GÜN HABER (Özel)
Antalya İdare Mahkemesi Başkanlığı’na başvuran Şehir Plancıları Odası, Kırcami planlarının öncelikle yürütmenin durdurulmasını sonra da iptal edilmesini istedi. Oda adına mahkemeye başvuran Av. Koray Cengiz, TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın hatalı plan, karar ve uygulamaları yargıya götürmekle görevli olduğunu belirterek dava dilekçesinde şu görüşlere yer verdi:
BİR AY ASKIDA KALMASI GEREKEN PLAN 29 GÜN SONRA İNMİŞ
“İmar planlarının bir ay (otuz gün) süre ile askıya çıkarılacağı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak DAVA KONUSU PLANLAR 18.02.2022-19.03.2022 TARİHLERİ ARASINDA 29 GÜN SÜRE İLE ASKIYA ÇIKARILMIŞ DURUMDADIR. Dava konusu plan değişikliği, askı tarihinin başladığı 18.02.2022 tarihini izleyen günden itibaren 30 günlük sürenin, 20.03.2022 tarihinde bitmesi gerektiği açık olup, planın askıda indirildiği 19.03.2022 tarihinde henüz yasal ilan süresinin dolmadığı görülmektedir. Bu durumda 30 günlük yasal askı süresinde ilan edilmeyen, usulüne uygun askı ilanı yapılmayan dava konusu planların hukuka aykırı olduğu açıktır.
… Somut olayda da plan askı süresi aynı şekilde olup bu nedenle öncelikle bu gerekçe ile iptaline karar verilmesini talep ediyoruz.”
Dava dilekçesinde bunun dışında iptali için öne sürülen gerekçeler şöyle sıralandı:
“Kent merkezinde yer alan 1600 hektarlık bir alanın yapılaşmaya açılmasını sağlayan imar planında herhangi bir nüfus projeksiyon hesabı bulunmamakta olup 125.000 kişilik nüfus hesabının bir altlığı bulunmamaktadır. Kaldı ki; daha önceki Kırcami plan revizyonlarında da odamızca ifade edilen nüfus hesaplaması ve projeksiyon nüfus kabulü hatalı olmakla birlikte, yeşil alan fazlalığı mevcut imar uygulaması gören alan için yeterliliği tartışma konusudur. Bu hesabın doğru yapılmaması bölge genelinde sosyal donatıların eksikliğine yol açacaktır.”
“Öncelikli olarak planlama alanları bir bütün halinde değerlendirilmesi planlama yaklaşım ve stratejilerinin bu doğrultuda yapılması gerektiği planlamanın başlıca planlama ve şehircilik ilkesidir. Planlar parçacıl olarak idari sınırlar dikkate alınarak değerlendirilemez. Bu kapsamda yine Büyükşehir Belediyesince hazırlanan 1/25000 ölçekli nazım imar planı kent bütünü şeklinde hazırlanmış ve nüfus projeksiyonu kent bütününde hesaplanmıştır. Bu duruma göre Antalya kent merkezi kapsamında onaylanan 1/25000 ölçekli nazım imar planına göre 2030 yılı nüfus projeksiyonu, mevcut planlı alanların nüfus kapasitesinden daha azdır. Bu nedenle de 1/25000 ölçekli nazım imar planı kapsamında yeni yerleşim alanlarının planlanmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Kaldı ki bu tespit Kırcami Bölgesinin 1/5000 ölçekli nazım imar planının iptali için açtığımız Antalya 2. İdare Mahkemesinde 2015/253 esasta açtığımız davada uzman Bilirkişi heyetince açıkça tespit edilmiştir.
Bu bağlamda planlama ve şehircilik ilkelerine uygun olmayan bir şekilde planlama alanın nüfus projeksiyon hesabının ilçeler bazında ayrı ayrı hesaplanması yoluna gidilmesinin hiçbir Bilimsel ve teknik dayanağı yoktur.“
“Sadece bu bölgede yaşayanlar için planlanan sosyal donatı alanları ancak sağlanmış, kentin geneline hizmet edecek diğer bölgedeki eksik kalan donatı alanlarını tamamlayacak ekstra donatı alanı yaratılmamıştır. Böylelikle Bölgenin Tarım dışına çıkartılmasına yönelik alınan kamu yararıyla uyuşmayan bir planlama yapılmaktadır.”
“Kuzey-Güney aksında güçlü bir ulaşım bağlantısı sağlanabileceği öngörüsüne yer verilmiş olmasına rağmen ulaşım bağlantıları devamlılığı olamayan yollarla sağlanmaya çalışılmakta hatta bir önceki planda 60 metre olarak planlanan ana ulaşım aksı 50 metreye düşürülerek kamu yararıyla uyuşmayan bir planlama yapılmaktadır.”
“Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinin İmar Planlarına Dair Esaslar başlıklı Yedinci Bölümünün İmar planı ilkeleri başlıklı 21.maddesinde “MADDE 21 – (1) İmar planları, varsa kadastral durum işlenmiş, en son onaylı halihazır haritalar üzerine çizilir.” hükmü varken yapılan plan revizyonu güncel Halihazır haritalar üzerine hazırlanmamıştır.”
“Kırcami bölgesinin mevcut dokusunda bir çok suyu arkı / suyu yolu bulunmak olduğu herkes tarafından bilinmekteyken; bu suyu yollarına dikkat edilmemesi bu suyu yollarının kapatılmasına yol açacak olup bu durum daha sonraki süreçte bölge genelinde su baskınlarının oluşmasına yol açıp açmayacağı her hangi bir şekilde raporlanmamıştır.”
“BU BAĞLAMDA MEVCUT KULLANIMLARA GÖRE YAPILMAYAN 1600 HEKTARLIK BİR PLANDA BELEDİYE KAYNAKLARININ YANİ KAMU KAYNAKLARININ GEREKSİZ BİR ŞEKİLDE BOŞA HARCANMASI SÖZ KONUSU OLUP KAMU ZARARINA YOL AÇAN BİR PLANLAMADIR. BU KAYNAKLARIN BOŞA HARCANMASI BELEDİYELERİN KENTİN DİĞER ALANLARINA YAPACAĞI YATIRIMLARI AZALTACAĞI GİBİ ÜLKE KAYNAKLARININ BOŞA HARCANMASINA DA YOL AÇACAKTIR.”
“Söz konusu bölge rantı yüksek olup, orta üst ve üst sınıfa hitap edeceğinden özel araç sahipliğinin yüksek olacağı aşikârdır. Bu bağlamda bakıldığında Antalya’daki özel araç sahipliliğinin yüksek olması ve bu araçların kent içindeki ulaşıma günlük yaşamda dahil olmasıyla; yerleşim kararları sonucunda bölgeye ciddi oranda taşıt yığılması olacaktır. Bu durum yine ilke kararı ile çelişki oluşturmaktadır. Bununla birlikte planlama alanı ve çevredeki ulaşım analizleri yapılarak plan açıklama raporunda yer verilmemiştir. Dolayısıyla ulaşım talepleri değerlendirilmeden ulaşım bağlantıları oluşturulmaya çalışılmış ve devamlılığı sağlamayan ulaşım bağlantıları oluşturulmaktadır.”
“Kent merkezinde kalan birçok su yolunun bulunduğu, jeolojik yapısı oldukça geçirgen olan bu alan ve çevresinde Dünya incisi kentimizde son derece sağlıksız şartların oluşmasına ve bir ÇEVRE FELAKETİNE yol açacaktır.”
“ 1/25.000 ve 1/5.000 ölçekli nazım imar planları onama sınırı dışında her hangi bir imar planı yokmuş gibi etrafındaki imar planı kararları gösterilmeden çizimi yapılmıştır. Çevresindeki imar planı kararları ile bütünlüğü sağlanıp sağlanmadığı plan üzerinde gösterilmemiş, adeta bu bölgede ilk defa imar planı kararı getiriliyormuş gibi plan paftası onaylanmıştır.”
“Dava konusu planın hukuka, kamu yararına ve şehircilik ilke ve esaslarına aykırılığı yukarıda ayrıntılı olarak ifade edilmiştir. Öte yandan söz konusu kararlar ile ileride telafisi imkansız zararların doğacağı da açıktır. Anılan sebeplerle DAVALI İDARENİN SAVUNMASI ALINMADAN ÖNCE YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARI VERİLMESİNİ BU MÜMKÜN OLMADIĞI TAKTİRDE İSE İDARENİN SAVUNMA SÜRESİ KISA TUTULARAK YÜRÜTMENİN DURDURULMASINA karar verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.”
SKANDALIN SORUMLUSU KİM?
Bu skandal doğru ise en büyük iki sorumlusu Muhittin Böcek ve Genel Sekreter Av. Cansel Çevikol Tuncer... Böcek büyükşehirde yapılan tüm işlerin siyasi sorumluluğunu, Tuncer ise hukuki sorumluluğunu taşıyor.
Genel sekreterin görevleri şu şekilde sıralanıyor;
Genel sekreter, büyükşehir belediyesinde hizmetlerin yürütülmesi, belediye başkanı adına onun direktifi ve sorumluluğu altında mevzuat hükümlerine, belediyenin amaç ve politikalarına, stratejik planına ve yıllık programlarına uygun olarak belediyenin çalışmasını koordine eder.