Yıllardır sıkça duyduğumuz bu tavsiyenin bilimsel bir dayanağı var mı? Dr. Chris van Tulleken BBC için bu efsanenin ardındaki gerçekleri irdeledi.
Hepimiz bize su tüketimimizi azıcık artırsak bile nelere kadir olabileceğimizi anlatan reklamlarla karşılaşmışızdır. Bunu yapabilmek için hazırladıkları şu veya bu süper içecekten satın almaya teşvik ederler.
Suyun performansımızı nasıl etkilediği konusunda anlatılanların gayet bilimsel bir tınısı var değil mi? Niçin su içmenin bize çok iyi geleceğini beyaz gömlekli biri ya da başarılı bir atlet anlattığında, bu izlenim daha da kuvvetleniyor. Üstelik inanması da kolay, o kadar terliyoruz, idrar atıyoruz, kaybettiğimiz sıvıların yerine su içmek, kuşkusuz kötü bir şey olamaz.
Ama şimdi bu mantığın çok yanıltıcı olduğu ortaya çıktı!
Basit ama farklı bir deney
Avustralyalı spor bilimciler bu yıl daha önce benzeri yapılmayan olağan dışı bir deney gerçekleştirdiler. Sonuçlarını da British Journal of Sports Medicine dergisinin Eylül sayısında yayınladılar.
Deneyin bulgularına göre su içme konusunda şu anda yaygın tavsiyeler yanlış ve vücudun susuz kalması sıcakta performası etkilemiyor!
Avustralyalı uzman grup, vücut susuz kaldığında sporcunun performansının nasıl etkilendiğini bulmayı hedefliyordu.
Bir grup bisikletçiyle bir deney yaptılar. Bisikletçileri vücut ağırlıklarının yüzde 3'ünü ter ile kaybedene dek çalıştırdılar.
Sonra egzersizi üç şekilde sürdürdüler: Hiç sıvı almadan, kaybettikleri terden daha az yüzde 2 su vererek, kaybettikleri kadar su içirerek. Her durumda performansları ölçüldü.
Bu deney işte tam bu noktada, daha önce yapılan deneylerden farklı bir yöntem izledi.
Bisikletçiler kendilerine ne kadar su verildiği hakkında hiç bir fikir sahibi değildi çünkü sıvı onlar görmeden damardan veriliyordu.
İşte bu çok önemli bir ayrıntı çünkü herkes, özellikle de atletler su tüketimi konusunda psikolojik etkilenime açık.
Deneyin sonucu ise çok ilginç oldu. Kaybettiği bütün suyu alanlar ve hiç su verilmeyenlerin performansları aynıydı!
Bu araştırma giderek büyüyen "susayınca iç" hareketinin parçası olarak yapıldı. Amaç atletlerin fazla su içerek, ölümle neticelenebilecek hiponatremi yani kandaki sodyumun aşırı düşüklüğüne yol açmalarını engellemek.
Sonuç aslında çok şaşırtıcı olmamalı. İnsan vücudu aşırı sıcak ve kurak ortamlarda yoğun egzersiz yapmaya uyumlu. Su kaybına görece dayanıklı, oysa, azıcık su fazlası bile çok daha tehlikeli sonuçlar yaratabilir. Basit bir şekilde ifade etmek gerekirse çok su almak da çok az su almak kadar kötü bir şey.
Sekiz bardak efsanesi
Peki ama Avustralya çöllerinde bisiklet sürmeyen bizim gibi fanilerin durumu nedir?
Sık sık normal yiyecek ve diğer içeceklere ilave olarak günde sekiz bardak, yani iki ila üç litre suç içmemiz gerektiği söyleniyor.
Suyun vücudu nası iyileştirdiğine, ne kadar temizlediğine, beynimizden bağırsaklarımıza nasıl sağalttığına dair çok sayıda mesaj alıyoruz. Bir kaç gün su içmezsek öleceğimizi de iyi biliyoruz.
Susuzluğun kötü olduğu düşüncesinden, su içmenin iyi olduğu sonucuna varmak için küçük bir mantık atlaması yapmak yeterli. Cildinizi güzelleştiriyor, kafanızı açıyor, böbrek taşlarını engelliyor, idrarınız güzel açık bir şampanya rengine dönüyor.
Bu konuda yazılan çizilenleri incelerken bütün bu saydıklarımı, hatta çok daha fazlasını sıralayan bir makale buldum. ABD ve Fransa hastanelerinde çalışan bir grup saygın doktor tarafından kaleme alınan bu makale günde iki ila üç litre su içmek gerektiği konusundaki genel inanışı destekliyor.
İpucu: Şişe suyu
Örneğin çok idrar üretmenin böbrek taşlarını, idrar yolları enfeksiyonu riskini azalttığını yazıyor. Belki de en önemlisi bu makalede, çelişkili görünecek ama, su tüketiminin idrar kesesi kanseri riskini artırdığına dair bir çalışmaya referans verilmiş olması. Ama, sadece "musluk suyu içilirse".
İşte ipucu burada...
Makale'nin sonundaki bir dipnottan, bilimsel bir dergide yayınlanmış olan ve bilimsel bir makale görünümündeki bu yazının, aslında büyük bir şişe suyu üreticisi tarafından yayımlatıldığını anlıyorsunuz. Dolayısıyla bir araştırma ile değil, bir pazarlama çalışmasıyla karşı karşıyayız.
Bu konunun gündemimize gelmesinin sebeplerinden biri de bu; çünkü içme suyu musluklardan bedava akmıyor. İçme suyu bize "içinde bakteri olan" ama muhtemelen bize pek faydası olmayan yoğurtlar satanlar gibi, bazı zeki insanlar tarafından pazarlanıyor, satılıyor. Bizi sürekli olarak günde iki ila üç litre su içmemiz gerektiği söylemiyle bombardıman ediyorlar.
Peki ama, hemen bütün su şirketleri bu rakama nerden ulaştı, acaba doğru olduğuna işaret eden bir şey var mı?
Gerçek şu ki, ılıman iklimde yaşayan ve sürekli egzersiz yapmayan bir insanın günde ortalama altı ila sekiz bardak su ihtiyacı vardır ama bu suyu yedikleri yemeklerden, alkolden, çay ve kayveden de alırlar. Dolayısıyla hepsini su olarak içmeleri gerekmez.
Evet, gerçek bu: Kahve ve bira, asla söylendiği gibi kayda değer bir idrar söktürücü etki yapmazlar.
Kısacası bütün yedikleriniz ve içtiklerinize ek olarak sekiz bardak su içmenin size faydalı olduğuna dair hiç bir kanıt olmadığı gibi zararlı olabileceğine dair bilgiler mevcut.
Özellikle de sporcuysanız ne kadar su içtim diye kaygılanmanıza hiç gerek yok çünkü vücudunuz gereken ayarlamaları yapıyor.
Fazla su içerseniz idrarınız artar. Çok az içerseniz susarsınız ve daha az tuvalete gidersiniz. Bu kadar basit.
Vücudunuz tıpkı ne kadar oksijen alacağını bildiği gibi, ne kadar suya ihtiyacınız olduğunu da gayet iyi biliyor.
Fazla su içmenin bu bakımdan, oksijen yararlı denilerek bilinçli olarak fazladan solumaya çalışmaktan pek farkı yok.