IMF’nin Finance and Development Magazine yayınında, kurum uzmanlarınca hazırlanan yaşlanmanın maliyetini konu alan bir araştırmaya dayalı makale yayınlandı. Buna göre 1990’dan bu yana G20 ülkeleri içindeki gelişmiş ülkelerde kamunun emeklilik harcamaları GSYİH’larının 1.25’ine eşit miktarda artış gösterdi. Gelecek 20 yılda nüfusta yaşlanma artışının, hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde GSYİH’ların “ortalama” yaklaşık yüzde 1’i düzeyinde ek pay ayırma zorunluluğu getireceği hesaplandı. Makalede “Kamu emeklilik giderleri 2030 itibarıyla hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde GSYİH’nın ortalama yüzde 1’inden biraz fazla artacak” denildi. Artışların GSYİH’lardaki pay itibarıyla en fazla görüleceği "yükselen ekonomiler" şöyle sıralandı:
Ukrayna: Yüzde 6,
Türkiye: Yüzde 4
Rusya: Yüzde 2.3
Meksika: Yüzde 2.1
Romanya: Yüzde 2
Litvanya: Yüzde 1.8
Malezya: Yüzde 1.8
Suudi Arabistan: Yüzde 1.4
Brezilya: Yüzde 1.2
Letonya, Güney Afrika, Filipinler, Hindistan, Pakistan, Arjantin, Endonezya ve Çin: Yüzde 1’in altında.
GELİŞMİŞ ÜLKELERDE DURUM
Gelişmiş ekonomiler sıralamasında ise Lüksemburg’da 2030 yılında emekliler için GSYİH’nın yüzde 5.5’una karşılık gelen miktarda ek pay ayrılması gerekecek. Yunanistan’da 2030 itibarıyla emekliler için GSYİH’nın yüzde 5.4’ü oranında finansman gerektirecek. Kıbrıs, Belçika, Finlandiya, Slovenya, Norveç, Hollanda, İzlanda, Yeni Zelanda, İspanya gibi yaşlı nüfusun arttığı ve “emeklilik reformlarını yapmayan” ülkelerde de finansman yükü artacak.
Yükselen ekonomilerden 2010’da bu alanda görece yüksek harcama yapanlar, gelecek 20 yılda en yüksek gidere sahip olacak.
Makaleye göre, Çin ve Hindistan gibi yaşlı nüfus oranı görece yüksek bulunmayan ülkelerde gider artışları daha az şiddetli olacak, fakat emeklilik sistemlerinin nüfusun daha büyük bölümünü kapsar hale gelmesi durumunda buralarda da hızlı gider artışları görülebilecek. Ayrıca gelişmiş ekonomiler şu anda yaşlı nüfus oranında hızlı büyüme deneyimi yaşıyorlar, fakat bu 2030’dan sonra, yükselen ekonomiler daha hızlı adımlarla yaşlanmaya başladıklarında değişecek.
Kimi ülkeler şimdiden emeklilik sistemlerinde reform yaptılar ve harcama baskıları bu yola gidilmesini zorunlu kılacak gibi görünüyor. Küresel çapta 65 yaşını geçenlerin çalışan nüfusa oranı 2009-2050 yılları arasında ikiye katlanacak, bu "borçluluk oluştuğu anda ödemenin başladığı sistem" olarak bilinen, hali hazırda gelecek nesillerin de kendilerini finanse edeceğini düşünen çalışan işçiler tarafından finanse edilen pas-as-you-go planlarına dayalı kamu emeklilik sistemleri üzerine büyük bir baskı yükleyecek.
EK REFORMLAR KAÇINILMAZ GÖRÜNÜYOR
Ek reformlar yapmak kaçınılmaz görünüyor, ülkelerin nasıl ya da ne zaman reform yapacakları noktasında halihazırdaki ya da gelecekteki emekliler arasında tek sorun "adalet" olmayacak. Tercih, ekonomileri de önemli ölçüde hem küresel hem de ulusal ölçekte etkileyecek. Ayrıca ülkelerin söz konusu reformları tek başlarına mı yoksa diğer ülkelerle bir koordinasyon içinde mi yapacakları, sınır ötesi ve yatırım bağlantıları göz önüne alındığında, makroekonomik performans açısından önemli olacak. Makalede ülkelerin “emeklilik yaşını yükseltmek, işçilerin primlerini artırmak ve emeklilik maaşını düşürmek” gibi üç seçeneği bulunduğu belirtilirken şöyle denildi:
“En olumlu uzun vadeli ekonomik etkileriyle birlikte emeklilik reformu, kişilerin çalışma süresini uzatan önlemlerden biridir. Emeklilik yaşının yükseltilmesi etkin emek gücünün miktarını emekli nüfusa göre önemli ölçüde artırır. Kısa vadede iç talebin yükselmesine yardımcı olur fakat aynı zamanda hükümetler üzerinde -özel tasarruf eğilimini artıracak ve hassas iç talep üzerinde kısa vadede ek baskı yaratacak olan emeklilik ödemelerinde kesinti ya da çalışmaktan caydırıcı etkisi olacak- prim miktarını yükseltme baskısını azaltır.
Çalışmalar yaşla ilgili mali reformların ülkelerin işbirliğiyle yapılmasının reel GSYİH üzerinde, sadece bir bölgede girişilen reformlardan daha fazla etkide bulunacağını ortaya koydu. Kamu finansmanı çerçevesinde elde edilen sonuçlar ise yaş bağlantılı harcamaların GSYİH içindeki payının istikrara kavuşturulmasının, borcun GSYİH’ya oranında oldukça büyük düşüşlere yol açtığını gösterdi.
Gelecekteki yaş-bağlantılı harcamaların azaltılmasına yönelik cesur hareketler (tercihan emeklilik yaşının artırılması yoluyla) orta vadeli mali sürdürülebilirlikte önemli iyileşmelere yol açabilecek, bu özellikle eğer bu gibi reformlar bir işbirliği tartında yasalaştırıldığında gerçekleşecek. (ANKA)