"Sayın Altan’ın özellikle bizde tek adamcılık anlayışını ifade edişi, benim adeta eleştiri değil, hakaret telakki edeceğim bir yaklaşımdır. Çünkü bizim partimizin içindeki çalışma esaslarını zerre kadar bilmiyor. Aday tespitinden tutun, bu kararları vereceğimiz ana kadar... Biz, benim de başında olduğum son üst kurula gelene kadar hangi adaylar gelmiş, kimler elenmiş, bunların hiç birini bilmem. En üst kurula gelen adayların üzerinde biz arkadaşlarımla müzakereyi yaptık. Bu kadar bizde olay şeffaf yürümüştür. Bunun dışında bir diğer yanı da işin, özellikle bizden önceki dönemlere biraz gidelim zaman tünelinde... Allahaşkına bir yerlerin talimatıyla bu ülkede yazılar yazıldı" dedi.
Gazeteci Mehmet Ali Birand’ın yazılarını nasıl karşıladığı yönündeki soruyu ise Başbakan Erdoğan, şöyle yanıtladı:
"Geçen akşam ben kendisiyle bir program yaptım. Mehmet Ali Bey bana gazetesindeki bir arkadaşla grubundaki bir arkadaşıyla alakalı dedi ki, "Ben de seninle beraber 12 Eylül’de aynı şeyleri yapmadım mı? Yaptım. Ama şimdi yanlış yaptığımızı anladım. Ve şimdi de doğruları yazacağım ve yazıyorum da" diyor. Bu tabi takdire şayandır. Geçmişteki yanlışı görüp, hakikati söylemek çok önemli. Şimdi Türkiye’de biz şu yargı reformu vesaire tüm bunları bu 26 maddelik paket içerisinde gerçekleştirdiğimizde Sayın Evren’in, Sayın Şahinkaya’nın bunların yargılanmayacağıyla ilgili neler yazdılar. Yani 20 küsur köşe yazarı biliyorum ben, bize hakaretler ettiler. E noldu? Şimdi yargılanıyor. Peki şimdi onlar ne yapacaklar?"
AHMET ALTAN NE YAZMIŞTI?
Yazısında AKP ve Erdoğan'ın icraatlarından övgüyle bahseden Altan, AKP iktidarı döneminde dokunulamaz sanılanlara dokunulduğu, devletin içindeki çetelerin yakalandığını, darbecilerin sorguya çekildiğini belirtti. Bunlardan ötürü Erdoğan'a minnattar olduğunu dile getiren Taraf yazarı, bütün bu yaşanan olumlu gelişmelere rağmen seçimlerde oyunu AKP'ye vermeyeceğini belirtti.
İşte Altan'ın gerekçesi:
Hoşnutluk ve hoşnutsuzluk
Dayatmacılığın, zorbalığın hesabı soruldu, soruluyor.
Bunun için Erdoğan'a da, AKP'ye de bu ülkenin bir vatandaşı olarak minnettarım.
Hoşnutluk ve hoşnutsuzluk
Müthiş gelişmeler oluyor.
12 Eylül darbesinin komutanı Kenan Evren dün savcıya "darbe yapmak suçundan" ifade verdi.
İnsanları idam sehpasına gözünü kırpmadan göndermiş biri Evren.
Diyarbakır Cezaevi'nde yapılan korkunç işkencelerin bir numaralı sorumlusu.
Bu ülkeye çok acı çektirdi.
Şimdi "yaşlı" olduğu için ona dokunulmaması gerektiğini savunanlar var.
YAŞLIYA HÜRMET EVREN İÇİN GEÇERLİ DEĞİL
Doğrusu, bu toprakların geleneklerinden olan "yaşlıya hürmet", benim de paylaştığım, her zaman haklı bulmasam da "anlaşılır" bulduğum bir davranış biçimidir ama Evren gibi "Asmayalım da besleyelim mi" diyen birisi için geçerli değildir.
Evren, insanlık suçu işledi.
Darbe yaparak, ülkesine ve toplumuna ihanet etti.
Kaç yaşına gelirse gelsin "hürmeti" hak etmeyen bir suçludur benim gözümde.
Evren'in "darbecilikten" sorguya çekildiğini görmek bile o günlerin acılarını hatırlayanlar için çok önemli bir olaydır.
Evren'in ifadesinin alınmasından iki gün önce de eski Özel Harekât'çı polislerden Ayhan Çarkın "faili meçhul" cinayetlerle ilgili bilgiler verdi.
AL BAKALIM BACANAK, SEN DE MİLLİ OL
Polislerin insanları yakalayıp nasıl öldürdüklerini anlattı.
Götürüp götürüp öldürüyorlarmış.
Öldürmeye o kadar alışmışlar ki polislerden biri Çarkın'a bir UZI verip, "Al bakalım bacanak, sen de milli ol" diyerek bir kurbanı öldürmesini istemiş.
Çarkın niye öldürdüklerini sorduğunda da bunun "devletin" emri olduğunu söylemişler.
Ayhan Çarkın'ın ifadeleri ve bundan sonra olacak hukuki gelişmeler, büyük bir ihtimalle Susurluk-Ergenekon hattında işlenen korkunç suçları, karanlık bağlantıları, devletin mafyalaşmasını ve bütün bunların suçlularını ortaya çıkaracak.
Devletin içindeki çeteleri apaçık göreceğiz.
Askerlerle siyasilerin elbirliğiyle ülkeyi ve devleti nasıl çürüttüğünü bütün ayrıntılarıyla öğreneceğiz.
Bunun için çok memnunum.
OLAĞANÜSTÜ GELİŞMELERİ AKP DÖNEMİNDE YAŞADIK
İnsanları insafsızca öldürenlerin, çocukların yaşlarını büyütüp asanların, zindanlarda alçakça işkenceler yapanların hukuk önüne çıkması birçok insan gibi beni de çok sevindiriyor.
Bu olağanüstü gelişmeleri biz AKP iktidarında yaşadık.
Başbakan Erdoğan'ın ve AKP'nin kararlı cesareti bu yolu açtı, dokunulamaz sanılanlara dokunuldu, devletin içindeki çeteler yakalandı, darbeciler sigaya çekildi.
Dayatmacılığın, zorbalığın hesabı soruldu, soruluyor.
AKP'YE OY VERMEYECEĞİM ÇÜNKÜ..
Bunun için Erdoğan'a da, AKP'ye de bu ülkenin bir vatandaşı olarak minnettarım.
Ama, bizim gazetenin birçok yazarından ve elemanından farklı olarak ben bu seçimlerde AKP'ye oy vermeyeceğim.
Oy verecek olanların nedenlerini anlıyorum, bu yapılanları başka bir partinin yapamayacağı görüşünün doğruluğunu da biliyorum, bazen sizin önünüzde, bazen sizin gözlerinizden uzakta aramızda kıran kırana yaşanan tartışmalardan da yararlanıyorum, bu tartışmaların yapılması gerektiğine de inanıyorum.
Ama gene de oy vermemekte kararlıyım.
Nedenim de çok karışık değil.
Ben dayatmacılığın, tek adamlığın hiçbir türünden hoşlanmıyorum.
Böyle bir gelişmenin ihtimaline bile karşıyım.
ELİMDEN GELDİĞİNCE DESTEKLEDİM
Kemalizm'e, darbeciliğe, halk iradesinin küçümsenmesine bunun için itiraz ettim, AKP'yi bu dayatmacılığa karşı çıktığı için elimden geldiğince destekledim.
Ama bir başbakan, bir şehirdeki Azeri oylarını alabilmek için tek bir "emirle" heykel yıktırabiliyorsa, ben orada dururum, benim için bu, "tek adam" yönetiminin kötü bir işaretidir.
Oy için heykeli yıktırabiliyorsa, yarın başka oylar için ne yapacağını bilemezsin.
Erdoğan'ın "bana güvenin, gerisine karışmayın" tavrından da hoşlanmıyorum, bu da halkın iradesini bir başka biçimde küçümsemek çünkü, seçim yaklaşıyor, Erdoğan'ın Kürt politikasını ya da nasıl bir anayasa yapacağını kim biliyor?
Hiç kimse.
Oy verecek olanlar, "iyi yapar inşallah" anlayışıyla verecekler.
AKP MÜTHİŞ İŞLER YAPTI ANCAK..
Erdoğan "367'yi bulursam referanduma gitmem," diyor, "halkımdan zaten onay almış olacağım", halk hangi anayasa için onay veriyor, anayasayı bilmiyoruz ki onay verebilelim, seçim sürecinde anayasa hiç tartışılmadı ki...
367 oyla anayasaya "başkanlık" düzenini koyarsa, buna halk iradesi "evet" ya da "hayır" nasıl diyecek? Diyemeyecek, halk iradesi mecburen susacak.
Erdoğan da, AKP de bu ülkede müthiş işler yaptı ama yüzde 58 oy aldıkları referandumdan bu yana çok değiştiler, benim için fazla milliyetçi, fazla otoriter, az demokratlar.
Benim oyumun eksikliği hiçbir fark yaratmayacak, büyük bir çoğunlukla kazanacaklar seçimi zaten ama sandığa gitmeyerek ben sadece kendimin duyabileceği bir şekilde de olsa "Yeniden demokrat olun" diyeceğim en azından.
Ve, referandum günlerindeki reformculuklarına geri dönmelerini dileyeceğim.