Bugün bir ajansın geçtiği haber bana, ‘Eyvah, eyvah’ dedirtti.
Bir zamanlar bir banker vardı, adı Yalçın Doğan’dı…
Emin Çölaşan onunla ilgili bir kitap yazmış, adını da, ‘Yalçın nereye koşuyor?’ koymuştu…
Yaptığı yanlışlıkların genç bankeri felakete sürüklemesinin hikayesiydi o kitap…
Ondan mı aklıma geldi nedir, sabah ajansın üniversite haberini okuyunca kendi kendime şöyle mırıldandım;
“Akdeniz Üniversitesi nereye koşuyor?’
İnanın, onlar da nereye koştuklarını bilmiyordur…
Bakın, bu yazıyı okuyunca, ‘Bize karşı ya ondan yazmış’ diyecekler yine…
‘Biz üniversite olarak haber bülteni göndermeyi kestik. Gün Haber’e ambargo koyduk, ondandır bu sitemi’ diye düşünecekler.
Sonra bu yazıyla Prof. Dr. Ömür Taşkın’a kıyak geçtiğimi falan düşünecekler…
Önce şunu söyleyeyim…
Şu gözler, Taşkın hocayı canlı canlı görmüş değil…
Bu kulaklar, Taşkın hocanın sesini işitmiş değil…
Ne whatsapp ile yazışmışlığım, ne twitter arkadaşlığım, ne facebook muhabbetim vardır kendisiyle…
Bana bir tek mail bile göndermemiştir bugüne kadar.
Çünkü mail adresimi bilmez.
Dumanla iletişim aklınıza gelebilir.
İnanın o bile yok.
Peki, bende ne var?..
Vicdan var, göz var, izan var…
Yani insanım, tarafsızım, görüyorum, duyuyorum ve mantığım var…
Ama birileri ne görüyor, ne duyuyor, ne de mantıklı hareket ediyor.
Vicdanları var mı, yok mu, onu da bu yazıyı okuduktan sonra sizlerin takdirine bırakıyorum.
Şimdi meselenin özeti şöyle…
Üniversitede görevli Profesör Ömür Taşkın, Rektörün eşi Prof. Dr. Ömer Özkan ile 2 yıl kadar önce basın üzerinden kavgaya tutuşuyor. Nedeni de Ömer Özkan’ın yaptığı rahim nakli…
Konu ise Ömür Taşkın’ın uzmanlık alanı…
O zaman Ömer Özkan’ın eşi de rektör değil…
Yani hepsinin statüsü eşit…
Sadece profesörler…
Kapışmanın ardından iki yıl geçiyor…
Prof. Dr. Özlenen Özkan rektör oluyor…
Ömer Özkan ise rektör eşi…
Rektör A takımını kuruyor.
Bu takım, üniversitesinin bilgi işlem dairesine, arşivine, personelin özlük dosyalarına rahatlıkla ulaşma imkanına kavuşuyor.
A takımındakiler bir telefonla, ‘Falan kişinin dosyasını getirin’ diyebiliyor, falan kişi geçmişte ne yapmış, etmiş öğrenebiliyor.
Taşkın hoca, daha önce Gün Haber’in gündeme getirdiği ve bazı akademisyenlerin bir şirket kurduğu meselesini YÖK’e, bu rahim nakli konusunu da Antalya Cumhuriyet Savcılığı’na bildiriyor.
Daha bu şikayetlerin ‘Alındı’ damgasının mürekkebi kurumadan, bir ajans sayfa sayfa haber geçiyor.
Vay sen misin, YÖK’e, savcılığa bu başvuruyu yapan…
Üniversite tüm kapılarını haberi yazan ajans muhabirine açmış olmalı ki, şikayetçi profesör hakkında tüm özel bilgiler ortalığa dökülüyor.
Profesörün hangi tarihte nerelere gittiği, kaç para maaş aldığı, geçirdiği hastalıklar deşifre oluyor.
Hocanın özlük dosyası ifşa ediliyor.
Ne kişisel hak ve özgürlüğü, he hasta hakkı kalıyor.
Şimdi rektör hanım ile A takımına soruyorum…
Üniversitede binlerce akademisyen ve personel çalışıyor.
Bu kişiler sizinle takışırsa, onların dosyaları da ortalığa böyle dökülecek mi?..
Dışarıdan bir gazeteci personelin özlük dosyalarına kolayca ulaşabiliyor ve hastalık bilgilerini, özel raporları alabiliyor mu?..
Bu etik mi, ahlaki mi, hukuki mi?..
Bunu bu muhabire sızdıranlar hakkında bir soruşturma açtınız mı, açacak mısınız?..
Haberde özellikle vurgu yapılan, Taşkın hocanın Kanada’da bulunduğu sırada, ‘Türk’ doktorlarından rapor aldığına ilişkin bilgiler neden ajans muhabirine verildi.
Türk doktorundan rapor alınmasına vurgu yapılmasının nedeni ne?
Bu sağlık raporları Kanadalı doktordan alınınca geçerli de, Türk doktorundan alınınca geçersiz mi sayılıyor?..
Kanada’da rapor veren Türk doktoru Dışişleri Bakanlığı’na neden ihbar ettiniz?..
Bu doktorun gerçeğe aykırı ve yanıltıcı rapor verdiği kanaatine nasıl vardınız?
Ömür Taşkın’ın geçtiğimiz ay emeklilik dilekçesini vererek, üniversite ile ilişkisini kesmesi, yeniden yurt dışına çıkış yapması da yetmedi mi?..
Yetmedi diyorsanız, o zaman mahkeme verin.
Varsa bir cezası çeksin.
Belgeleri sahteyse hapis bile yatsın…
Ama adamın size emaneti olan özelini, hastalığını, seyahatlerini, raporlarını, özlük dosyasını koruyun be kardeşim.
Yarın bir gün, bunları yazdım diye benim üniversitedeki sağlık raporlarım da ortaya dökülürse hiç şaşmam…
Kan değerlerim misal…
Ben şimdiden itiraf edeyim; kolesterolüm yüksek…
Onun dışındaki hiçbir bilgi ve belgeye inanmayın…
Unutmadan şunu da yazayım.
Yazı girişinde Emin Çölaşan’ın, ‘Yalçın nereye koşuyor?’ diye bir kitap yazdığından bahsetmiş, bunun bende ‘Üniversite nereye koşuyor?’ diye çağrışım yaptığını vurgulamıştım.
Çölaşan, bir ikinci devam kitabı daha yazmıştı, şimdi onu da hatırladım;
‘Yalçın’ı kim kurtaracak?’
Bu da aklıma şunu getirdi;
Üniversiteyi kim kurtaracak?..
Ben değil herhalde…
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|