İklim değişikliğinin üzere tetiklediği aşırı hava koşulları, uzun süreli kuraklık da dahil olmak üzere su kıtlığını daha da artırdı. Bir Alman-Fransız televizyon kanalı ortaklığı olan ARTE’nin hazırladığı yeni bir belgesel var... Akşam oturup izledim. Belgesellere meraklıysanız, imkanınız varsa izlemenizi tavsiye ederim. Otuz yılı aşkın bir süre önce çift dil ve kültür yayıncılığını desteklemek üzere kurulan kanaldaki belgesel; Nehirlerin Kaybolduğu Yer/Kuraklık Zamanları.
* * * *
Dünyada şu anda sekiz milyar insan var. Arte’nin belgeselinde sayılar önemli bir rol oynuyor. Bir litre süt için yaklaşık 1000 litre suya ihtiyaç varmış. Bir kilogram peynir için 5.000 litre, bir kilogram sığır eti için ise yaklaşık 15.000 litre su kullanılıyormuş. Su kıtlığının nedenleri araştırılıyor, yüzeysel kalınmıyor. Yalnızca istatistik meraklılarına veri sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bunları sınıflandırıyor.
* * * *
Hindistan'ın en kalabalık ülke olarak dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 18'ini oluşturması çok az insan için sürpriz olmalı. Peki ülkenin dünyadaki tatlı su kaynaklarının yalnızca yüzde dördüne sahip olduğunu biliyor muydunuz? Su kıtlığından özellikle dünyanın en kurak bölgelerinden biri olan Rajasthan eyaleti etkileniyormuş. Meksika'da durum daha varoluşsal: Mexico City bir zamanlar göllerle dolu bir arazi üzerine kurulmuş. Bugün bazı mahallelerde bir damla bile su yokmuş. “Sıfırıncı Gün”e doğru ilerleyen bir metropol…
* * * *
Ancak Avrupa da su kıtlığından muaf değil. Araştırmacı, İspanya'daki bilgisayar destekli sulama sistemi örneğini kullanarak, inovasyonun neden tek başına su kıtlığına çözüm olmadığını açıklıyor. Nasıl olur da gıda endüstrisi, su açısından yoğun bir yem bitkisi olan yonca ekiminin gelecekte sürekli olarak artmasını bekliyor olabilir? Peki Körfez ülkelerinin şirketleri bunda nasıl bir rol oynuyor? Film, dört kıtadaki altı nehir boyunca yaptığı yolculukta bu tür soruları araştırıyor.
* * * *
Su, canlıların yaşamını devam ettirmesi için önemli bir kaynak. Yaşamı sürdürme gibi önemli rolü var… Su; hayatın var olmasını sağlıyor… Bu derece önemli suyun ise her geçen gün azaldığını biliyoruz. Bir su kıtlığına sürükleniyoruz. Su kıtlığı nedir ? En basit tanımıyla su taleplerini karşılayacak içilebilir su kaynaklarının bulunmamasıdır. Dünya yüzeyinin yaklaşık yüzde 71’i su ile kaplı olsa da tatlı suya ihtiyacı var. Çünkü dünyadaki suyun sadece yüzde 2,5’unu tatlı sular oluşturuyor.
* * * *
Araştırmalara bakılırsa 2032 yılına kadar dünya nüfusunun yarısından fazlasının su anlamında kıtlık ile karşı karşıya kalınacağını gösteriyor. Bir yandan da su kullanımı büyük ölçüde azaltılmadığı takdirde 2040 yılına kadar şiddetli su yokluğu ile oluşacağı tahmin ediliyor. Türkiye'de su kaynakları arasında denizler, göller, yer altı suları ve akarsular var. Türkiye su haritasına baktığımızda, tatlı su kaynakları bakımından çok da fakir olmadığını görüyoruz.
* * * *
Ancak artan nüfus, kuraklık ve küresel ısınma gibi etkenler Türkiye‘deki su kaynaklarını da tehdit ediyor. Su sınırsız bir kaynak olarak görülse de Türkiye‘de kişi başına düşen su miktarının 1000 metreküpün altında olduğu belirtiliyor. Dolayısıyla bu alanda birtakım önlemlerin alınması şart. Aksi takdirde birkaç yıl sonra kişi başına düşen su miktarının kritik sınırın altında olacağı söyleniyor.
* * * *
Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü tarafından hazırlanan ‘su sıkıntısı çeken ülkeler‘ arasında Türkiye 32. sırada yer alıyor. Türkiye, yarı kurak bir ülke ve risk grubuna dahil. Türkiye ‘su sıkıntısı çeken ülkeler‘ içerisinde ama kaynak konusunda tamamen fakir de değil. Türkiye’de yaklaşık 25 verimli su havzası olduğu biliniyor. Fakat havzalarda kirlilik sorunu ve tarımda kontrolsüz, verimsiz aşırı sulama gibi sorunu var.
* * * *
Ayrıca su miktarı ve nüfus dağılımındaki dengesizlik gibi faktörler de bu noktada oldukça etkili. Zira bu nedenlerden ötürü Türkiye'de su sorunu baş gösteriyor diyebiliriz. Bu yüzden kaynakları doğru ve bilinçli bir şekilde kullanarak sahip olunan su korunmalı. Bunun için su tasarrufunu bir yaşam tarzı haline getirmek gerek.