Yıllardır hep düşünürüm, "Neden benim eve hırsız girmez" diye. Sağıma girmiştir, solumdakini yoklamıştır, alttakinin balkonundan zıplamıştır. Ama bugüne kadar benim eve hırsız girmemiştir.
Kompleks
Biliyor musunuz, bu durum bende hep bir kompleks yaratmıştır. Yahu benim evimin başkasının evinden kalır yanı nedir diye. Kaldı ki, hırsız acaba benim eve niye girmiyor, perdeyi mi beğenmiyor, kapının önündeki kelik ayakkabılara bakıp, bu ev fakir evimi diyor, pencere camları gündelikçi temizlikçi kadınlar tarafından değil de gariban eşim tarafından silindiği için mi hırsız bizim eve girmiyor diye hayıflandığım, komşulardan bu konuda utandığım zamanlar da olmuştur.
Yan komşuya hırsız girer, polisler doluşur eve, bizler gideriz komşu olarak geçmiş olsuna, adam anlatır da anlatır... "Ahmet Bey, çelik kapı yaptırdım, pencerelere demir yaptırdım, eve alarm taktırdım, bunun için binlerce lira harcadım, yine de bizim eve hırsız girdi, hanımın 30 bin liralık ziynet eşyasını çaldı..." içimden "Çüş be" demekten kendimi alamazdım. Otuz bin liralık ziynet.
Elbette bizde olmadığı için hırsız koku alamadığından girmiyor kararına varmıştım. Hırsız girsin de biraz havam olsun diye zengin semtlerinde otururken kapıyı ve pencereyi bile açık bıraktığım olmuştur. Bir sabah kalktığımda hanım ve kız bağıracaklar, "Bey koş eve hırsız girmiş, şunu şunu almış" diyecekler diye belki yıllarca bekledim. Bir hırsız da bizi beğenip de benim eve girmedi.
Girmiştir
Bir arkadaşımla bir gün bu konuda bir esprili sohbet etmiştik. Kafalar tütsülü elbette. Arkadaşım bu konuda uzman edasıyla, "Ahmetciğim hırsız sizin eve girmiştir, çalacak bir şey aramıştır, bulamayınca, çıkmış gitmiştir. Bir şey çalınmadığı için de siz bunun farkına varmamışsınızdır..." diye dalga bile geçmişti benimle. Bizim balkondan başkasına Hele bir defasında Muratpaşa Camii yanında 3. katta oturuyoruz. Hırsız gel sen 5 katlı binanın çatısından iple bizim arka balkona in, ayakkabıları, hem de sivri burunlu, yumurta topuklu ayakkabıları bizim balkona çıkar, karşı komşusun balkonuna geç, hırsızlığı oradan yap. Allahtan sadece adamın pantolon cebindeki paralar ile çok güzel olan bir deri ceketini alabilmiş. O arada yağmur başlayınca, balkondaki çamaşırları almaya çıkan bizim hanım sivri burunlu ayakkabıları fart etmiş, beni uyandırmıştı. Ben de karşı komşunun kapısını çalınca, adam balkona çıktığı gibi kendini 3. kattan aşağı bırakmış, koşar adım karanlıkta evlerin arasında kaybolmuştu. Çok yorumlar yaptık, ayağı kırılmıştır, şöyle olmuştur, böyle olmuştur, cesaret hapı içmiştir diye, üst üste hırsızlık hikayeleri anlattık komşularla toplanıp, bunları yaparken de hiçbir hırsızlık anım olmadığı için hem yüzüm kızarık sessiz kalmışımdır.
Nihayet be
Nihayet önceki akşam bizim eve de hırsız girdi. Hanım beni "Akrabalarına yakın olmak" için yıllarca oturduğumuz güzelim Portakal Çiçeği bulvarından alıp Yüzüncü Yıl'a taşıyınca, sonunda bizim de bir hırsızımız oldu. Antalya Emniyet Müdürümüz Ali Yılmaz ve teşkilatı, her türlü tedbirin alındığını söylemesine rağmen dün gece saat 03.00 şıralarında bizim eve hırsız girdi, ikinci kattaki evimize giren hırsızın hiç zorlanmadan girdiğini düşünüyorum. Çünkü alt kat komşu evinin penceresi demirli ve merdiven gibi, biz de sıcak diye kapıyı açmışız, hırsız da girmiş. Yahu ben saat 02.30'a kadar oturup TV izleyip rakımı içmişim, demek ki hırsız beni takip etmiş. 02.30'da yatmışım, kız Ö3.30'da su içmeye kalkmış, hanım fırtınadan üşürüz diye 04.00'de üzerimizi örtmüş. Sen gel kaşla göz arasında bizim eve gir, benim dahi bugüne kadar bilmediğim, kızımın da bilmediği, oğullarımın da bilmediği, zar zor verdiğimiz harçlıklardan belki birer ikişer lira artırarak "Evimizin güvencesi olması için" aydığı 2 bileziği, cüzdanındaki 50 lirayı al git. Bir de yıllar önce hediye ettiğim deri cüzdanı kap, içindeki nüfus cüzdanıyla birlikte götür. Sabah, hanım gözü yaşlı, kız ne yapacağını bilmez beni uyandırdılar. "Eve hırsız girdi" diye bağırdı ikisi birden. Bir anda kahkahayı basmışım, "Yaşasın sonunda bizim evimize de bizi adam yerine koyup bir hırsız girdi" diye bağırdım. Hanım, kız aval aval yüzüme baka kaldılar. Ne yapacağız diye sorduklarında, tek yanıtım, "Hiçbir şey" oldu. Kim bugüne kadar çalınan ziynetini bulabilmiş ki?