Turgut Güngör
Son dönemde, "ülkenin çivisi çıktı" sözü dillerden düşmüyor. İnsanlar yaşadıkları, duydukları, gördükleri kötü olaylardan olumsuz etkileniyor. Yolsuzluk söylentileri, suçluların kamu vicdanında cezasız kalması, akıl dışı ahlaksızlıklar, yiyeceklerimizin hileli olması canımızı sıkıyor. Kadınlar sokaklarda saldırıya uğruyor, dövülüyor, dayak yiyor. Kimileri ağır şekilde taciz ediliyor, kimisi bıçaklanıyor, silahla öldürülüyor. Yol kenarlarında, işlek caddelerde uyuşturucu satılıyor.
Sapıklar, dosyası kabarık suçlular, mafya elemanları, çeteler, kabadayılar, mahalle dayıları, cezaevinden çıkanlar, fark etmesek de aramızda dolaşıyor. Ülkesindeki savaştan kaçan vatan hainleri, Afrika'dan gelen çantalı sözde pazarlamacılar, modern kent insanı olma hayali kuranlar, Avrupa'ya kapağı atmak isteyenler, Türkiye'nin hemen her köşesinde bizimle birlikte yaşıyor.
KOLAY İZAH EDİLEMEZ
Kimilerine göre bu durum, "yeni Türkiye" diye yutturuluyor. Bir yanıyla "dingo'nun ahırına dönen" sokakların içler acısı hali, yaşanan dramı, trajediyi, rezilliği anlatıyor.
Ekonomik bozulma sonucu, toplumsal çürüme hızlanıyor. Kumar, intihar, cinsel saldırı, dolandırıcılık, fuhuş kontrol edilemez boyutlara ulaşıyor.
İnsanları yoksul yaşarken, savaş araç ve gereçleri üreten bir ülke olduğunla övünmek kime yarar ki? Bir buçuk aydır Narin'in ölümü ve katilin kim olduğunu ortaya çıkarmaya çalışan güvenlik ve adalet sistemi kimi mutlu edebilir ki? Suç makinesi olan ve sokaklarda dolaşan bir katilin Şeyda polisimizi şehit etmesini hangi politikacı topluma anlatabilir ki? Akıldan yoksun satanist ruh hastasının, bir kadını öldürmesi, ardından başka bir kadının kafasını kesmesi, sonra intihar etmesi ne tür bir gerekçeyle izah edilebilir ki?
TOPLUMSAL EROZYON
Türkiye, Ortadoğu'nun bedevi kabile devleti olarak gösterilemez. Atatürk'ün savaşarak kurduğu ülkemizin şanlı adı, mafya, tecavüz, baron, uyuşturucu, kara para ile anılamaz.
Atatürk'ün Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt 10 Eylül 1929 tarihinde yayınladığı tamimde şöyle diyor: "Kadınlara laf atanlar derhal tevkif edilecek, bu gibiler şiddetli takibata uğrayacak, muhakemeleri mevkuten icra edilecek."
İnsanlar televizyondan izledikleri veya sosyal medyadan öğrendikleri olayların, şiddetin, vahşetin bir gün mağduru olmaktan endişe ediyor.
Bir yandan ahlak çöküyor, yanı sıra kültürel farklılık giderek, toplumsal erozyona dönüşüyor. Her türlü kötülük toplumun en küçük hücresinde yaşam buluyor. Ülkenin temeli olan halk, kaynayan kazan gibi patlama noktasına geliyor.
VİCDANLAR YARALANDI
İran modeli örneğiyle ılımlı islam olarak başlayan, yeni nesil yetiştirme projesi ile devam eden süreç, bugünlere gelindiğinde uyuşturucu bataklığı Kolombiya örneğine dönüşüyor.
Cadde üstünde kesilmiş bir kadın kafası görmek, kendinden olmayanın kafasını vücudundan ayıran terör militanlarını anımsatıyor. Bir çocuğun bacağının kesilerek öldürülmesi, vicdanları yaralıyor. Hayvanlara işkence yapılması, canımızı sıkıyor. Çocuk yaşta zorla evlendirilenler, erkek çocuklara tecavüzler toplumun her kesimini utandırıyor.
İşçiler yollarda hak arıyor. Çiftçiler ürünlerini satamadığından perişan oluyor. Sağlıkçılar can kurtarırken dayak yiyor. Adalet, parası olana göre farklı karar veriyor. Her yer, her kurum, her durum, adeta bir bataklık çukurunda çırpınmaktan kurtulamıyor.
BU İŞLER BÖYLE GİTMEZ
Ankara'da birileri Anayasa değişikliği veya 3 yıl sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimi konularını her gün gündemde ısıtıyor. "Birlik olalım, dışarısı karışık, iç cepte güçlensin" diyenler de biliyor ki, bu işler daha yıllarca bu söylemleri tekrar ederek gitmez.
Yozlaşmış, bölünmüş, kamplaşmış kendi hayatından bıkmış, mutsuz insanları nasıl bir araya getireceksiniz? Kimin elinde sihirli değnek var? Olmayacak duaya amin demenin zamanı değil, anlamı ve yararı da yok.
Türkiye'nin bu kaostan çıkması için toplumsal mutabakat ve ulusal birlik gerekiyor. Parti liderlerinin bu konuda acil bir uzlaşma sağlamaları öneriliyor.
Sivil bir milli birlik geçiş hükümeti, Türk halkına nefes aldıracak, dünyaya olumlu mesaj verecektir. Unutulmasın ki, Atatürk'ün dediği gibi, "Türkiye Cumhuriyeti ilelebet var olacak, yaşayacaktır."
Önceki sayfa
Sayfa başına git
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |