İşte o yazı...
İlk 10 yıla laf söyletmem
BAŞBAKAN Erdoğan, dün yine kendi yaptıklarını överken, geçmişi, uzak geçmişi “öfkeyle” ve “beğenmezlikle” yâd etti.
10. Yıl Marşı’ndaki “Demirağlarla ördük ana yurdu dört baştan” cümlesine atıfta bulundu.
O dönemde hiçbir şey yapılmadığını ima ederek “Neyi ördünüz?” diye sordu.
Kendi dönemlerinde çok daha fazla şey yapıldığını ima etti, ima etmedi, söyledi.
Sonraki dönemlerde yapılanlara veya yapılmayanlara söz söyleme hakkı elbette var.
Türkiye’nin çok zaman kaybettiği, 1950’lerden başlayarak çok hatalı işler yaptığı, ivmesini yitirdiği doğrudur.
Bunu biz de söyledik, yazdık. Herkes söyledi.
Özal’ın kısa bir süre bastığı gaz dışında Türkiye oldukça önemli hamleleri kaçırdı.
Dünyadan koptu. Ama cumhuriyetin ilk 10 yılına laf söylemek, dil uzatmak, eleştirmek çok ciddi bir haksızlıktır. Hak yemektir.
Cumhuriyetin ilk 10 yılı evrensel bir başarı öyküsüdür. Atatürk’ten sonra Türkiye’nin başına geçen liderlerin toplamını alsan, yetinmeyip bir de beşle çarpsan bir değil, yarım Atatürk etmezler.
“Neyi ördünüz?” deyip beğenmediğiniz Mustafa Kemal Atatürk, yüzlerce yıldır savaşlardan bitap düşmüş, elindeki toprakların yüzde 80’ini kaybetmiş, yetişmiş adamlarını cephelerde yitirmiş, kaynaklarını tüketmiş, borç harç içinde kalmış, ekonomisi olmayan, üretimi bilmeyen, çöp üretmekten, ot yetiştirmekten aciz bir ülkeyi kurtarmakla kalmamış, tüm bu kayıpları kısa sürede yerine koyacak bir sistemi bu ülkeye getirmiş bir adamdır.
Bugün sata sata bitiremediğiniz kurumların büyük bölümü onun eseridir.
Sümerbank’tan şeker fabrikalarına, bankalara kadar her şeyi onun dehası düşünmüş, kurmuş, yaratmıştır.
Tek kilometre yolu, kendine ait tek bir demiryolu traversi olmayan Anadolu’da tüm bunları yoktan var etmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Osmanlı’dan kalana yakın, yani yaklaşık 4000 kilometre demiryolu yapılırken, Türkiye’nin demiryolu yapmadığı tek dönem, Türkiye’nin ABD’nin kulu haline getirildiği Demokrat Parti iktidarı ve sonrasıdır.
Türkiye’nin en büyük yokluk dönemlerinde binlerce kilometre ray döşenirken, Demokrat Parti ve sonrasında Türkiye karayolu mahkûmu olmuş, 1950’den 2003 yılına kadar 1000 kilometre bile ray döşenmemiş, Türkiye otomobile, kamyona, karayolu ve tabii petrole aşırı bağımlı hale gelmiştir.
Atatürk ise üretimi olmadığı için vergi geliri bile olmayan bir ülkede, ona buna el açmadan, onun bunun oyuncağı olmadan, dış kaynaklara asgari düzeyde başvurarak kalkınmayı başlatmıştır.
Üstelik de bunları sıfırdan başlatmıştır. Var olan bir altyapıyı harekete geçirmemiş, olmayan altyapıyı kurarak kendi hareketini başlatmıştır.
Bugün Türkiye’nin en büyük bankası olan İş Bankası’nı kurmuş olması bile Atatürk’ün iş dehasıdır. Atatürk’ten sonrasına isteyen istediğini söyleyebilir.
Haklıdır.
Ama Atatürk dönemiyle ilgili, cumhuriyetin kuruluş yıllarıyla ilgili edilecek tek bir kem söz bile “haksızlıktır”.