Çelik, bugünkü sayısında yayınlanmak üzere yazdığı yazıyı sabah gazetede göremeyince yönetimi aradı ve nedenini sordu. Aldığı cevap kısaydı: “Kovulduğunuz için.”
İşte, Özlem Akarsu Çelik’in yayınlanmayan yazısı:
MUHAFAZAKÂR DEMOKRAT VİCDAN!
En çok da Ali'nin katledilişi dokundu kanıma!
19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz...
2 Haziran günü Eskişehir'de, gazdan kaçarken, ara sokakta pusu kurmuş eli sopalı sivil giyimli canilerce dakikalarca dövüldü Ali. Öldürmek için vurmuştu alçaklar.
Gezi eylemleriyle tanıştığımız eli sopalı sivil polisler miydi yoksa Ali'nin canına kıyanlar?
Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna bu iddiayı, akla hayale sığmayacak bir başka iddiayla çürütmeye çalışırken düştüğü durumun farkında değildi. "Arkadaşları dövüp suçu polise atıyorlar" diyordu(!)
Buna çocuklar bile inanmaz Sayın Vali. Çocukların neler konuştuğundan haberiniz yok belli ki!
Ethem Sarısülük'ün cenazesinin olduğu gün arayan bir dostum şöyle diyordu telefonda, "Arkadaşımın 7 yaşındaki kızı, 'Anne Ethem Ağabey'i insan kılığına girmiş bir polis öldürmüş' dedi..."
Çocuklar bunları konuşuyor Sayın Vali. Nasıl konuşmasınlar?
Polis, silahını çekip vuruyor Ethem'i. 26 yaşındaki işçi Ethem yere düşüyor. MOBESE kamerası bir anda ağaçlara dönüyor. Çünkü o kameranın görevi yurttaşını korumak değil, "devlete karşı işlenen suçları tespit etmek!" Bu eski geleneğin dimdik ayakta olduğunun testiydi Gezi.
Ali hakkında bilgilere ulaşmaya çalışırken gördüm ki bazı odaklar O'nun katledilişinin izlerini de silmeye çalışıyorlar. Tıpkı Ethem'in katilini korumaya çalışan MOBESE görevlileri gibi. Onlardan olmayanın katli vacipmiş gibi davranıyorlar. Vicdanlarını gömmüşler sanki.
Eskiden birileri "ölü ele geçirilirdi", şimdilerde kendiliğinden ölüveriyorlar!
Haberler, "Ali İsmail Korkmaz öldü" diyor.
Ölmedi ya hu! Öldürüldü!!!
Tıpkı 21 yaşındaki işçi Mehmet Ayvalıtaş gibi. O, 2 Haziran'da İstanbul -Ümraniye'de eylemcilerin arasına dalan bir otomobil tarafından ezildi.
Tıpkı 22 yaşındaki Abdullah Cömert gibi. O, 3 Haziran'da Hatay-Antakya'da, başına aldığı darbelerle öldürüldü.
Tıpkı işçi Ethem Sarısülük gibi. O,1 Haziran'da Ankara 'da, polis tarafından başından vurularak öldürüldü.
Tıpkı 18'indeki Medeni Yıldırım gibi. O, 29 Haziran'da, Diyarbakır-Lice'de karakol yapımını protesto ederken kalbini parçalayan kurşunla öldürüldü.
1994'te polis yeleği giymiş kişilerce kaçırılıp Savaş Buldan ve Hacı Karay ile birlikte katledilen işadamı Adnan Yıldırım'ın yeğeniymiş meğer Medeni. Ailesinin devlet tarafından katledilen son ferdi yani.
Ve diğerleri...
16 Haziran'da İstanbul’da ekmek almaya giderken başından gaz kapsülü ile vurulan 16 yaşındaki Berkin Elvan ile 8 haziran’da Taksim’deki eylemlerde gaz kapsülü ile başından vurulan 16 yaşındaki Mustafa Ali Tombul’un yaşam savaşı sürüyor.
Türk Tabipleri Birliği'nin 31 Mayıs-10 Temmuz verilerine göre, 61'i ağır, 10 bine yakın yaralı. 104 kafa travması. Gözünü kaybeden 11 kişi. Dalağı alınan 1 kişi ve daha fazlası...
MOBESE'ler görmese de milyonlar biliyor katillerin kimler olduğunu. Birileri "öldürüldü" yalanına sarılsa da, Adana'da göstericileri kovalarken köprüden düşerek yaşamını yitiren komiser Mustafa Sarı'nın Gezi Park'taki sembolik mezarlıkta unutulmayışı da bu yüzden. Şu saatten sonra merhum komiserin doğacak çocuğunun katillerin cezalandırıldığını görmesinden başka ne dileyebiliriz ki? Ve daha fazla ölüm olmamasından başka...