Aşırı yorgunluk, obezite ve üst solunum yolları enfeksiyonları horlama nedenidir
Op. Dr. Şakir Bilge Çelik, horlamanın “Soluduğumuz havanın, solunum yolunda çeşitli engeller nedeniyle zorlu geçişi sonrası oluşan sesli durum” olarak tanımlandığını ve horlamanın, hava akışını engelleyen veya daraltan sebepler nedeniyle meydana geldiğini belirterek diğer nedenleri de şu şekilde sıraladı: “Fizyolojik nedenlere bağlı olarak da görülen horlamanın en tipik örneği ‘yoğun fiziksel aktive sonrası görülen’ horlamadır. Bunun dışında horlama; santral sinir sistemi kaynaklı, solunum yolu yapılarının aşırı gevşekliğine bağlı, obezite sonucu dil kökü ve boyunda yağlanma, burun - yumuşak damak - dil kökü - gırtlak ve boyun anomalileri sonucu, ilaç kullanımı ve kronik üst solunum yolu enfeksiyonları sonucu oluşabilmektedir. Ayrıca bazı alerjenler, mesleksel faktörler, ağır fiziksel aktiviteler, beslenme bozuklukları, sigara ve aşırı alkol kullanımı, madde bağımlılığı, ilaç kullanımı da horlamayı artıran faktörlerdir.”
Horlama yaşa bağlı olarak artabilir
Yaşlandıkça solunum yolu yapılarında da bir takım değişiklikler olduğunu belirten Op. Dr. Çelik, sözlerine şu şekilde devam etti: “Tıpkı ciltte olduğu gibi, solunum yolu organlarında da sarkmalar-gevşemeler artmaktadır. Bu durum özellikle burun ve yumuşak damakta daha belirgin olmaktadır. Yine yaşla birlikte sinir sisteminin solunumla ilgili refleksel cevapları da azalmaktadır. Bir diğer sorun da yaşlandıkça kilo sorunlarının ve birtakım sistemik hastalıkların da artış göstermesidir. Dolayısıyla tüm bunlar yaşlı popülasyonda horlama sıklığını artırır. Ancak bu, çocuklar ve gençlerde de horlama olmayacağı anlamına gelmez. Özellikle çocuklarda geniz eti ve bademcik problemleri; gençlerde ise burun sorunları ve çağımızın yaygınlaşan hastalığı “obezite” nedeniyle horlama görülebilmektedir.”
Uyku apnesi trafik kazalarına bile neden olabiliyor
“Horlamayı basit horlama ve uyku apnesiyle birlikte olan horlama şeklinde 2 gruba ayırabiliriz” diyen Op. Dr. Çelik konu ile ilgili şu bilgileri verdi: “Basit horlamada sadece uykuda sesli solunum olmaktadır. Uyku apnesinde ise; uykuda solunum durmaları, oksijen satürasyonlarında (kan oksijen düzeyi) ciddi düşmeler olmaktadır. Basit horlama kişinin kendisinden çok, çevresindekileri rahatsız eden bir durumdur, ancak yine de altta yatan sebep belirlenebilirse (aşırı kilo alımı, burun kemiği eğrilikleri vs.) tedavisinde fayda vardır. Uyku apnesi ise başlı başına hayatı tehdit edebilen bir durumdur. Uykuda ani ölüm, en dramatik sonucudur. Bunun dışında kişi gece boyunca dinlenemediği için; gün içi uyuklamalar, baş ağrıları, konsantrasyon bozukluğu, iş-okul başarısızlığı, hipertansiyon ve kardiyak rahatsızlıklar görülebilmektedir. Hatta yapılan araştırmalarda trafik kazalarında apne nedeniyle olan uyuklamaların önemli bir yer teşkil ettiği saptanmıştır. Bu nedenlerden dolayı horlama ile birlikte uyku apnesi olan hastalar derhal hekime başvurmalıdır.”
Horlama kesici cihazlar geçici çözüm
“Piyasada satılan horlama önleyici aparatları çoğunlukla ‘burun solunumunu artıranlar’ şeklinde görüldüğünü ifade eden Op. Dr. Çelik, “Burun çatısında darlık, burun iç açısında daralma, burun kıkırdak çatısında zayıflık olan hastalarda; burun dış yapısını güçlendirip, germe yoluyla genişleterek burun solunumunda geçici bir rahatlama sağlayarak horlamayı azaltabilirler. Ancak sürekli kullanımları çok pratik değildir. Ayrıca sayılan patolojiler her horlayan hastada olmadığından, anlatıldığı gibi her hastada fayda vermemektedir. Dolayısıyla horlamada altta yatan patolojiye yönelik tedavi çok daha önemli ve etkilidir.” diye konuştu.
Horlamayı önleyici cerrahi operasyonlar
Op. Dr. Bilge Çelik, horlama önleyici cerrahi operasyonlar hakkında şu şekilde bilgi verdi: “Horlama tedavisinde en önemli nokta, öncelikle bunun basit horlama veya uyku apnesi olup olmadığının anlaşılmasıdır. Bu noktada hastanın kendisinden, eşi ve çevresindekilerden bilgi almak önemlidir. Bundan sonra şüphe doğan hastalarda “polisomnografi” olarak adlandırılan uyku testiyle ayırım yapmak mümkündür. Basit horlamada nedene yönelik cerrahilerle hastayı rahatlatmak mümkündür. Bunlar arasında; septoplasti (burun bölmesi cerrahisi), konka (alt burun eti) cerrahileri, nazal valf (burun iç açısı) cerrahisi, küçük dil-yumuşak damak ameliyatları, özellikle çocuklarda geniz eti ve bademcik ameliyatları sayılabilir. Son yıllarda “radyofrekans” kullanımının yaygınlaşması burun, küçük dil-yumuşak damak cerrahilerinde basit horlamalı hastalarda kolaylık sağlamaktadır. Uyku apnesi olan hastalarda ise burun ve mümkünse kilo ile ilgili sorunlar çözüldükten sonra polisomnografi ışığında sonraki tedavilere karar verilmektedir. Ağır apneli hastalarda maalesef cerrahi tedaviler fayda vermemekte ve uykuda basınçlı oksijen maskeleri önerilmektedir. Hafif ve orta apnesi olan hastalardaysa altta yatan patolojiye göre; çeşitli küçük dil ve yumuşak damak cerrahileri, dil kökü cerrahileri, çene ilerletme ameliyatları yapılabilmektedir.”