mekanlarla birlikte bir de psikolojik destek odası oluyor. İnsanlarını ayağı geri geri gitmiyor, ileri toplum merkezine doğru gidiyor" diye konuştu.
IRKÇI YAKLAŞIM SEKTE VURUR
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aker, depremin yaşandığı Van'a ilişkin çeşitli sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla sergilenen 'ırkçı' ve 'ayrılıkçı' yaklaşımların ise bölgedeki travmanın boyutlarını arttıracağını söyledi. Doğal afetin insanın temel güven duygusunu sarsan en önemli olaylardan biri olduğunun altını çizen Prof. Dr. Aker, "Travmanın atlatılabilmesi için toplumsal dayanışma ve günlük hayatın devamı gerekli. Tam da bu noktada böylesine yorumlar yapıldığında hem o toplumsal dayanışmaya sekte vuruyor, hem de sarsılan, yıkılan güven duygusunu onarılmasını güçlendiriyor" dedi.
'KAMU EŞİTLİKÇİ DAVRANMALIDIR'
TPD Genel Sekreteri Genel Sekreteri Doç. Dr. Burhanettin Kaya, depremden hemen sonra derneklerinin de içinde bulunduğu Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği'nin depremin etkili olduğu Van ve Erciş'te toplum merkezi çadırı açtıklarını söyledi. Çadırda özellikle çocuklara yönelik çalışma yürütüldüğünü kaydeden Doç. Dr. Kaya, "Burada amaç depremden önceki yaşam düzeyini bir anlamda sürdürebilmek" dedi.
'BÖLGEDE GÜVENSİZLİK VE ÖFKE VAR'
Bölge halkında bir güvensizliğin varolduğunu buna bağlı olarak bir öfkenin ortaya çıktığını belirten Doç. Dr. Kaya, bu öfkenin azaltılarak bireylerin eski dengeli günlerine dönmeleri gerektiğinin altını çizdi. Fakat bunun deprem bölgesindeki bireylerin bir an önce güvenli yaşam alanlarına kavuşmalarına ve temel yaşam gereksinimlerine ulaşmalarına bağlı olduğunu kaydeden Doç Dr. Kaya, "Depremin yarattığı ruhsal rahatsızlıklar geç dönemde oluşacak ama bu oluşmayı sağlayan erken dönemde o insanların yaşadıkları olacak" diye konuştu.
Doç Dr. Burhanettin Kaya, depremin yaşandığı bölgeye yönelik çeşitli iletişim ortamlarında dile getirilen yaklaşımların ise travmanın şiddetini arttıracağını söyledi. Doç Dr. Kaya, "Biz buna detravmatizasyon diyoruz. İnsanın yaşadığı travmanın başkaları tarafından algılanması ve algılanma biçimi o travmanın şiddetini arttırıyor. Irkçı ayrımlar, eşitlikçi olmayan tutumlar depremin 'oh olsun' yorumları, travmanın etkilerini artırıcıdır" diye konuştu. Doç. Dr. Kaya, aynı zamanda depreme müdahale eden kurum ve kuruluşların eşitlikçi davranmaya özen göstermesi gerektiğini kaydetti.
Emre BAYLAN/ ANTALYA, (DHA)