Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün Paris’te öldürülen 3 PKK yöneticisinin ailesine yaptığı taziye ziyareti, ardından, “Ege’de etnik temizlik” iddiası CHP’de, özellikle ulusalcı kanadın tepkisine neden olmuştu. Aygün’ün açıklamaları gündemdeki sıcaklığını korurken, İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in “Türk ulusuyla Kürt milliyeti eşit değildir” sözleri, gerek partide gerek kamuoyunda büyük tepki gördü ve Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın istifasıyla sonuçlandı. Türkiye’nin tarihsel sorunlarını masaya yatırdığı ve çözüm arayışına girdiği bir dönemde, enerjisini kendi iç sorunlarına harcayan ülkenin en köklü partisindeki kaosu ve neler olup bittiğini, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin anlattı.
* “CHP’de bundan sonra iç meseleler konusunda hiçbir şey duyamayacaksınız” demenizden 24 saat sonra, Birgül Ayman Güler’in açıklamaları Salih Fırat’ın istifasıyla sonuçlandı. Nedir CHP’de sizi bu denli yanıltan durum?
- Partinin kurumsal kimliğini genel başkan ve MYK belirler. Bunun dışında konuşmalar, çok da partiyi bağlayan konuşmalar değildir. Bireysel çıkışlardır. Bu sadece CHP için değil, bütün partiler için geçerli. Bence iktidar partisi milletvekillerinin söylemlerinin, muhalefet milletvekillerinin söylediklerinden çok daha fazla ciddiye alınması gerekiyor. Kişilerin bireysel düşünceleri olabilir. Ama bunları ifade edecek alanlar partinin kurullarıdır. Partinin kurullarında değil, twit’lerle mivit’lerle, cartla, curtla birbiriyle konuşan siyasetçileri, doğrusu hiçbir siyasal arena kabul etmez.
* Bu manzarada Kılıçdaroğlu’nun hiç mi sorumluluğu yok?
- Ben 8 tane genel başkan görmüş bir insanım. Belki de ilk kez, olağanüstü hoşgörüsü olan bir lider ve siyasetçiyle karşı karşıyayız. Doğrusu bu olağanüstü hoşgörüyü suiistimal etmek, insani değildir. Baykal döneminde bizim parti meclisi toplantımız 1 saatte biterdi. Şimdi 12 saat devam ediyor. 12 saat boyunca arkadaşlarımız neyi konuştu ve sordu da Sayın Kılıçdaroğlu’ndan yanıtını alamadı. Kapalı grup toplantısı eskiden hiç olmazdı. Şimdi bütün arkadaşlarımız bu toplantıdalar ve kişisel görüşlerini anlatabilecekleri mecra budur. Bunun dışında konuşmak etik olarak kabul edilebilir bir davranış değildir.
* Siz de, Güler gibi, “Türk ulusunun Kürt milliyetiyle eşit olmadığını” mı düşünürsünüz?
- Sayın Güler, eski genel başkan yardımcımız... Doğrusu; milletvekili olmadan önce bir kısım arkadaşlarımız CHP geleneğinden gelmeyebilir. Bunu anlıyorum ama nezaketen insan partinin programını, tüzüğünü okur ve ona göre davranır. Sayın Baykal döneminde, 2008 yılında parti programına bakalım: “Ülkemizde farklı etnik yapılar, farklı kimlik ve kültürler zenginliğimizdir. Etnik kimlikler şerefimizdir” demişiz. Güler’in milletvekili seçildiği 2011 yılında da, seçim bildirgesinde, “Yeni ve özgürlükçü Anayasa” başlığı altında “Tüm yurttaşlarımızın demokratik haklarını etkin bir biçimde kullanabilmesi için, eşit, çoğulcu ve anayasal yurttaşlık ilkesini egemen kılacağız” demişiz.
* Parti programıyla, Güler’in ifadeleri arasında çelişki var o halde.
- Zaten sıkıntı da bu. Sayın vekil parti programını okumamış o halde. Bir de şu var: 2011’deki seçim bildirgesinde, CHP olarak daha da ileri giderek, Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı üzerinde çekincelerin kaldırılacağını taahhüt etmiştik. Bunun üzerine Sayın Başbakan Kayseri’de partimizi çok sert ifadelerle eleştirmişti. Biz bunları, ülkemizin geleceğini düşünerek oluşturmuştuk. Her arkadaşımız parti programına bakmak zorunda. Seçim öncesinde Demokrasi Raporu’nda “Etnik kimliği ne olursa olsun bütün yurttaşlar eşittir” demiştik. Bunlar CHP’nin programında yazılı. Partileri, programları bağlar. Kurumsal kimliğimizi genel başkanın sözleri bağlar. Buradan anlaşılıyor ki; arkadaşımız partinin programını çok iyi okumamış. Siyasal partilerin hukukunu tüzük ve programı belirler. Bunun dışına çıktığınızda suç işlemiş olursunuz.
* Bundan sonra ne olacak?
- Sayın genel başkan bu konuda nasıl tavır alır; bilmiyorum. Sadece Sayın Güler özelinde değil, her arkadaşımı bağlayan şey parti programıdır. Parti programına sadık kalacaksınız. “Hayır. Ben parti programını beğenmiyorum. Geçmiş dönemde de okuyamadım” diyenler de olabilir. O zaman bunun gereğini yapacaksınız.
* Hukukçu vekillerinizden Süheyl Batum’un, “Güler’i yedirtmeyiz” sözleri ne anlam ifade ediyor?
- Bu “Yedirtmeyiz” sözünü de tam algılamış değilim. Kim kimi yiyor? Kendi kendimize bir korku yaratıyoruz. Kimse kimseyi yemiyor. Sayın hocamın biraz önce saydığım seçim bildirgelerinde imzası var.
* Salih Fırat’ın istifasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Öncelikle Sayın Fırat’ın istifasını doğru bulmuyorum. Kendisi, CHP İl Başkanlığı yapmış, partinin çeşitli kademelerinde bulunmuş bir arkadaşımızdır. Milletvekilleri, bir arkadaşımızın sözleriyle istifa etmez. Milletvekillerini genel başkanın, MYK’nın sözleri bağlar. Sen de farklı bir şey söylüyorsun. Birbirinize tahammül edeceksiniz.
* Fırat, Güler’in sözlerinin parti grubunuzda alkışlandığına dikkat çekmişti.
- Demek ki, Güler’i alkışlayan arkadaşlarımızın da parti programından haberi yok. Ya da Güler anlaşılabilmiş değildir. Sayın Fırat’la ilgili medyadaki CHP’den istifa ederek AKP’ye geçeceği yolundaki haberler gerçekleşirse çok ağır bir durum olur. CHP’de, İHD’de görev yapan birinin tezleri havada kalır.
* Hüseyin Aygün’ün Paris taziyesi de partinizi karıştırmıştı.
- Bugüne kadar 63 il dolaştım ve taziyeye gittim. Sayın Aygün’ün taziyeye gittiği hafta Karabük ve Zonguldak’taydım. Hiçbir yurttaş, “Aygün niye taziyeye gitti?” eleştirisinde bulunmadı. Vatandaşların tepkisi, Aygün’ün “Rumlara soykırım” içeren ifadelerine yönelikti. Aygün’ün taziyeye gitmesini hiçbir CHP’li eleştirmedi. Hepimizin dikkatli olması gerekiyor.
* CHP’de CHP’li olmayan milletvekilleri mi var?
- Bu AKP’de de var. AKP’de AKP’li olmayan milletvekilleri var. MHP’de MHP’li olmayan milletvekilleri var. BDP’de de...
* Ya CHP’de?
- Var maalesef. CHP’de de CHP’li olmayan milletvekilleri var. Niye tartışıyoruz bunları? Bakın ben 30 yıldır CHP’deyim. SODEP’ten bu yana. Benim gibi partinin duayeni olan hiçbir arkadaşımız bu hataları yapmıyor.
‘Lanet olsun sizin twit’inize’
* İletişimin hızlanması belki vekilleri de etkiliyor.
- Olabilir de, ne demek twit atmak yahu? Çalışmalarınız, partinizin propagandası için kullanın. Ama partilerin milletvekilleri Twitter aracılığıyla birbiriyle polemiğe giriyorsa bu durumu çok ayıplarım. Bakın, il il dolaşıyorum. Nisanda bitirmeyi planladığımız bir çalışma var: Öteki Türkiye Raporu... Konuştuğumuz hiçbir şeyin toplumda karşılığı yok.
* Bu rapor neyi kapsıyor?
- İl il dolaşarak 4 uzman arkadaşımızla hazırlıyoruz. Mesela bir arkadaşımız 2 gün boyunca Adana’da tarım işçileriyle beraber kaldı. Son 1 yılda 753 intihar vakası yaşandı. Bir arkadaşımız, bir gün boyunca intihar eden bir askerimizin ailesinin evinde yaşadı. Onları dinledi, gözlemledi. Türkiye ciddi sorunlarla karşı karşıya ve milletvekilinin temel görevi de toplumun sorunlarıyla ilgilenmek. Milletvekiliyse Twitter’da. Lanet olsun twit’inize. Rüyalarıma giriyor. 12 bin 800 kişi iş kazasından ölmüş. Dünya birincisiyiz. Sosyal demokrat ya da başka bir milletvekili şunu merak etmez mi? Geçen yıl Erzurum’da 5 işçi donarak öldü. Şimdi onun ailesi ne yapıyor? Merak etmez mi? Bir uğrayayım demez mi? Öteki Türkiye bir dehşet. Bunu sadece ekonomiye bağlamak da doğru değil. Batan Yunanistan’da sadece 1 kişi intihar etmiş. Ekonomisi büyüyen Türkiye’de 753 kişi.
‘KCK, futbol takımı mıydı?’
* Ankara’da hükümet ve devlet, enerjisini Kürt sorununa odaklamış durumda. Toplumdaki umut havası sizin için de geçerli mi?
- Bu süreç, bugün oluşmuş değil. Bu konuşulanlar ve “çözüm” denen şey de uzun süredir var. 2005’ten bu yana zaman zaman bu süreç başlıyor. Her ne kadar Sayın Başbakan “Biz değil devlet götürüyor” dese de, devleti iktidarlar yönetiyor. Bu süreç reye tahvil edilebilecek bir süreç değil. Ama 2005’ten bu yana süreç reye tahvil edildi. Başbakan’ın bunu kavraması gerek. KCK’yı hiç konuşamadık. Ne oldu KCK’ya? KCK futbol takımı mıydı? KCK, bölgede bilinmeyen bir yapı mıydı? 2005’ten, 2010’a gelindi. KCK’ya uyanıldı.
* Nedir sizce KCK?
- Günaydın. Bakın; planlamalarda 80 bin kişi tutuklanacaktı. Ama yeterli cezaevi olmadığı için 12 bin kişi tutuklandı. 12 bin kişi kim? Hani millet iradesine saygınız vardı. Tutukladığınız kişi; belediye başkanı, belediye meclis, il genel meclis üyeleri, STK üyeleri, muhtarlar, milletvekilleri... Geriye kalan 68 bin kişi de gariban herhalde. Geldiğimiz nokta, yeni keşfedilen bir nokta değil. Türkiye’de yapılması gereken şu: Çözümü Demokrasi Raporu’nda ortaya koyduk. Oturulup tartışılabilir. İktidarın nasıl bir yol haritası ve çözüm önerisi olduğunu bilmiyoruz. Daha 6 ay önce, Sayın Başbakan, meydanlarda iple “Asarız” diye dolaşıyordu. Başbakan meydanda iple dolaşırken, genel başkanımız, bu sorunun çözümü için kendisinin ayağına gitmişti. Yine Başbakan’ın yarın ne diyeceğini bilemiyoruz. Sayın Başbakan güne göre değişiyor. Ama bu, iktidarın değil, Türkiye’nin sorunudur.
‘Tutuklu generaller sorununu yarın teklif versinler; çözelim’
* Erdoğan’ın tutuklu generallerle ilişkin yakınışına CHP olarak hak verir misiniz?
- Avukatın düşkünü derdini mübaşire anlatır. Ben Sayın Başbakan’ın sıkıntılarını çok iyi anlıyorum. Bu politik bir manevra değildir. Sıradan kullanılan ifadeler değildir. Bir çaresizlik ifadesidir. Samimiyse yarın AKP grubu teklif verir. CHP olarak zaten duruşumuz belli. Bir yasal düzenlemeyle hallederiz bunu.. Nedir buna engel olan?