SUÇLUYORUZ!
Her şey 2 Mayıs 2015 Tarihinde Akdeniz Manşet gazetesinde Vedat Gürhan imzalı yazı ile başladı. Söz konusu yazıda Antalya Konuksever mahallesindeki Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfına bağlı Cem Evinde Alevi cenaze erkanının yürütülmesinde ‘suiistimal yapıldığı, cenaze sahiplerinden zorla para alındığına’ dair bir iddia ile karşılaştık . Yazının bütününe bakıldığında; tanık olduğu olayı haberleştiren gazeteci arkadaşın Alevilere karşı herhangi bir art niyet gözetmediği, hatta onların yararına bir yolsuzluğu açığa çıkardığı algısını zihinlere yerleştirmeye çalıştığı açıkça gözükmektedir. ‘Alevi dostu gazeteci’ arkadaş haberi yazmadan önce konunun hassasiyetine binaen haberin 5N 1 K’ sına ne denli özen gösterdiğini, olayın muhataplarıyla defalarca telefonla görüştüğünü, bununla da yetinmeyip alevi olmamakla beraber alevi dostu olarak bildiği Hüsnü Şahin’e ulaştığını, onun üzerinden de yakından tanıdığı ‘büyük bir iyilik sever’ alevi arkadaşına ulaştığını, bu arkadaşın da üzülerek de olsa olayı doğrulamak zorunda kaldığını, ardından vakıf başkanına ulaştığını…v.s. v.s.
Anlayacağınız konu hassas, niyet halis, peşrev uzun; ama ne çare ki suçumuz sabit ve de ağır…
Evet suçluyuz!
Birincisi; Olayın olduğu gün 1 Mayıs’tı. Yöneticiler ve Cem Evimizin işleyişinden sorumlu yetkili arkadaşımızla beraber hep birlikte 1 Mayıstaydık.
İkincisi; o gün Cem Evinde her ihtimale karşı sorumlu olarak kalan arkadaşımız gelen cenaze sahiplerine karşı gerekli hassasiyeti ve esnekliği göstermeyerek bizi de üzen tatsızlığın olmasına meydan vermiş, olay tarafımızdan duyulduğu anda yetkili arkadaş devreye girmiş, cenaze sahiplerinden özür dilenmiş ve üzerimize düşen hizmet herhangi bir ücret alınmadan yerine getirilmiştir. Bu düzeltmenin olayın basına yansımasıyla yapılmadığını, yapılan yanlışlara karşı net tavrımızın bir sonucu olduğunu siz değerli basın mensuplarının özellikle bilmesini isterim. Kaldı ki verilen hizmetler ve yapılan etkinlikler çerçevesinde kurumsal işleyişimizde zaman zaman eksiklikler ve yetersizliklerimizin olduğu ve bundan sonra da olacağı kaçınılmazdır. Rutin işleyiş içindeki eksikliklerimizi bir yana bırakırsak; inançsal, ahlaki, ilkesel ve etik tavrımıza yönelik bir hatamızın olması durumunda gereken tutum ve davranışı anında ortaya koyacağımızı dost- düşman herkes bilmelidir. Bizler bütçesi bilmem kaç bakanlığa denk gelen resmi inançsal bir kurum değiliz. Bizler kendi camiamızın insanlarından, gerçek alevi dostlarından ve de buradan hizmet alan canlarımızın destekleriyle ayakta kalan bir kurumuz. Ve de bilmenizi isteriz ki sorun buradan hizmet alan canlarımızla ilgili değildir. Sorun Vakfımızın çizgisine karşı hesapları olan ve bunlar tarafından yanlış yönlendirilenlerle ilgilidir.
Dönelim tekrar sayın Vedat Gürhan’ın haberine:
Soruyoruz;
1-Haberinizde her detayı açıkça belirttiğiniz halde sadece yakından tanıdığınız hayırsever alevinin ismini vermekten sakınıyorsunuz. Bunu da haber kaynağını gizleme ilkesinden ziyade arkadaşınızın yaptığı iyiliklerin bilinmesini istemeyen mahcup tavrına bağlıyorsunuz. Eyvallah! Yaptığı iyilikler size veya sizin bildiğiniz çevreye yönelikse ona da eyvallah. Ama söz konusu iyilikler doğrudan kurumumuza veya kurumuzda resmiyeti temsil eden kişi veya kişilere yönelikse; ona söyleyin; lütfen; mahcubiyetini bir kenara bıraksın. Yaptığı her iyiliği yüzümüze haykırsın! Nankörlüğümüzü yüzümüze vursun! Belge falan gerekmez! Sadece gözlerimizin içine bakarak, kekelemeden, yaptığı iyilikleri yüzümüze haykırsın!
İnanın; eğer bunu yaparsa başımız önümüze düşer, yüzümüz kızarır! Varsa bizden alacağı -kurumsal veya kişisel- bedelini kendi belirlesin ve de hemen şimdi burada tahsil etsin! Yanımızda nakdimiz yoksa da imzamız namustur bizim! Yok eğer kendi borçlu çıkacak olursa da talebimiz olmaz. Yakamızdan düşsün; başka ihsan istemez. Zaman kendi boynumuzda asılı yükleri atma, “baş açık yalın ayak” yürüme zamanıdır!
2-Biz Aleviler biliyoruz ki; Büyükşehir Belediyesi gerek bir önceki gerek şimdi ki dönemde cenaze hizmetlerini ücretsiz yapmaktadır. Doğrusu hizmetin kalitesi açısından bir fark oldu mu bilmiyoruz. Bildiğimiz Kurumumuza yönelik Mevcut Büyükşehir Belediyesinin önceki dönemden devam eden hizmetlerinin hiçbir aksama olmadan aynen sürdüğüdür. Ancak, haberci arkadaşımız verdiği asıl haberin içine Büyükşehir’in cenaze hizmetlerini de sıkıştırmaktan öte adeta ‘ haber içine haber’ vererek ‘ey Aleviler cenazelerinizi Cem Evine götürmenize gerek yok, Büyükşehir bedava kaldırıyor’ demeye getiren yaklaşımını son derece manidar bulduk. Bu manidarlığı art niyetli bir yaklaşımdan öte yakın dostu ‘alevi iyilikseverden’ aldığı bilgilerden hareketle naklettiğinden yana ciddi kuşkularımız olduğunu belirtmek isteriz. Niyetin ne olursa olsun ‘haberci arkadaş’ girdiğin mecranın bu toprakların kadim inancı Alevilik olduğunu unutmamalıydın. Ve de bu mecraya kılavuzsuz girilmeyeceğini İlle de girmek isteydiysen de kılavuzunun karga olmaması gerektiğini bilmen gerekirdi.
3-Suçluyorsun; cevap veriyoruz: İftira atıyorsunuz Vedat Gürhan ; Bizler asla kefen ve mezar yeri satmadık. Kendi yağımızla kavrulan bir kurum olarak kurumsal döngüyü sağlayacak bir devinim içinde var olmayı asıl hedefimiz olarak belirledik. Alevi öğretisinin bize gösterdiği çizgi ve duruş mücadelemizin asıl gayesi oldu. Bu kuruma cenazesini getiren her canımız verdiği her kuruşun yapılan hizmetin karşılığı olduğunu bilir ve ne ödediyse karşılığında makbuzunu alır. O’nun derdi bu kuruma ödediği üç- beş kuruş değildir. O’nun için asıl olan Hakk’a yürüyen Can’ını kendi inancına göre uğurlamaktır.
4-Telefon görüşmelerinde olaya ilişkin anlatımların yetersiz kalacağına dair söylenenlere itibar etmediniz. Yüz yüze görüşerek haberinizi içinize sinecek şekilde bir gün sonra yapsaydınız haberiniz bayatlayacak mıydı? Haberinizin ‘anında patlatılması gereken bir bomba’ olmadığını bir gün beklense de bayatlamayacağını bilecek kadar bir tecrübeniz olduğunu biliyoruz. Cevap verin lütfen ; neden? Neden ‘hayır sever’ alevi dostunuza danışmadınız? Yoksa danıştınız da o mu sizi yanlış yönlendirdi? Neden?.. Neden?... Bu ‘nedenler’ bizlerden ziyade sizin kendinizi yeniden sorgulamanız ve de ilişkilerinizi yeniden gözden geçirmeniz için sorduklarımızdır. Biz kendimizce bildiklerimizi biliyoruz.
5-Neden 2 mayısta yayımlanan yazıya 24 haziranda cevap veriyoruz? Aslında hiç cevap vermeyecektik. Bütün iyi niyetimizle tartıştık ve vardığımız sonuç ;bizce eksik yanlış tarafları da olsa ,bizlere haksızlık yapılmış olsa da sonuçta bir gazeteci sıcak bir olayın üzerine gelmiş ve haber yapmış dedik. Basın özgürlüğü önemlidir, değerlidir. Hele hele bu süreçte hava gibi su gibi ihtiyaç diye düşündük. Varsın bir ucu da bize dokunsun dedik.
Dedik de ne oldu?
Bir de gördük ki 23 haziran 2015 tarihinde Antalya Körfez gazetesinde İdris ÖZYOL imzasıyla ‘Ramazanda Kahvaltı’ başlığıyla yayımlanan köşe yazısı… 21 haziran günü Cem Evinde verdiğimiz kahvaltı buluşmasına yönelik eleştirmek adına inceden bir nefret söylemiyle karışık doğrudan hedef göstermeler… Şimdi bir yerlerden birileri durumdan vazife çıkarıp Ramazanda kahvaltı yapan Kızılbaş avına çıkmıştır belki de. Buradan bir şeyler çıkarabilirsen belki de ödül olarak tekrar eski yuvana Yeni Şafak gazetesine dönersin İdris ÖZYOL. Aslında neresinden tutulsa elde kalacak bir yazı ile karşı karşıyayız. O yüzden cevap vermekten öte tavır koyma ve kamuoyumuzu en geniş şekilde bilgilendirmeye yöneliktir açıklamamız. Yok Ramazanda kahvaltıyı niye duyurmuşuz! Biz burada siyaset yapıyormuşuz. İdrak yoksunluğuna bakar mısınız? Duyurmadan kiminle yapacaktık kahvaltıyı? Basına duyurmamızdan dolayı kutsalı incinenlerin kimler olduğunu bilmiyoruz ama niye inciniyorlarmış gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz. Üstelik sıcak siyasi sürecin bittiği, ortamın sütliman olduğu bir dönemde siyaset yapmakla suçlanıyoruz. Niyet ille de karalamak olunca, elde de malzeme olmayınca…
Mevzuu kişisel olsa hadi neyse bunu da sineye çekelim. Ama işin içine kurumsal temsiliyet girince… Yazılan her iki yazının yazarlarının arkadaşlığı, yanında yöresinde ki insanların kankiliği, her iki yazının da doğrudan kurumu acımasızca hedef alması, her iki yazıda da aynı peşrevler, aynı ortaya karışık sallamalar, ardından benzer ‘iyilik sever alevi dostlar’ üzerinden kendini sağlama almalar... Anlaşıldı. Her gün batımında aynı mekanda toplanıp bizleri rakı sofralarına meze yapan Daltonlar sizlere afiyet olsun. Ama bizim daha önemli işlerimiz var. Abdal Musa’ya ardından Sivas’a, oradan Çorum’a , oradan da Hacı Bektaş’a… Niye mi gidiyoruz? Boş verin siz anlamazsınız.
Evet; kutsaldan, incinmeden bahseden arkadaşlar; bizleri sevmeyebilirsiniz, bu korumda yöneticilik yapan bazı arkadaşlara karşı husumetiz de olabilir, ama bu hesabı Vakfımız üzerinden görmeye çalışmayın! Varsa eteğinizde taşlarınız yüreklice, mertçe ortaya dökün. Dökün ki biz de bilelim. Kutsala inanca saygı üzerine uzun tiratlar çekmek yerine; lütfen, rica ediyoruz: Cami duvarına karşı duyduğunuz hassasiyetin küçücük bir kısmını da Cem Evimiz için duyunuz!
Basına ve Kamuoyuna Saygılarımızla!
HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI
ANTALYA ŞUBESİ YÖNETİM KURULU ADINA
BAŞKAN : TUFAN EROĞLU