Mustafa Akaydın, düzenlediği basın toplantısında bu yıl 6- 12 Ekim tarihleri arasında 49'uncusu düzenlenecek Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin piyasa değerinin 200 milyon dolara çıktığını söyledi. Akaydın, her türlü basılı ve görsel yayın organları ve sosyal medyada çıkan haberler üzerinden yapılan bu hesaplamaya göre festivali 20 milyon dolar piyasa değeri düzeyinde aldıklarını kaydetti. Başkan Akaydın, "Altın Portakal'ın sınırlarını genişlettik. Maliyetini 5 veya 6'da 1'ine indirdik. Ama indirirken 750 etkinliğe çıktık. Manavgat, Burdur dahil her yere Altın Portakal'ı yaydık. Sadece Altın Portakal için 500 bin izleyiciye ulaştığımız tahmin ediliyor" diye konuştu.
VALİLİK SORUŞTURMA AÇTI
Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin ulaştığı noktayı başarı olarak değerlendiren Başkan Akaydın, bunu sağlarken abuk sabuk harcamalar yapmadığını söyledi, festivalin 2008 bütçesine ilişkin rakamlar açıkladı. Akaydın, 2008 yılında Altın Portakal'ın 9 günlük araç kiralama tutarının 3 milyon 400 bin TL olduğunu kaydetti. Akaydın, "140 araç kiralanmış. Bu parayla 140 arabayı satın olmak mümkündü" dedi.
Bir firmaya festivalin turizm hareketlerini düzenlemek adı altında 1 milyon 265 bin TL'lik ödeme yapıldığını, buna ek olarak aynı firmaya 300 bin TL ek ödeme yapıldığını aktaran Başkan Akaydın, yapılan ödemenin amacının belirsiz olduğunu, ayrıca firmanın kayıp olduğunu kaydetti.
Yine festivalin o yılki davetiye tasarımları için 118 bin dolar ödendiğini dile getiren Başkan Akaydın, 9 günlük festivalin otel konaklama faturasının da 2 milyon Euro olduğunu aktardı. Şimdi bu harcamaların 7'de 1 düzeyine indirildiğini kaydeden Başkan Akaydın, bir ihbar üzerine Antalya Valiliği'nin hiç konaklamanın yapılmadığı bir otele ödenen 600 bin dolar hakkında soruşturma başlattığını söyledi. Başkan Akaydın, "Bu hayali konaklama faturası ödenirken 240 odalı otelin, 374 odası varmış gibi de fatura düzenleniyor. Konuyla ilgili tüm evraklar Antalya Valiliği'ne iletildi" dedi.
'BEN HALKIN FESTİVALİYİM'
Başkan Mustafa Akaydın, 49'uncu festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması Jüri Başkanlığını yapacak Hülya Avşar'la ilgili "İçinize siniyor mu?" sorusuna ise net bir ifadeyle "Çok" dedi. Avşar adı yüzünden ailesi içinden de kendisini yadırgayanlar olduğunu, başta ablasının bu konuda kendisini 'fırçalayacağını' belirten Başkan Akaydın, şunları söyledi:
"Ben halkın sinemasının festivaliyim. Halk hangi sanatçıyı seviyorsa ben onu getirebilirim. Ben solcuyum ama entelektüelliğe de çok takan bir solcu değilim. Çünkü halkla kucaklaşacak bu insanlar. Hülya Avşar için halk oraya gelecekse bu önemlidir. Hülya Avşar'ın entelektüel birikimi, özel yaşamı beni hiç ilgilendirmiyor. Kemal Sunal yaşasaydı jüri başkanlığını ilk teklif edeceğim isimdi. Hülya Avşar'ın sanatını eleştirme hakkını hiç kimsede görmüyorum. O zaman benim çok sevdiğim Levent Kırca'yı da eleştirme hakkımız doğar, hem özel yaşamında hem de sanatının icra şeklinde. Hülya Avşar'ı eleştirmesini halkçı bir tavır görmüyorum. Bir sanatçıyı ötekileştirme olarak görüyorum."
'KALİTEMİ KOZA'YLA TARTMAM'
Akaydın, bir soru üzerine Adana Altın Koza ve Antalya Altın Portakal'ın rekabete sokulmasını "Ayıplı bir durum" sözleriyle değerlendirdi. "Zannediyorum sosyal demokrat belediye olduğumuz için rakip yaratılmaya çalışılıyor" diyen Başkan Akaydın, önemli sinema festivalleri için geçerli etik kurallar olduğunu, her festival arasında en az üç aylık zaman dilimleri yaratıldığını savundu. Başkan Akaydın, "Yıllardır haziranda, o da sürekli değil, düzenlenen Altın Koza'yı ekime doğru yaklaştırmak etik bir hareket değil. Onun ötesinde ben kalitemi Altın Koza ile tartmam. Orada Altın Portakal'dan elenmiş filmler var" dedi.
'HİLAFET ORDUSU OLDULAR'
Mustafa Akaydın, bir soru üzerine Türkiye'nin bugünkü siyasi atmosferinin, Osmanlı'nın son yıllarındaki Damat Ferit Paşa Hükümeti'ne benzediğini söyledi. O dönemde ne yaşanıyorsa bugün de aynı şeylerin yaşandığını savunan Başkan Akaydın, "O zaman da Osmanlı'nın son günlerinde Malta sürgünleri vardı, Bekir Ağa bölüğü vardı, şimdi de Silivri var, Hasdal var. Elbette Silivri ve Hasdal'da suçlu insanlar olabilir. Ama bu bir zulüm" dedi. Başkan Akaydın, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ülkenin askeri şurasında 14 tane omzu kalabalık general, burada muvazzaf askerlerini emekliye sevk ederse işte o zaman Kuvayıinzibatiye (Hilafet Ordusu) olursun. Nasıl ki o Kuvayıinzibatiye'nin başında bir tümgeneral birkaç tane asker, hepsi 700- 800 kişi, Kuvayımilliye o zibidileri nasıl tarihe gömdüyse Sakarya'da, Düzce'de, yine tarihe gömülecektir. Türkiye üzerinde bir paylaşım savaşı var. Şekli değişti. Suriye'de Arap Baharı'nda yaşananlar Türkiye'yi tehdit etmiyor mu? Adamlar 2006 yılından beni Pentagon'daki toplantılarda, Türkiye haritasını koyuyorlar. Bunlar NATO subayları, Türkiye'nin güneydoğusundan bir parçayı ayırıyorlar ve bizim subaylarımız kuyruğunu kıstırıp geri dönüyor. Oylarınızla seçeceğiniz doğru düzgün bir iktidar bulursunuz, yeni bir Atatürk bulursunuz, onu bulamazsanız hepiniz 'Ben Atatürk'üm' derseniz kurtuluruz o zaman."
Emre BAYLAN/ANTALYA, (DHA)