"HÜKÜMETİN ESAD'A KARŞI BİR DÜŞMANLIĞI VAR"
"Suriye'de akan kanın birinci sorumlusu Esad ikinci sorumlusu Başbakan Erdoğan'dır" diyen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Gül'ün de hükümetin karşısında olduğunu söyledi:
"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül , hükümetin Suriye politikasını doğru bulmuyor.Hükümetin Esad'a karşı bir düşmanlığı var."
ESAD'I DESTEKLEMİYORUM
Kılıçdaroğlu, "Siz Esad'ı mı destekliyorsunuz?" sorusuna "Hayır ben ne Esad ile tanıştım ne eşi ile el sıkıştım. Esad'ı gündeme getiren ben değilim" dedi. Başbakan Erdoğan beni 'Esadcı' diye suçluyor. Kendi haklı çıkarmak için CHP'yi suçluyor.
ERDOĞAN İLE ESAD ARASINDA NE FARK VAR?
"Bana söyler misiniz Esad ile Erdoğan arasında ne fark var?" diye soran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"O da baskı yapıyor bu da baskı yapıyor. Aradaki tek fark biri kanlı yapıyor biri kansız yapıyor. Bana söyler misiniz "Parasız eğitim istiyorum" diyen bir genci hapse atacaksın sonra Suriye'ye dönüp demokrasi diyeceksin. Hapiste insanların öldüğü bir ortamda bana demokrasi var diyebilir misiniz? Türkiye tarihinde hiç bir başbakan Ortadoğu'ya batının diliyle seslenmemiştir."
TEZKERE ÇIKARMAK SAVAŞA GİRMEKTİR
Kılıçdaroğlu, TBMM'de kabul edilen tezkereye ilişkin bir soru üzerine, ''Tezkere çıkarmak demek, savaşa girmek demektir. 'Her an ben savaşa girebilirim' demektir. Türk Silahlı Kuvvetleri savaşa hazır değil miydi? Tezkere çıkınca mı savaşa hazır oldu bunlar? Bir ülkenin ordusu varsa, dinamikse her zaman savaşa hazırdır. Caydırıcılık tezkerede değil, caydırıcılık sizin silahlı gücünüzdedir, ekonomik gücünüzdedir. Tezkere çıkardınız ne oldu, bakanlar koro halinde, 'Tezkere çıkardık ama biz savaş istemiyoruz' dediler'' dedi.
Kılıçdaroğlu, Suriye krizinde, ABD'deki başkanlık seçimleri sonrası ''havanın değişeceğini'' de savundu.
BAKAN BAĞIŞ'TAN MESAJ
Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış'ın programa bir mesaj gönderdiği belirtilerek, şöyle denildi:
''Bağış'a cevap hakkı doğdu, çünkü siz kendisini eleştirdiniz. 'Bir kaç saat içinde Suriye'yi yok ederiz' diye bir beyanatı oldu demiştiniz. O da şöyle diyor, telefon mesajından okuyorum, 'Benim sözlerimi çarpıttı Sayın Kılıçdaroğlu' diyor. Açıklamaları şöyle: Biz bin yılı aşkın devlet geleneği olan bir ülkeyiz, o geleneğin içinde bizim her türlü senaryoya hazırlıklı olmamız gerekir. Türkiye eğer savaşmaya çok meraklı bir ülke olsaydı, uçağı düşürüldüğünde onu bahane eder ve Suriye'yi yerle bir ederdi. Türkiye'nin askeri gücü Suriye'yi birkaç saat içinde yok edecek noktadadır, çok şükür. Ama bizim Suriye halkıyla bir sorunumuz yok, bizim komşularımızla, dostlarımızla, hiçbir ülkenin halkıyla sorunumuz yok.''
Kılıçdaroğlu, Bakan Bağış'ın açıklamasının okunmasının ardından, şunları kaydetti:
''Bir bakan, nasıl kalkıp da 'bizim askeri gücümüz Suriye'yi birkaç saat içinde yok edebilecek güçtedir' sözünü, niçin kullanır? Tezkereyi ben mi getirdim, onlar getirdiler. Niye geldi? 'Suriye'yle savaşmak için hukuki altyapının tümünü oluşturalım' diye. Uçak düştüğü zaman tezkere mi geldi? Gelmedi. Orada insanlarımız ölmedi mi? O zaman niye bu lafı etmedi? Tezkere çıktıktan sonra niye söylüyor? Bir bakan bunu söyler mi?''
Kılıçdaroğlu, tezkere görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasını da eleştirdi.
DİYARBAKIR EMNİYET MÜDÜRÜ İÇİN NE DEDİ?
Diyarbakır Emniyet Müdürü'nün yaptığı açıklamaların hatırlatılması ve nasıl karşıladığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, ''Emniyet müdürlerinin görevi nedir? Toplumun güvenliğini sağlamak. Bu söylem başlangıçta insani gibi görünse de toplumu bölen bir söylemdir. Şehit aileleri ne diyecek buna? Emniyet müdürlerinin bu tür bir açıklama yapma gereği hiç yoktur. Genelkurmay Başkanı ağlayacak, öbürü başlayacak ağlayacak. Bu ülkede bir de ağlamayan ama ülkenin sorunlarına sahip çıkan birisine ihtiyaç var. Şehit cenazeleri geliyor birisi ağlıyor, öbürü gelecek öbürü ağlayacak, bu ülkenin sorunlarını kim çözecek?'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Başbakan'ın ülkedeki her sorunun sorumlusunu CHP olarak gördüğünü, bunun doğru olmadığını söyledi.
Türkiye'nin yeni bir iktidara ihtiyacı olduğunu da savunan Kılıçdaroğlu, toplumun bölündüğünü, bölünmenin de her geçen gün derinleştiğini ileri sürdü.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Diyarbakır'da, ''Mahkemelerde Kürtçe ifade ve savunma hakkı'' konusunda açıklamalarda bulunduğunun hatırlatılması üzerine, ''Bir insan, Türkçe bilmiyorsa veya yeteri kadar Türkçe'yi anlamıyorsa, ona tercüman tutulması, onun kendi dilinde derdini anlatması kadar doğal bir şey olamaz. Cumhuriyet kurulduğundan beri de böyle olmuştur, yeni bir şey değildir bu. Ben evrensel hukukun gereğini söylüyorum'' dedi.
OSLO GÖRÜŞMELERİ
''Yeniden bir masaya oturma, yeniden Oslo sürecine yönelik bir süreci başlatmaya yönelik bir hava görülüyor, bu havaya ne diyorsunuz?'' denmesi üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
''Öteden beri söylediğim şu; istihbarat örgütlerinin, terör örgütleri ile görüşmesi her dönemde olmuştur. Onların yasaları da buna izin veriyor zaten. Biz buna hiçbir zaman karşı çıkmadık. Ama, meşru görevlilerin, terör örgütleri ile oturup pazarlık yapmaları doğru değil. Böyle bir olay da olmamıştır. Bizde hariç. Oslo sürecini başlattılar, Sayın Başbakan'ın temsilcisi vardı. İstihbarat örgütünün mensubu değildi o zaman. Oslo süreci bir fiyaskodur. Görüşmenin temel amacı, 'seçimlerde terör olmasın, AKP Hükümeti terörsüz ortamda seçime gitsindi'. Bu sağlandı, arkasından terör başladı. Fiyaskoyla sonuçlanan bir yapıyı, 'tekrar biz devam ettireceğiz' derseniz, buradan bir sonuç elde edilmez. Sayın Başbakan tuttu çıtayı daha yukarıya koydu, 'İmralı'yla görüşürüz' dedi. Artık Sayın Başbakan'ın muhatabı İmralı'dır...''
"BU GÖRÜNTÜLERİ YAYINLAYIN"
Başbakan Erdoğan'ın daha önce ''Siz terör örgütü ile görüşüyorsunuz'' dediklerinde, kendilerini ağır bir dille suçladığını savunan Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın Kayseri'de yaptığı bir konuşmanın kasetini getirdiğini ve bunun yayınlanmasını istedi.
Kasedin yayımlanmasının ardından söz alan Kılıçdaroğlu, ''Söyleyecek bir şey var mı bilmiyorum? Bizi alçaklıkla, şerefsizlikle suçladı. Gerçekler ortaya çıktı, aynı sözleri ben Recep Tayyip Erdoğan'a aynen iade ediyorum. Bir Başbakan çıkıp Türkiye'nin en kritik konularından birinde halkına yalan söylemez. Yalan söylediği ortaya çıkarsa o koltukta oturmaması gerekir'' dedi.
DAVUTOĞLU'NUN KONUŞMASINA TANIK OLDUM
Dışişleri Bakanlığı'ndan bir açıklama geldiğinin hatırlatılarak, ''Sayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, programınızda Suriye konusunda birçok değerlendirmede bulunmaktadır. Konuşmada birçok maddi hata olmasına rağmen, en azından bir örneğini düzeltme ihtiyacı içindeyiz. Sayın Bakanı mezhepçilikle suçlayan sayın Kılıçdaroğlu, Faruk Şara'yı kastederek, Sünni olduğu için Sayın Davutoğlu tarafından isminin zikredildiğini belirtmiştir. Sayın Bakan söz konusu televizyon programında hiçbir şekilde Faruk Şara'nın mezhebine ya da Sünni olduğunu ima dahi etmemiştir'' yönündeki açıklamanın okunması üzerine, Kılıçdaroğlu, ''Kapalı oturumda Sayın Davutoğlu'nun yaptığı konuşmaya ben tanık oldum'' dedi.
''Sünni kelimesini kullandı mı?'' denmesi üzerine Kılıçdaroğlu, ''Evet'' yanıtını verdi.
Dışişleri Bakanlığı'ndan ''Kapalı oturumda Faruk Şara'nın ismi bile geçmedi'' yönünde yeni bir açıklama olduğunun belirtilmesi üzerine de Kılıçdaroğlu, ''Faruk Şara değil, mezhep tartışması konusunda kendisi Sünni-Alevi konusuna girdi'' dedi.
Kılıçdaroğlu, ''Ortadoğu'nun politikalarına Suriye bağlamında, mezhepçilik çerçevesinden bu hükümetin baktığını Mısır'daki sağır sultan biliyor... Dışişleri Bakanlığı ne derse desin, Davutoğlu'nun söylediğinin hiçbir önemi yok. Ben izlediği politikaya bakarım'' yanıtını verdi.
''Yetersiz mi buluyorsunuz Davutoğlu'nu?'' sorusu üzerine, Kılıçdaroğlu, ''Yetersiz dersem kendisini övmüş olacağım. Böyle bir Dışişleri Bakanı asla olamaz. Ben 'çapsız' demiştim. Dünyayı anlayacak, yorumlayacak çapta değil'' değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine Bakan Davutoğlu'nun yazdığı kitabı okumadığını, okuma gereği duymadığını söyledi.
Meclis'in açılışında Cumhurbaşkanı'nın yaptığı konuşmanın hatırlatılması ve beğenip beğenmediğinin sorulması üzerine, Kılıçdaroğlu belli konularda beğendiğini söyledi.
''Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bir fikir ayrılığı olduğunu düşündünüz mü?'' denmesi üzerine Kılıçdaroğlu, böyle bir yorum yapmadığını söyledi.
Tutuklu milletvekillerinin durumunun bir demokrasi ayıbı olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı'nın konuşmasında iktidar partisine yönelik övgüler olduğunu da savundu.
İslamafobi konusunda bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, nefret suçlarıyla ilgili yasa teklifleri olduğunu hatırlattı. Kılıçdaroğlu, kutsal değerlere saldırı olamayacağını söyledi. (Gazeteport)