Avrupa yaptı yine yapacağını. 50 yıldır değişen bir şey yok. Hep aynı terane. Türkiye yıllardır büyük bir istekle Avrupa Birliği'ne girmek istiyor, onlar da her seferinde bir gerekçe öne sürüyor ve kabul etmiyor. Kaç hükümet geldi geçti. Şirin de gözüktük, suyuna da gittik, sert de davrandık. Olmadı, olmuyor, olmayacak.
Orası her şeyden önce bir Hristiyan ülkeler kulübü gibi çalışıyor. Bir anlamda dini birlik. Çelik üretimi amacıyla kurulmuş, sonra bir başka örgüte dönüşmüş. Biz kendi aklımızca bir takım yollar icat ediyor, oraya sızmaya çabalıyoruz. Adamlar da el ele sırt sırta veriyor bizi durduruyor.
GEREKÇE SAÇMA
Avrupa Parlamentosu'nda kabul edilen rapor çok acı. "Türkiye'nin mevcut koşullar içinde Avrupa Birliği'ne katılım süreci yeniden başlatılamaz". İşin özeti yine kandırıldık. Şaşırdık mı? Hayır.
Siz değil miydiniz İsveç'in NATO üyeliği için acele edin diyen? Adalet yok, insan hakları ihlalleri var. Mafyalar, katiller, hırsızlar kol geziyor. 15 milyon mülteci, sığınmacı, göçmen, senden olmayan birileri ülkende barınıyor.
Anladık bizi Avrupa Birliği'ne almayacaklar. Peki ne yapalım? Gümrük Birliği Anlaşması ve vizesiz serbest dolaşım hakkı almak için diretelim. Bir başka yol daha var, sınır kapılarını açtığın zaman ülkedeki bütün ipsiz, sapsız soluğu Avrupa Birliği ülkelerinde alır. O zaman da biz bu sıkıntıları çekeceğimize, Avrupalılar kara kara ne yapacaklarını düşünür. Avrupa rahat edecek diye Türkiye çöl farelerine bakmak zorunda kalmaz.
SİVİL BİR ANAYASA
20 yıldır iktidarda olan bir anlayış "12 Eylül darbe anayasası" dediği, toplumsal uzlaşma metnini 12 kez değiştirdi, 154 maddesini yeniden düzenledi, 3 kez referanduma gitti. Evren dönemi Anayasası neredeyse delik deşik oldu. Üçte ikisi yüzde 66'sı farklılaştı.
Bugün halk enflasyon, işsizlik, geçim sıkıntısı olarak sıralanan önceliklerini nasıl aşacağını düşünüyor. Halkın önceliği anayasa değil. Gıkı çıkmadan vergisini ödüyor. Günaşırı gelen zamları sineye çekiyor. Maaşlarda minimum artışa ses çıkarmıyor. Kısaca "bas gırtlağına al canını" durumu yaşanıyor. Nasıl olsa anayasa kararlarını kabul etmeyen bir lider var. E, o zaman ne diye zorluyor, yeni bir sivil anayasa diye?
NASIL DEMOKRASİ
Avrupa Parlamentosu raporları tavsiye niteliğinde oluyor. AP kararları bağlayıcı nitelik taşımıyor. İşin özünde parlamentolar, demokratik kurumlardır. Bir ülkede parlamentonun varlığı, orada demokratik seçimle bir meclis oluştuğunu gösterir.
Türkiye için rapor hazırlayan Avrupa Parlamentosu haksız itham ve ön yargılı bir kararı kabul ederek, tarihi bir hata yaptı. Vizyonsuz bir yaklaşımla yazılan rapor Türkiye- AB ilişkilerini canlandırmak yerine, adeta bir engel oldu. Türkiye'nin bu süreçteki asıl hedefi Gümrük Birliği güncellemesi ve vizesi serbestliğidir. AB ülkeleri, Türkiye'nin potansiyel güçleriyle küresel bir güç olabileceği gerçeğini kabul etmeli. AB her seferinde enerji, güç, güvenlik, iklim değişikliği gibi hemen her konuda Türkiye'yi adeta sınamak bir sınava almak yerine, güvenerek yol arkadaşı olmalı. Yoksa, Türkiye için Avrupa, bu tür kararlarıyla "iki yüzlü" olmaya devam edecektir.
Türkiye o durumda, bir türlü gerçekleşmeyen Avrupa Birliği yolculuğundan vazgeçecektir.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
|||||
|
|
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
![]() |
||||||||||||
|
||||||||||||
![]() |
||||||||||||
![]() Koç ![]() 21 Mart - 20 Nisan
|
||||||||||||
![]() |
||||||||||||
|
||||||||||||
![]() |
||||||||||||
|
||||||||||||
![]() |