Yolum ne zaman Taksim'e düşse karşılaşırım Ergun Göknel'le. Her karşılaştığımda da bugünkü siyasi yapının onun eseri olduğunu düşünürdüm. Zira İSKİ skandalı üzerine ağır bir yenilgi alan sosyal demokratlar bir daha ne İstanbul'da ne de Türkiye'de seçim kazandı. Aynı seçimlerde belediye başkanı olan Tayyip Erdoğan ve partisi AKP ise o tarihten beri hem yerelde hem de genelde iktidarda.
İşte bu duygularla gittiğim söyleşide hem yaşamını sürdürmek hem de 2023'e hazırladığı bedenini ve zihnini diri tutmak için gece gündüz okuyup yazan bir Ergün Göknel'le karşılaştım. Bir de korunmak için yüzüne taktığı gülüşün ardında yatan hüznüyle... İşte kendince hatalarını, savunularını ve yeni hayatını konuştuğumuz Ergün Göknel söyleşisi...
- Bir dönemin en tanınan skandalının başrolünde siz vardınız. Hatta hala tanınan bir insansınız. İSKİ'nin başına nereden geldiniz niye sizi seçtiler?
Biraz kazayla geldim. Nurettin Sözen ile Taksim Toplantıları dolayısıyla bir arkadaşlığımız vardı. Sonra Sözen aday olmak istedi. Kazanmasına yüzde yüz şans verilen Bedrettin Dalan adaydı. Sözen, kazanmak için değil de partinin oyunu Türkiye genelinde bir iki puan daha artırmak için aday oldu. Aynı Kılıçdaroğlu'nun 2009 seçimlerinde yaptığı gibi. Nurettin Sözen'in adaylığı kesinleşince Taksim'de bir seçim bürosu hazırlandı, başına da ben geçtim.
- Siz o yıllarda aktif siyasetin içindeydiniz doğru mu?
21-22 yaşından beri siyasetin içindeyim ve değilim. Yani vitrinde değilim ama geri planda çalışıyordum. 'Nasıl olsa seçim kaybedilecek' diye kimse çıkmadı. '3 ay sonra işlerimin başına dönerim' diye büronun sorumluluğunu aldım.
- Ama Sözen seçildi...
Evet ama biz seçilmemeye göre programlanmışız. İnanır mısınız belediyenin organizasyon şeması 30 Mart günü elimize geçti. Yani seçimden bir gün sonra.
- Siz düşündünüz mü adaylığı?
Hayır, hayır, hiçbir zaman.
- İddialar vardı size de teklif edildiği konusunda...
89'da değil 93'te teklif edildi.
- Kim teklif etti?
Vallahi bütün partiler... DYP, ANAP; tabii onları düşüncem itibarıyla kabul etmedim. Sonra 23 Ocak 1993'te bir röportajda, 'Beş yılın sonunda İSKİ Genel Müdürü olmayacağım. Ben bir homopolitikus'um, politikayla meşgul olacağım' dedim. Bu açıklamam üzerine herkes SHP'den aday olacağımı düşündü. Nurettin biraz sıkıldı. Bir gece buluştuk. Kardeşi Ali ve Yüksel Çengel de vardı. Sözen'in istememesi halinde hiçbir yere aday olmayacağımı açıkladım. Bitti olay. Sonra işte bu olaylar oldu. Üç ay için tatile çıkıyordum. Durum alevlenince Nurettin Sözen'e istifa edebileceğimi söyledim. Hatta bunu sağlık sorunlarına bağlarız dedim ama o gerek duymadı. Biz seyahate çıktık bir gün sonra bir faks geldi 'ya istifa et ya görevden alırım' diye. Döndüm, sonrası malum...
- Peki, Sözen Polonya'dayken Mehmet Moğultay ile Yüksel Çengel'in sizi Florya'da bir restoranda yemeğe çağırıp aday olmanızı istediği doğru mu?
Hayır, belediye başkanlığı için böyle bir ikna girişimi olmadı. Çengel ve Moğultay, 1991 seçimlerinde beni milletvekili adayı yapmak için ikna etmeye uğraştılar ama kabul etmedim. Cezaevinden çıktıktan sonra Uğur Büke ile buluştuk. O, 'Senin Büyükşehir adaylığın kesindi' dedi. Sözen'in ve partide daha birçok kişinin beni politik rakip olarak gördüğünü, başıma gelenlere bu nedenle sessiz kalındığını söyledi. Nurettin Sözen beni rakip olarak gördü. Sonra benden kurtulmak için, 'Bu adam rüşvet alıyor. Bu kadar parayı çalışarak biriktiremez' lafını attı ortaya. Dikkatinizi çekerim benim hakkımda açılan davalarda bir tek rüşvet iddiası yoktur.
- Peki, siz neden ceza aldınız?
Hepsi 205. maddeden. Eski TCK'nın ihaleye fesat karıştırmak fiili. 1928'den beri ilk açılan dava banadır, o maddeden ilk mahkumiyet de öyle...
- Ne kadar ceza yattınız?
Hepsi toplam 12,5 yıldı, 5 yıl yattım şartlı tahliyeyle çıktım.
- Süren başka davanız var mı?
Bir tane var. İki kere beraat ettim ama Yargıtay süreci var.
- Dört yıl birlikte çalıştınız. Bu süre içinde sorun yaşadınız mı?
Hayır, olmadığı gibi bensiz hiçbir şey yapmazdı. İSKİ Genel Müdürü gibi değildim. Onun çok üstünde etkiliydim politikada. 1991'de hangi bakanı arasam mutlaka ulaşırdım. Onun da başka sebebi vardı.
- Neydi?
Süleyman Demirel'e 1986'da yasaklıyken ilk kamuoyuna açık konuşmayı yaptıran Taksim Toplantıları'ydı ve Demirel'i ben davet etmiştim. Dostluğumuz vardı.
ESKİ KIZIL KOMÜNİSTİM
- O zaman neden Demirel'le siyaset yapmayı düşünmediniz?
Düşünce tarzım sosyal demokrat, eski kızıl komünistlerdenim. Aydınlık Dergisi kurucularındanım. Gele gele sosyal demokrasiye geldik. Daha sağa gidemiyoruz.
- Cezaevinde ne yaptınız?
30 ay Bayrampaşa'da kaldım. Çok kolay uyum sağlayan bir insanım. Bir günde sağladım. Bayrampaşa'da kaldığım süre içinde daha çok davalarla uğraştım. Savunmaları yazıp, gazeteleri okurdum her gün. Sonra açık cezaevine geçmek istedim. Mehmet Moğultay'ın önüne gitti dilekçem, o kadar samimiydik ama atmadı imzayı. O Mehmet Moğultay ki 1991'de kabine oluşturulurken bana telefon açıp, 'Beni Çalışma Bakanı yapmak istiyorlar ama ben Adalet Bakanı olmak istiyorum, ne dersin?' diye soran adamdı. Koltuk dostuymuş.
- Sizin dilekçenizi neden imzalamamış olabilir ki?
Cesaret gösteremedi. Sonra kim attı biliyor musunuz? Mehmet Ağar. Adalet Bakanı olduğunun üçüncü günü imzaladı hem de.
- Cezaevinde kimseden destek gördünüz mü?
Hayır, çünkü bir miktar param vardı. İsviçre'de bir bankada.
- Niye İsviçre?
Kimyevi madde temsilciliği yapıyordum bir zamanlar. Şimdi hepsi zaman aşımına uğradığı için rahatlıkla söyleyebilirim. Yüzde 7 komisyon alır bunun 3'ünü Türkiye'ye getirir, 4'ünü dışarıda bırakırdım. Size çok enteresan bir şey söyleyeyim. Ben tutuklandıktan sonra İSKİ'yle çalışan bütün müteahhitlerin defterleri incelendi, ama benim defterlerim incelenmedi. Halbuki benim büromda o yüzde 4'lerin kayıtları vardı asıl suç, oydu. Dosyaları aldılar içine bakmadılar.
- Suç olmasın bu da?
Aradan 18 sene geçti bitti artık. Bir şey olmaz. Haaa bunu yazarsanız, 'Bu adam zaten namussuzdu' derler ama desinler. O para ve sigorta parası 2007'de bitti. Ondan sonra da boşandık.
Türk solunu baltalayan İSKİ skandalı değil Sözen'dir
İSKİ skandalı Türk solu için bir dönüm noktası mıdır acep?
Öteden beri 'İnönü SHP Genel Başkanlığı'ndan İSKİ skandalı nedeniyle istifa etti' derler. Ama değil. İnönü'nün, SODEP Genel Başkanlığı'na seçildiği tarih 6 Haziran 1983'tür. Tam on sene. Erdal Bey'i biraz tanıyan insanlar bilirler ki Erdal Bey oraya seçildiği zaman kafasına on sene ben bu işte kalacağım demiştir ve istifa etmiştir. Ben bunu Anadolu Hisarı'nda Erdal Bey'e sordum, evet ya da hayır demedi, 'sen bunu keşfetmişsin' der gibi bıyık altından güldü.
Siz kendinizi tamamen suçsuz görüyorsunuz ama ceza aldınız?
Mahkeme kararları incelendiğinde Ergun Göknel'in anılan davalarda kendine çıkar sağladığı yolunda bir belirlemenin mevcut olmadığı görülmüştür. Hiçbir yerden para almadım demek ki.
İhaleye fesat karıştırdınız ama...
O madde o kadar geniş bir madde ki bugüne kadar hiçbir mahkumiyeti yok düşünün, ilk mahkum olan adam benim. Yargıtay'da içtihat yok.
Sizinle birlikte oluştu...
Evet ama yanlış bir içtihat.
Şimdi kararlara girersek içinden çıkamayız. Benim meramım anlatmadıklarınızı duymak...
Anlatmadığım şey yok, her şeyi yazdım. Ne yazmadım biliyor musunuz? İspat edemeyeceğim şeyleri yazmadım. Mesela, SHP'den bana rüşvet teklif eden bir yöneticiyi yazmadım şimdi de söylemem çünkü ispat edemem onu.
İSKİ skandalından sonra sosyal demokratların olası iktidarının önünün kapandığını düşünüyor musunuz? Onun etkisiyle bu dengenin altüst olduğunu...
Onun sebebi İSKİ değil, Sözen'dir. Yani yapılan işlerin başarılı olması başka bir şeydir, insanların başarılı olması başka bir şeydir.
Ama solda tek yolsuzluk dosyası İSKİ olarak kalmıştır...
Bunu her ortamda, herkesle tartışmaya hazırım. Ayrıca CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin İSKİ olayında bana haksızlık yapıldığını söylemiştir. Televizyonda, bunun bilindiği gibi olmadığını açık açık söyledi.
Arkanızda durulmadı mı?
Durulmadı. Süleyman Demirel başkan olsaydı, İsmet Sezgin İçişleri Bakanı olsaydı beni görevden alamazlardı.
Siz de kendinize göre kabine inşa edilsin istiyorsunuz ama...
Bu tamamıyla politik bir karar. Bunun günahı vebali Tansu Çiller'in, Nurettin Sözen'in boynundadır inanırsanız. Erdal İnönü değil, Erdal İnönü politikacı değildi.
AK PARTİ'NİN POLİTİKALARI DOĞRU
AKP'nin politikalarını nasıl buluyorsunuz?
Askeri vesayetin kaldırılması, sağlık politikası, milli eğitim politikası, ulaşım politikası, dış politikası hepsi doğru işler. Daha ne başka politikası yapacak ki, AK Parti'li söyledi diye bunun karşısında olmanın bir anlamı yok ki.
Kime oy verdiniz?
Son seçimde AK Parti'ye oy verdim ama yerel seçimlerde Kılıçdaroğlu'na oy verdim.
Neden; CHP'ye güvenmiyor musunuz?
Daha kararlı olması lazım. Ne dediklerini bilmiyorlar. CHP'nin ilk yapacağı şey altı oku yeniden yorumlamak olmalı.
Siz de altı oklu SHP'nin kadrolarından değil miydiniz?
Kadrosuyla alakası yok, ben İSKİ Genel Müdürü'ydüm. Partili değilim.
O zaman nasıl oluyor da parti politikalarında bu kadar etkili olabiliyordunuz?
O bir şahsi beceri...
Size artık AK Parti'li diyebilir miyiz?
Hayır, doğru düşündüğümü söylerim o kadar. Bu konuda rahatım.
CHP'ye oy verir misiniz bir daha?
Gelecek sefer belki veririm doğru yaparlarsa veririm. Ayrıca Türk seçmeni 50'den beri hep doğru seçim yapmıştır.
Onun için mi sol iktidara gelemedi?
Siz sevmeyebilirsiniz belki ama kendi için doğrudur. Hem de her zaman.
Erdal Bey ile ilişkileriniz nasıldı?
Hapishaneden çıktıktan sonra; ölümünden bir veya iki yıl önce buluştuk. Anadolu Hisarı'nda beraber çay içtik. Evime geldi, yemek yedik.
Hatam, dürüst ve kibirli olmaktı
Şimdi nasıl yaşıyorsunuz?
İlk eşim 2000 yılında vefat etti, malları çocuklarıma kalmıştı. 3. Levent'te bir ev var. Küçük oğlum aşağıda oturuyor, ben üstünde. Bin 84 lira emekli maaşım var, kira vermiyorum, bir arkadaşa danışmanlık yapıyorum ayda bin lira ondan alıyorum, çok sıkışırsam da eşim dostum sağ olsun yardımcı oluyorlar.
Hiç paranız yok mu?
Üç-dört sene öncesine kadar akrabalarım dahil bu adam çok akıllıdır bir yere zulalamıştır paraları zamanı gelince çıkarır diye düşünüyorlardı. Ne zaman zamanı gelecek artık 13 yıl oldu ben hapisten çıkalı. Ayrıca 300 küsur bin dolar borcum var akrabaya eşe dosta.
Hiç üzülmüyor musunuz başınıza gelenlere?
Üzülsem ne olacak ki? Yakınmakla hiç bir şey elde edemezsiniz hayatta. Yakınsaydım cezaevinde yaşayamazdım.
Ama baksanıza kimse kalmamış yanınızda...
Yo, 89'dan önceki tanıdıklarımdan hiç firem yok.
Hiç ağladınız mı?
Ağladım evet. Ama o olayla ilgili değil. Canımın sıkıldığı başka şeyler olur zaman zaman.
Ne üzer sizi, bu kadar şey üzmüyor da?
Ben duygusal bir insanım aslında. Kendimden o kadar eminim ki bugün bir olay için bir AK Parti'nin milletvekili ya da bakanını arayıp randevu isteyebilirim.
Verirler mi?
Verirler, veriyorlar.
CHP Genel Başkanı'yla görüştünüz mü hiç?
Kılıçdaroğlu ile görüştüm ama Deniz Bey benden nefret eder. İnönü'nün kurultayı az farkla aldığı seçimde koyduğum tavır nedeniyle. Çünkü 9 tane kurultay delegesi vardı İSKİ'de.
İSKİ başka bir devlet gibiymiş.
Devlettir zaten. Hala öyledir ama onu kullanmasını bilmek lazım, ben kullanmasını biliyordum.
Onun için mi bu başınıza geldi?
Evet, çünkü kusur işledim.
Nedir kusurunuz?
Dürüstlüğümdür, hem o günkü eşimi hem üçüncü eşim olan kişiyle ilişkimi birlikte yürütebilirdim. O zaman 'İSKİ Genel Müdürü'ne bak amma da zampara' derlerdi. Kusurum o kadar. Bir diğer kusurum ise, ayaklarımın yerden kesilmesiydi. Kendimi çok güçlü hissettim. Politika yapan bir insanın yapabileceği en büyük hatadır. Özgüvenin kibre dönmesi.
Kibirli miydiniz?
Kibirli hale geldim. Zaman zaman Başbakanımız da aynı hataya düşüyor. Özgüvenden dolayı ipin ucunu kaçırıyor.
Eski eşlerinizle görüşüyor musunuz?
İkinci eşimle görüşmem, birinci eşim vefat etti zaten, üç ve dördüncü eşimle görüşüyorum.
Yeni aşk var mı?
Olabilir de olmayabilir de. Altı yaşında da 70 yaşında da aşık olabilir insan.
Dinç ÇOBAN / AKŞAM