Çekirdek inançlar bir bilgisayarın yazılım programına benzetilebilir. Bir programı değiştirmediğiniz sürece, nasıl kodlanmışsa o şekilde çalışacağı ne kadar kesinse, çekirdek inançların da davranışlarımızı belirleyeceği o kadar kesindir. Hatta çoğu zaman yaşayacaklarımızı belirlediğini bile söyleyebiliriz.
Çekirdek İnanca Bir Örnek
Örneğin; 4-5 yaşındayken annesinden “Senin doğduğun sene kuraklık oldu” gibi bir sözü birkaç kez duyan bir çocuk, çocuk aklıyla “Demek ki, ben uğursuzluk getiren biriyim” diye bir sonuç çıkarabilir. Dolayısıyla, yaşça büyürken karşılaştığı her olayda kendini suçlayacak bir yön bulabilir. “Varlığım insanlara tehdit oluşturuyor” gibi uç noktalarda sağlıksız düşünceler üreterek bu sonucu besleyebilir. Bu yüzden de, “uğur getiren biri” olduğunu hem kendine hem başkalarına kanıtlamak için “aşırı verici” olmaya başlayabilir.
Bu durum yetişkin olup neden bu kadar diyet ödemek zorunda olduğunu sorgulayıncaya kadar ve yine de insanlara yaranamadığını, gerçek anlamda sevilmediğini farkedinceye kadar devam eder. Daha doğrusu, bilinçaltı düzeyde kendini uğursuz olarak kodladığı için aslında kendi kendine yaranamadığını, kendi kendini sevmediğini, bu yüzden de acı çektiğini farkedinceye kadar sürer. Örneğin; özel ilişkilerinde acı çekeceği tarzda kişileri seçtiğini, sanki acı çekerse bir günahtan kurtulacakmış gibi davrandığını fark eder.
Çekirdek İnanç Temizliğine İhtiyacımız Var
İşte çekirdek inanç temizliğine duyulan ihtiyaç tam da bu noktada ortaya çıkar. Time-Line adı verilen bir teknikle bu kişinin “uğurlu” olduğunu algıladığı deneyimleri su yüzüne çıkarılır. Bu deneyimler kişinin hayatının herhangi bir döneminden olabilir. Uğurlu olduğu zamana ilişkin hislerini yeniden beş duyusuyla algılaması sağlanır. Başka bir ifadeyle, masum ve sevilmeye, mutlu olmaya layık bir insan olduğuna dair yeni bir inanç oluşturulur.
Çapa denilen hatırlatıcı alıştırmalarla ilerleyen günlerde bu inancın canlı kalması sağlanır. Bu yeni inanç kişiye yeni bir program yazılımı gibi hizmet etmeye başlar. Sanki virüs bulaşmış bir bilgisayara antivirüs programı uygulanmış gibi olur. Böylece kişinin daha sağlıklı, mutlu, başarılı ve güçlü bir şekilde hayata devam etmesi mümkün olur. Bu dönüştürme çalışmasıyla birlikte kişi, bir yandan da bilinçaltı mekanizmanın nasıl çalıştığını, neyi, nasıl kodladığını kavrar. Bu kavrayış onun düşünce kalitesini, dolayısıyla yaşam kalitesini kendiliğinden yükseltir.
Zihnimiz doğası gereği, aynı anda hem olumlu hem de olumsuz düşünceye odaklanamaz. Onu hangi tür düşünceyle doldurursak ona uygun bir enerjiyle çalışır. Dolayısıyla bizi ilgilendiren konu, olumlu düşünce ve inançları korumak, olumsuz olanların yerine olumlularını yüklemektir veya bazen sadece dengelemektir. Yani aşırıya kaçtığımız davranış kalıplarını bulup törpülemek, orta yolu bulmak yine yaşam kalitemizi yükseltecektir.