Cezaevindeki Ergenekon sanıklarının milletvekili adayı olmalarına engel bulunmadığını belirten Kanadoğlu, "Ancak milletvekili olurlarsa dokunulmazlık zırhına kavuşamazlar" diye konuştu.
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kemer Şubesi tarafından Viking Star Otel'de düzenlenen basın toplantısına katılan Sabih Kanadoğlu ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ergenekon sürecinde yaşanan olayların ardından artık korkmadığını belirten Kanadoğlu, bir gazetecinin 'Sizin de cezaevine girebileceğiniz yönünde bir endişeniz var mı' sorusu üzerine, "Şimdi şeytanın aklına getirmeyin" diye espri yaptı. Konuyla ilgili olarak tutuklu bulunan Hanefi Avcı'yı da Soner Yalçın'ı da tanımadığını belirten Kanadoğlu, "Hanefi Avcı'nın kitabının yazılma sürecinden de haberim yok. Birileri ile görüşmek istersem aracı koymam. Kendim görüşürüm. Bu kötü yazılmış bir senaryonun parçasıdır. Kitap bana yayınevi tarafından gönderildi ve okudum. Aslında kitabın içerisinde yazılı olanların araştırılması lazım" diye konuştu.
ERTESİ GÜN FARKLI İSİMLE AÇSIN
Kanadoğlu, konuşmasında son yapılan düzenlemelerle adeta siyasi partilerin dokunulmaz hale geldiğini savundu. Kanadoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Kimsenin üzerinde durmadığı bir konu 108'inci madde. Siyasi partiler hakkında zaten üç nokta var: Hukuk, laik ve ulus devletin bütünlüğü. Bunun aleyhine eylemlerin odağı olma, kapatma davasının açılmasının gerekçesidir. 108'inci madde, bu şekilde açılmış bir davadan dolayı, siyasi parti kapatılmasına karar verdiği takdirde, kapatma kararını kendisi alırsa, o kapatma davası devam eder, hukuki sonuç doğururdu. Bu kalktı. Hangi siyasi parti hakkında kapatma davası açılsa dahi, o siyasi parti kendisini kapattığı takdirde o dava yürümeyecek. Bir siyasi parti, devletin bütünlüğü, aleyhine eylemlerin odağı olduğu takdirde kendisini kapatırsa o dava biter. Aynı kadrolarıyla yeniden açılır. 'Cumhuriyet artık koruma altında değil' derken bunu söylüyordum. Siyasi partiler artık dokunulmaz bir varlık."
Siyasi parti hakkında ihtar vermenin de bir sonucu olmadığını vurgulayan Kanadoğlu, "Siyasi parti hakkında herhangi bir şekilde kapatma davası açmanın sonucu yok. Bir siyasi parti hakkında istediğiniz delili toplayıp davayı açın. Ertesi gün partiyi kapatın. Ertesi gün farklı isimle yeniden açsın. Ben bunu söylüyorum ama hiç bir siyasi partinin de işine gelmiyor" diye konuştu.
SEÇİMLER KORUMA ALTINDA DEĞİL
Seçimlerin güvenli bir şekilde yapılması gerektiğini kaydeden Kanadoğlu, "Seçim güvenliğini sağlama görevi YSK'ya verilmiştir. Anayasa'nın 79'uncu maddesine göre denetim ve yönetim YSK'ya aittir. Ama ne oldu? 1.5 sene önce doğrudan doğruya bir yasada değişiklik yapılarak, adrese dayalı kayıt sistemi getirildi. Artık bu görev doğrudan doğruya İçişleri Bakanlığı'na bağlı" diye konuştu.
Bu nedenle seçimlerin YSK denetiminden çıktığını savunan Kanadoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"YSK İçişleri Bakanlığı'na bağlı bir kurumdur. İçişleri Bakanlığı'na bağlı seçmen kütüğü düzenlenirse güvenemezsiniz. Güven duygusu kaybolur. Bakanlığa bağlanması da yasa ile değil genelge ile sağlanmıştır. Bu genelgenin iptali için YARSAV dava açtı. Bu dava sonuçlanmadı. Bunu yasal bir hükme getirme çabası var. Yani bu seçim İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'nın gölgesi altında yapılıyorsa o zaman seçim de korunma altında değildir diyorum."
ERGENEKON SANIKLARI MİLLETVEKİLİ OLABİLİR
Cezaevindeki Ergenekon sanıklarının milletvekili adayı olmalarına bir engel bulunmadığını belirten Kanadoğlu, şunları söyledi:
"Ancak milletvekili olurlarsa dokunulmazlık zırhına kavuşamazlar. Tahliye edilmezlerse milletvekili olarak cezaevinde kalırlar. Hüküm giyerlerse de milletvekilliği düşer. Anayasa'nın 14 ve 83'üncü maddeleri doğrudan doğruya dokunulmazlık zırhına bürünmemelerini temin ediyor. Sabahat Tuncel olayında yaşandı. Milletvekili seçilince 'dokunulmazlığı kazandı' diye tahliye edildi. Ben buna karşı çıktım. Mahkeme gerekçesini değiştirerek, 'milletvekili seçildiği için hükümlülüğünün kaldırıldığı' kararını kaldırdı. Daha sonra delil yetersizliği nedeniyle serbest bırakıldığını yazdı."