Datça'da ocak ayından nisan ayı sonlarına kadar pek çok ot yetişiyor. Mevsimine göre toplanan otlar temizlenip, ayıklandıktan sonra kimi zaman pişirilerek kimi zaman çiğ haliyle derin dondurucularda depolanıp yıl boyu tüketiliyor. İlçede turizm sezonu boyunca yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgi gösterdiği otlar, restoran ve lokantaların yanı sıra Datçalıların sofralarının da vazgeçilmezlerı arasında bulunuyor. Datça'da yetişen yüzlerce ot çeşidi arasında devetabanı, labada, ebegümeci, kazayağı, gışıyak, acıca, turp otu, zemperlik (gelincik), dallampa veya dalleme (papatya sapı), tilki otu, gara gazıyak, sarı ot, kişniş, iğnelik, çeti otu (karahindiba), dılan (ısırgan otu) ön sıralarda yer alıyor.
'OTLAR, BAHARIN MÜJDECİLERİDİR'
Datça'nın kırsal Reşadiye Mahallesi'nde yaşayan ev kadını Tennur Balcı (53), Datça Yarımadası'nın zengin bitki çeşitliliğine sahip olduğunu söyledi. Kentin doğal ortamında yetişen otların salata ve kavurmalar başta olmak üzere meze ve böreklerde kullanıldığını belirten Balcı, "Datça'da otlar baharın müjdecisidir. Sofralarımızın olmazsa olmazıdır. Hem salatalar hem de yemeklerde kullanırız. Özelikle kavurma yaparız. Pirinç ve bulgurla da pişirilir. Turp otunu meze ve salatalarda kullanır, çorbalarımızın yanında servis yaparız. 'Gara gazıyak' adını verdiğimiz otların böreği çok lezzetli olur. Sarı ot ise şifa deposudur. Mide ve bağırsaklara iyi geldiği bilinir. 'Gışıyak' isimli otumuzun ise yemeğini yaparız. Kavururuz, yumurtalısı çok güzel olur. Arapsaçı (rakı otu) ise hem sütle kavrulur hem de kuzu etli yemeği olur" dedi.
‘KUŞAKTAN KUŞAĞA AKTARILAN BİR KÜLTÜR’
Datça Özcan Yılmaz Anadolu Otelcilik Turizm Meslek Lisesi mezunu, evli ve bir çocuk annesi Gözde Yarımağa (26), mutfağında otun büyük bir öneme sahip olduğunu ifade etti. Datça ot yemeklerinin geçmişten günümüze kadar uzanan bir kültürün izlerini taşıdığını belirten Yarımağa, "Ot, bize büyüklerimizden kalan bir miras. Geçmişte ninelerimizden, annelerimizden bize kadar uzanan ot serüveninin, gelecek kuşaklara da taşınacağını umut ediyorum. Çünkü Datça'mızın doğası, otların yetişmesi için çok elverişlidir. Her yerden adeta ot fışkırıyor. Biz de gençlere otları tanıtıyoruz" diye konuştu.
'40’INA KADAR KEÇİYİ SONRA KEÇİNİN YEDİĞİNİ YİYECEKSİN’
Datça Belediyesi Hızırşah Kültür Evi Sorumlusu Arkeolog Okan Özalp ise Datça'da, Yörük kültürünün halen yaşatıldığına dikkat çekti. Özalp, "Datça'daki dağlar, Torosların sonudur. Dolayısıyla Yörük kültürü halen yaşatılıyor. Datçalılar ve Yörüklerin, ortak bir deyimleri var: '40'ına kadar keçiyi yiyeceksin. 40'ından sonra ise sağlıklı yaşayabilmek için keçinin yediğini yiyeceksin' derler. Datça aynı zamanda geçmişte antik dönemde, Knidos'ta tarihte ilk farmakolojik yani ecza biliminin merkezleri bulunuyor. O dönemin hekimleri ki Kos'ta Hipokrat dahil bu bölgeye gelip, dünyanın dört bir yanından topladıkları otları bu topraklara ekmişler. 2 bin 500 yıldır var olan ve günümüze kadar ulaşan bu otlar iklimin müsait olması nedeniyle bu coğrafyayı benimsemişler. Binlerce yıl önce otlar ecza biliminde kullanılmış ve ilaç elde edilmiş" dedi.
Mehmet ÇİL/ DATÇA (Muğla), (DHA)
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |