KONYSİAD’ın geleneksel olarak ayda 2 kez düzenlediği kahvaltılı toplantılarından biri daha gerçekleştirildi. Her zaman haber yapan gazeteciler, bu kez toplantıya konuşmacı olarak katıldılar. KONYSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Emin Altıner açış konuşmasını yaparken “Bu kez de Konyaaltı’nı gazeteci arkadaşlarımızdan dinlemek istedik” dedi ve konuşmacılar Ahmet Dökdök, Dursun Gündoğdu, Haşmet Öyken ve Ali Orhan’ın kısa özgeçmişlerini okudu.
GÜNDOĞDU: HEBA ETMİŞİZ
İlk konuşmacı Dursun Gündoğdu oldu. Gündoğdu, Konyaaltı’nın kimliksiz olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Konyaaltı’ndan alın denizi, Kayseri’nin Konya’nın bir ilçesinden farkı kalmaz. Konyaaltı’ndan Lara’ya geçtiğinizi ancak bilboardlardaki belediye başkanlarının değişen resimlerinden anlayabiliyorsunuz. O ilçeye özgü bir renk, farkındalık yaratacak bir unsur yok. Ben Antalya’ya ilk geldiğim zamanlar Konyaaltı işlenmemiş değerli bir maden parçası, boş bir tuval gibiydi. Bir farklılık yaratmak, o madeni işleyen ustanın, o tuvale fırça sallayan ressamın becerisidir. Ve, ben geçen yıllar içerisinde gördüm ki, hakikaten Konyaaltı’nı heba etmişiz.”
“Konyaaltı’nda deniz var, gündüz güzel, geceleri simsiyah” diyen Gündoğdu konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Antalya’da deniz dalgalarının sesini duyarak yemek yiyeceğiniz bir yer var mı?.. Ben şahsen bunun özlemini duyuyorum. Limanda bir iki yer var. Biri pahalı, oraya da halkın gidip yemek yemesi çok zor. Diğerini de bugün yarın kaldıracaklar. Kruvaziyer limanımız yok. Rodos’a, Kıbrıs’a veya bir ülkeye gitmek için ya İzmir’e veya İstanbul’a gideceksiniz. Bakın, 112 Acil Servis Binası’nın yanına Devlet Opera ve Bale bir depo yapıyor. Hem de yolun tam kenarına devasa bir depo… Opera binası yapılsa tamam , ama yapılan depo… Başka yer mi yok? Gelecek nesillere gelişen alternatif turizm veya değişen ihtiyaçları için rezerv alanlar bırakmalıyız.”
KONYAALTI’NDAKİ DEĞERİN FARKINA VARILMALI
Konuşmasına yerel basının sorununun ülkenin de sorunu olduğunu belirterek başlayan Haşmet Öyken; ‘Ne yazık ki Türkiye okumuyor. Eğer okuyacak olsa, tüm sorunlarımızı ortadan kaldırırız’ dedi. Konysiad üyelerini her gün bir yerel gazete almaya davet eden Öyken, “Lütfen yerel gazete okuyun. Götürebiliyorsanız iş yerinize aldığınız gazeteleri evinize de götürün. Reklam vermeyin, okuyun, nasıl olsa ortak bir noktada buluşuruz” dedi. Konyaaltı’nda eksik olan şeyin ‘Kent ruhu’ olduğuna da dikkat çeken Öyken, kentin ruhunun, kentin çıkarılıp atılacak bir parçası değil, kente kimliğini veren, ona gerçeklik karşısında takınacağı tavrı öğreten, onu şekillendiren, gerekirse dış etkilere karşı kenti koruyan, kenti geliştiren bir ana öğe olması gerektiğini belirti.
Öyken, Konyaaltı’nda tarihi yapılar, camiler, medreseler, sarnıçlar, tiyatro binaları olmadığını , eldeki tek gerçeğe ‘Sahile’ sahip çıkılması gerektiğini de vurguladı.
Daha sonra söz alan Ahmet Dökdök kısa bir konuşma yaptı ve “Ben gazeteciyim. Ne mimarım, ne şehir plancısıyım, ne müteahhidim. Yani şehircilik konusunda uzman değilim. Ancak görülüyor ki Antalya çok kötü kullanılmış bir kent. Konyaaltı’nı de tüm kentten ayıramayız. Şehrin kötü yapısı aynen buraya da yansımış durumda. 30 yıl önce Antalyalı daha mutluydu. Konyaaltı sahillerinde halkın deyimiyle obalar, barakalar, bungalovlar vardı. Ama vatandaş da rahatça denizine girebiliyordu. Aradan geçen 30 yıl Konyaaltı sahilini daha da kötü bir duruma getirdi. Sahipsiz ve hoş olmayan görüntülere sahip şu anda Konyaaltı. Niye yönetimlerde olmuyorsunuz ve Konyaaltı’nın güzel bir görünüm kazanmasına yardımcı olmuyorsunuz” şeklinde konuştu.
Ali Orhan ise her zamanki gibi eleştirisel bir konuşma yaptı. “Benden önce Antalya’ya gelmiş veya burada bulunan gazeteciler de suçludur kentin ve Konyaaltı’nın durumundan” diyen Ali Orhan, Konyaaltı’nın bu durumda olmasının, burada yaşayan halkın tercihi olduğunu belirtti. Orhan, “15 yıldır bir belediye başkanı görevde burada. Önce onu eleştirmemiz gerekir ilçesiyle yeterince ilgilenmediği için. Halk tercihini yine aynı şekilde kullanıyorsa eleştirecekleri bir durum olmamalı. Türkiye’de demokrasinin dinamiği yerel gazete ve TV’lerdir. Antalya’nın geri kalmasının nedeni bu yerel dinamiklere yeterince önem verilmemesindendir. Şöyle baktığımız zaman Konyaaltı’nın kendi özelliği, kentleşmesi yok. Konyaaltı biraz uzak kaldı bize.. Yakınlaştırmak sizlerin elinde. Antalya’da 20 tane kaliteli vasıflı gazete var. Hergün birine bir şeyler yazsanız sorunlarınızı iletseniz sesinizi duyurmuş olursunuz. Biz hiçbirimiz size hayır demeyiz. Konyaaltı gerçekten dünyanın her yerinde tanınıyor. Ama ne yazık ki yeterli ilgiyi görmüyor, gösterilmiyor” şeklinde konuştu.
KONYSİAD Başkanı Emin Altıner de kapanış konuşmasını yaparken, “1970’lerden bu yana ele alırsak çok değişen bir Antalya görüyoruz. 70 milyonluk nüfus 2 milyona çıktı. Bu kadar çok göç alan, hızla nüfusu artan bir kente kentlilik bilincini aşılamamız zor. Eğer kentlilik bilinci yerleşirse çok şey de yerine oturur. Gürültü kirliliği, görüntü kirliliği ve ses kirliliği gibi sorunlar ortadan kalkar” dedi.
Toplantı sonunda konuşmacı gazetecilere birer plaket sunulurken, bu ay içinde doğum günü olan üyelere de küçük de olsa birer hediye verildi.