İnsan geçtiğimiz yüzyılın başlarından önceki savaşları özlüyor.
Hepsinin ayrı bir lezzeti vardı. Kim güçlüyse direkt dalar, her yeri yakar yıkar, çeşitli tecavüzler yapar, yapmazsa bile yedek akçe olarak yanında götürür, ganimetini toplar çeker giderdi. Giderken de oraya bir mutemet bırakırdı, geride kalanları başka yamyamlar gelip kapmasın diye.
Taş, sopa, Allah ne verdiyse kol gücü ile başladı bu işler sonra kazanlarda kaynattıkları yağları birbirlerinin üzerlerine attılar, kılıç--kalkan ve ok devreye girdi, barut denilen tuhaf şeyi icat ettiler bunu küçük bir metalin kıçına koydular, uzun borunun içinden rakibin böğrüne böğrüne göndermeyi becerdiler.
Haliyle kimse yerinde yurdunda kalamaz oldu.
Taa uzaklardan tozu dumana katarak gelen atlılar, “Burası benim çıkın kardeşim” diye milletin vatanlarına zorla el koydular, kelleleri kestiler, akan kanları el yapımı kanalizasyonla derelere bağladılar, böyle de çevre dostuydular.
Baktılar ki, kır kır ahali eksilmiyor, kıçtan yanmalı roket yaptılar. Bir yarış başladı ki sormayın gitsin. Sen roket yaparsan, ben de ucuna atom bombası koyar sallarım dediler ki yaptılar, yüz binlerce Japon kardeşimizi öbür dünyaya naklettiler.
Alman delisi Hitler ile başlayan yakın çılgınlık ise tam üre yarışına döndü. Sen tank mı yaparsın, ben tankın alasını yaparım! Füzeyse füze. Atom bombası ise al sana bomba!
Sonuçta, o eski savaşların tadından yenmez nal sesleri yok olup gitti. Önce bir toz bulutu, arkasında insanı keyiflendiren 9-8 ritmindeki Roman havası eşliğinde ağır aksak yaklaşan beygirlerin kişnemeleri…
Sadece bunlar değil, ahlakı da bozuldu savaşın. Gizlice yapılırdı bu işler, gözüne kestirdiğine aniden bindirirdin adamların iflahı şaşardı. Posta güvercinleri sessizce uçar, uzak postacılar elden ele kesilecek kelle sayısını merkeze bildirirdi.
Şimdi devir değişti, güvencinler yerine uzayda uydular dolaşıyor, beygirlerin yerini tanklar, okların yerini füzeler, kazanda kızdırılmış yağların yerini atom bombaları aldı. Sinsi yaklaşım, hassas planlama, kimse çakmamalı gibi kavramlar ise yok olup gitti.
Mesela Kıristof Kolomb, “Arkadaşlar ben Kızılderilileri kesmeye gidiyorum” dedi mi, demedi, sessizce çıktı yola gidip kesti. Bu kadar basit.
Hitler Londra’yı vururken, ahaliye “Kaçın arkadaşlar geliyor” diye anons mu çektirdi? Asla. Millet bomba kafalarına düşünce onun bir bomba olduğunu ancak anladı.
Şimdi her şey açıkta ve o kadar bol bomba var ki nereye atacağını şaşırıyorsun. Hani büyük savaşlar yaşanmasa stokları tüketmek için ev komşularını imha edecekler.
Fakat her ne kadar her şey açıkta olsa da açıkta olmadığı merak edilen bir durum ortaya çıktı ne yazık ki…
Boy ve uzunluk…
Bu yüzden soruyor arkadaş:
“Beyefendi senin ki ne kadar büyük?”
Tabi diplomatik dilde böyle bir jargon olmadığından rakip “Gösteririm ama uçuklarsın” diyemiyor ki.
Boyunu soruyor.
Direkt dalacak ya, “Boyu ne kadar!”
Hay sizin boyunuz posunuz batsın emi!
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |