ANTALYA Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, İstanbul’da Babıâli toplantısında ‘Tarih-Coğrafya-Dünya-Türkiye Ekseni’nde Topluma, İnsana ve Geleceğe Bakış’ başlıklı ilginç bir konuşma yaptı.
Geçmişten bugüne bir yolculuk yapan Akaydın’ın çarpıcı sözleri şöyle:
“Biz bugünlere 1950’de okullarda din derslerini zorunlu hale getirmesiyle, 1955’te Menderes’in, DP Meclis grubunda ‘Siz öyle güçlüsünüz ki, isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz’ demesiyle, 1965’te Milli Eğitim Bakanı Cihat Bilgehan’ın ‘İmam hatip okullarını bitirenlerin, ilkokul öğretmeni olabilecekleri’ müjdesini vermesiyle, 1969’da Mehmet Şevket Eygi’nin ABD’nin 6. Filosu’nu protesto eden gençlerin üzerine ‘ABD bizim Kâbemiz, cihada hazır olun’ sloganları ile gericileri saldırtması ve o günün tarihe ‘Kanlı Pazar’ olarak geçmesiyle geldik.
1978’de K. Maraş’ta meydana gelen olaylarda 111 kişinin yaşamını yitirmesiyle, gericilerin duvarlara ‘Allah için savaşa, Müslüman Türkiye’ sloganları yazmalarıyla geldik. 12 Haziran 1979’da Erbakan’ın ‘Hafta tatili cuma günü olmalı. Nikâhı müftüler kıymalı. Mekteplere Kuran dersi koymalı. Bu milletin mektep kitapları Allah adıyla başlamalı’ diye fetva vermesiyle geldik. 4 Temmuz 1980’de Çorum’da 58 kişinin katledilmesiyle, 7 Eylül 1980’de MSP’nin Konya’daki mitingine katılan gericilerin ‘Dinsiz devlet yıkılacak elbet... Şeriat gelecek... Anayasa Kuran... Ya şeriat ya ölüm... Cihada hazırız...’ sloganları atmalarıyla geldik. Biz buraya Amerikalıların ‘bizim çocuklar’ dedikleri generallerin 12 Eylül darbesiyle ülkenin aydınlanmacı birikimlerinin üzerinden silindir gibi geçmesiyle geldik. Darbe rejiminin cami imamı olarak yetişenlerin okullarda öğretmen olmalarına yasal dayanak hazırlamasıyla geldik.
12 Eylül darbesi sonrasında Özal’ın ‘12 Eylül olmasaydı iktidara gelemezdik’ demesiyle geldik. 1989’da TCK’nın Türkiye’de din devleti kurulmasını suç sayan 163. maddesi’nin kaldırılmasıyla ve buna karşı çıkan yurtsever aydınlarımızın birer birer öldürülmesiyle geldik. 1993’te Madımak Oteli’nde ‘Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak!.. Şeriat gelecek...’ sloganları arasında diri diri yakılmasıyla geldik. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye Cumhuriyeti’ne yeniden din devleti, Kürt devleti ve ‘Sevr’ dayatılmaktadır. Bunu görmek zorundayız. Bizi ulusal egemenliğimizden mahrum etmek ve ülkemizi bölmek için yola koyulmuşları ve onlarla işbirliği içerisinde olanları görmek zorundayız. Bu gidişata ‘dur’ demesi gerekenlerin bazıları aymazlık, umursamazlık ve korku, diğer bazıları ihanet içindedir.”
Akaydın iki saat süren konuşmasını, ‘demokrasi’, ‘korku imparatorluğu’, ‘sokağın öfkesi’, ‘insanca yaşamak ve adam olmak’ konularını işledikten sonra “Anadolumuzun değerli mirasından alacağımız güçle sömürüye, zulme ve bağnazlığa dur demek, sevgiyi, saygıyı, kardeşliği, aklın ve bilimin önderliğini yeniden yüceltmek ve ulusal egemenliğimize var gücümüzle sahip çıkmak zamanıdır” diye bitirdi.
Sorular bölümünde, Antalya’yı anlattı.
ANADOLU NEYMİŞ BİLİN!
ANTALYA’daki Yöresel ve Geleneksel Ürünler Fuarı’nı şöyle derinlemesine gezerseniz bütün Türkiye’yi orada görebilirsiniz. Yemek içmekten iğne oyasına, doğal tarım ve sebzeden zeytinyağı ürünlerine kadar...
- Ali Akarsu markasıyla İncirliova’dan, Başbakan’ın Altın Çilek’inden ‘mutluluk meyvesi’ olarak bilinen Goji Berry de fuardaydı, hem fidanları hem de taze ve kurutulmuşlarıyla... Tanıtım metinlerinin biraz ‘kocakarı’ ilacı anlatımından kurtarılması lazım.
Gazipaşa’da Mustafa Büyükakça, zeytin ve zeytinyağı ürünlerini sergilemiş, marka yaratmış. Gazipaşa’ya son yıllarda milyonlarca zeytin dikildiği için Ege’ye yeni rakipler ortaya çıkmış olacak.
‘Hayrados’ keçiboynuzundan neler üretmiş neler... Meyvesi, pekmezi, çayı, hele kurabiyesi çocuklarca kapışılıyordu. Erdemli’nin ‘doğal’ limonundan organik limonata yapmış Karagözler firması... Kerebiç, irmik, şamfıstığı ve çemenotundan yapılan köpüğüyle Mersin’e özgü bir tatlı, ramazanda yenen... Kemal Kükrer firmasının acı sosyalarını daha da çeşitlendirmiş. Bu ürünleri marketlerde görmeye başlayacağız. Akşehir İlçe Tarım Müdürlüğü, vişneden sonra kiraz kurusu da da ürettirmeye başlamış. Ne kadar çok nar ekşisi yapılmaya başlanmış. Aman sahtesine dikkat edin dediler.
Fuarın yıldızları ise Merzifonlu (Amasya) kadınlardı. Gönüllü emekli öğretmen Bingül Alış’ın öncülüğünde oluşturdukları ‘Amesia Çalışan Kadın Arılar’ grubu olarak, yoktan neleri var etmişler... Ekmek, kaşar, reçel gibi yiyecekleri bırakın iğne oyaları göz alıcıydı. Kastamonu Seydiler Köyü’nde üretilen ‘Siyez’ 2n=kromozom sayısıyla genetik olarak en basit, kabuklu buğday’dan yapılan bulgurun pazarını iyi izlemek gerekiyor. Van’ın lokumu, Bolu’nun kızılcık tarhanası, Kayseri’ye rakip olmaya başlayan Kastamonu’nun suçuk ve pastırması, Burdur’un bebekleri... Terme, Gönen, İpsala pirincini bekleyen tehlike, Rusya’dan getirilen çeltikle harman mı ediliyor?
Daha neyi yazalım ki 3000’den fazla yöresel ürün arasından... En iyisi gezip görmek lazım. Ama esas olan kalite ve güven... (Fuar, pazar akşamı kapanıyor.)
ODALARIN ANTALYA ÇIKARMASI
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, EXPO öncesinde Antalya’ya özel bir ilgi gösteriyor; Türkiye’deki 200’den fazla il ve ilçe ticaret oda ve borsa başkanlarını fuara çağırmış... Zaten standların yükünü de odalar üstlenmiş; fuarın maliyetinin en az 2 milyonu bulduğunu söylediler.
Hisarcıklıoğlu “Yerli malı artık yurdun malı değil dünyanın malı” diye yeni bir slogan attı ortaya. Fuarda, kadınların ürettikleri ve yaptıkları ürünler dikkati çekti. Kadın mutfaktan çıkıyor artık.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin yoğurdunun Fransızlar tarafından satılmasını bizler için büyük bir ayıp olarak nitelendirdi ve “Neredeyse, yaptığımız yoğurdun mayasını bu Fransız vermezse yoğurt yapamayacağız. Hollanda bizim laleden yılda 1 milyar dolar gelir elde ediyor” diye konuşurken, üreticilere şu uyarıda bulundu:
“Avrupa’da yenilmememiz için coğrafi tescil yapmamız şart... Bugüne kadar 150 civarında yöresel ürün coğrafi işaret belgesi aldı; 180 ürünün işlemi de sürüyor. Ne yazık ki, Türkiye’nin sahip olduğu bu zenginliğin % 10’unda bile değiliz. Yöresel ürünleri markalaştıramazsak alıcı bulamayız.”
TURİZMDE ENDİŞE!
ANTALYA’dan yazacak o kadar çok konu var ki... Büyükşehir olursa AKP Antalya’yı alabilir mi? Alanya ve Fethiye Antalya ve Muğla’dan ayrılacak mı?
CHP’de neler oluyor? Topkapı Rakısı, Yeni Rakı ile rekabet edebilecek mi?
Antalya
ilinde kaç
taşocağı var? Turizmde doluluk % 65-75’lerde kalırsa
gelirlerimiz
düşer mi?