Demokrasi, insan hakları, hak, hukuk, adalet…
Tüm bildik ağır mevcut sorunlar bir yana ileride bu dönemi detaylı olarak tarihe kaydedecek olanların iki önemli unsuru göz ardı etmemeleri gerekir:
Yalayanlar ve yalatanlar…
Biliriz ki, hangi pozisyonda olursak olalım yalatmaktan hoşlanırız ve bu yüzden yanımızda sürekli yalayanların olmasını isteriz. Osmanlı döneminde bu türlere dalkavuk derlerdi. Padişahları eğlendirir, hokkabazlıklar yapar, yalan dolan ne varsa her türlü yağı yakarlardı. Hatta padişahın ruh haline göre farklı günlerde şaplaklara maruz kalırlardı. Dayak yiyip kudretli padişahı rahatlatanlara maaş bile ödenirdi.
Bugün tabi devir değişti. Sadece maaş değil şan ve şöhret de tanınıyor yalayanlara. Adlarına dalkavuk değil de daha çok yandaş diye hitap ediliyor. Oysa yağlama işinin bu kadar basite indirgenmesine insan şaşırmıyor değil. Çünkü yağcılık, yağdanlık, yağlama bayağı hünerli bir iş kolu. Şu anda fabrikalarda makineleri ya da binalardaki kapı ve pencerelerin menteşelerini yağlamakta olanlar kim bilir ne zorluk çekiyorlardır. Ufak bir deponun içindeki yağı ince uzun borusundan sağa sola dökmeden ve sanki pipetin içinden toplu iğne geçiriyormuş gibi yapın zorluğun derecesini hemen anlarsınız.
Kemal Tahir’in, “Mavra, sıpa kadar köpeği yerine kapattıktan sonra iyice yağlandığı için hiç gıcırdamayan çıkrığı acı kuvvetiyle kolayca çevirerek kapının kalın demir parmaklığını yukarı çekiyordu…” şeklinde bir anlatımı vardır ve çok güzeldir, hatta günün yağlama ekibine de ders verecek niteliktedir. Çünkü burada yağın kol emeğindeki rahatlatıcı rolü anlatılır. Bugünkü durum ise yağlamada efor gerektirmeyen basit dil döndürme konusudur.
Tabi sadece siyasette değil farklı alanlarda da bolca yalama işimiz mevcut. Pul yalarız, bal yalarız, etiket yalarız, dudaklarımızı yalarız, çanak yalarız, mürekkep yalarız, tükürdüğümüzü yalarız, avucumuzu yalarız, önümüze konular yiyecekleri hiçbir şey bırakmadan yalarız, hatta güneş gölgeleri yalar, dalgalar ise kıyıyı…
İyi de bu yalama işini yaptıranlar hakikaten yalanmaktan hoşlanıyorlar mı?
Çünkü derler ki: Sürtünme sebebiyle üzeri düzlenmiş, aşınmış ve iş göremez hale gelmiş olanlara yalama derler ve kendilerini yalatırlarsa güçsüzlüğünü kabul etmiş sayılırlar. Ve sonra aşınarak yalama olurlar. Bu yüzden yalatanların bu işten ne ölçüde memnun kaldıkları konusunda şüphelerimiz var.
Ama unutmayalım…
Tarih her dönem bu tür yalayan ve yalatanlara katlanmak zorunda kaldı.
Sonunda görüldü ki, bu türler gün geldiğinde bu kez kendi tabanlarını yağlayıp giderek soluklaşan küçük bir bulut kümesi gibi çooook uzaklara gitti.
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |