Faruk Eczacıbaşı, Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD) 2014 yılı 4'üncü olağan toplantısına katıldı. Su Otel'de gerçekleşen 'Kuşaklararası Girişimcilik Farkı' konulu sunum öncesi ANSİAD'ın yeni üyeleri Tayfun Ardıç, Argun Şahin, Muhittin Topuz, Erol Kabadayı, Rana Demirer ve Halil Bülbül'ün rozetlerini, ANSİAD Başkanı Ali Eroğlu ile konuk konuşmacı Faruk Eczacıbaşı taktı ve üye girişi belgelerini verdi.
Konuşmasına Antalya ile ilişkilerini anlatarak başlayan Faruk Eczacıbaşı, "Ben Antalya'nın cemazül evvelini bilirim. Bir defa askerliğimi burada yaptım, her yıl en az bir hafta Olimpos Çıralı'da tatil yaparım" dedi. Kendisini bir aile ortamında bulduğunu anlatan Faruk Eczacıbaşı, şöyle devam etti:
1ANSİAD'dan bir konuşma isteği aldığımda başlığı ben önerdim. 'Kuşaklararası Girişimcilik Farkı.' Bir ailede biri girişimci ise diğerleri de girişimci sayılıyor. Girişimci bir aileden geliyorum. Nejat Eczacıbaşı'nın oğlu, Şakir Eczacıbaşı'nın yeğeniyim. İş hayatına 24 Ocak kararları ile birlikte atıldım. Babam bu yıllarda büyük bir öngörü göstererek girişimcilik paltosunu ve ceketini askıya astı ve Eczacıbaşı'nı kurumsal yöneticilerine teslim etti. Babam sapına kadar girişimciydi, sapına kadar da risk alırdı. Ancak bir gerçek vardı ki risk alan birisinin arkasını toplayacak birileri lazımdı. Çünkü en büyük hataları, kendilerini iyi yönetici sananlar yapar."
24 Ocak kararları sırasında Eczacıbaşı'nda profesyonel yöneticiler eliyle krizin çok iyi yönetildiği ve büyük yatırımları başardığı için Türkiye'de daha sonra yaşanan krizlerde rahat uyuduklarına dikkat çeken Eczacıbaşı, "Bugüne kadar yaşanan krizlerden kuvvetlenerek çıktık. Çünkü rakiplerimiz etkilendi. İyi yönetimler olmasa bu krizlerden çıkamazdık. Çünkü girişimcilik kanınızda varsa durmuyor, birilerinin durdurması lazım" dedi.
İş hayatındaki tecrübelerini paylaşan ve işe alt kademelerden başladığını anlatan Eczacıbaşı, şöyle devam etti:
"1980'li yılların ortalarında isyan dönemim başladı. O yıllarda kişisel bilgisayarlar (PC) devreye girdi. Mühendis değilim ama PC'leri bünyemize oturtarak bir değişim sevdasına kapıldım. Bu değişimi fark ettiğim için büyüklerimizle bir kuşak savaşı da başlamış oldu. 90'lı yılların sonuna kadar bunun için çalıştım. Kendi bildikleri sistemi bırakmak istemeyen tutucu arkadaşlara karşı yeni bir yapı için çalıştım. Bunu yaparken kendimce bir risk alıyordum. Babam, amcam kendi sistemlerini kurmuşlar, üstelik başarmışlar. Siz genç bir adam olarak geliyorsunuz, kanıtlanmamış bir sistemi getirmek istiyorsunuz. Zor, ama yılmadım. Çevremdeki az sayıda ekibimin başarısı ile farklı bir noktaya geldik. 90'lı yıllarda internetin çıkması ve sisteme adapte edilmesi önemli bir gelişme oldu."
TEKNOLOJİK GELİŞMEYE TÜRKİYE HAZIR DEĞİLDİ
90'lı yılların ortalarında ülkenin koalisyon hükümeti tarafından yönetildiğini ve gündemi siyasilerin kavgalarının işgal ettiğini hatırlatan Faruk Eczacıbaşı, "Bir grup arkadaş 'Türkiye Girişimcilik Vakfı' diye bir kurum oluşturduk. Amacımız Türkiye'yi teknolojik gelişime hazırlamaktı. Politikalar üreterek, teknolojik gelişimi nasıl adapte edebilirizi araştırmaya, düşünmeye başladık. Planlar yaptık, raporlar yazdık. Sırtımızı sıvazladılar ama bir destek bulamadık. Ancak 2000'li yıllara geldiğimizde fark edildik" dedi.
O tarihlerde DPT içinde 'e-dönüşüm' adında bir kurul oluşturulduğunu, bu kurulda Abdüllatif Şener ve Binali Yıldırım'la birlikte çalıştıklarını söyleyen Faruk Eczacıbaşı, ABD'de girişimciliğe ilişkin önemli gelişmelerin yaşandığını da belirterek, "Eczacıbaşı içinde bunları yapmam mümkün olmadığı için bu alanda kendime ait yatırım yapmaya karar aldım" diye konuştu.
İş hayatında eski ile yeni mukayesesi yapıldığında 'Altı kaval, üstü Şişhane' bir durum yaşandığını dile getiren Eczacıbaşı, "Geriye dönüp baktığımda eski şirketleri gördüm. Sanayi yöneticiliğini gördüm. Yeni, girişimcileri gördüm" diyerek, eskilerle yeni arasındaki farkı da şöyle anlattı:
"Bir kere yeni fikirlerin ürün ve servise dönmesi eskisinden çok kolay. Çünkü tuğla yapmıyorsunuz. Ürünler, beyinlerin çalışması ile ortaya çıkıyor. Ortada bir sorun varsa, o sorunla binlerce genç uğraşıyor. İkincisi, gençler; 'Benim müthiş bir ürünüm var. Sermaye lazım' diyor. Dinliyorsunuz. Üründe sıkıntılar var. Bir defa kendi ürününün pazardaki durumunu tanımıyor. Pazarlama boyutuyla ilgili hiç bir fikri yok. Bir de marka kavramından uzaklar."
ŞİRKETLERİ ÇOCUKLARA BIRAKMAK YERİNE SATMALI
İşadamlarının şirketlerini, belli bir süre sonra çocuklarına devrettiklerini hatırlatan Faruk Eczacıbaşı, bu fikre karşı olduğunu belirtti. Eczacıbaşı, "Şirketinizi, daha iyi bir fiyata, kar elde ederek başkasına devredin. Yola çıkıldığında kuralları herkes biliyor. Günü geldiğinde şirketinden ayrılacağını da biliyor. O zaman kararı kendisi vermeli ve çocuklarına devretmek yerine satmalı" diye konuştu.
GENÇLER BİZDEN DAHA İYİ BİLİYOR
Gezi olaylarının önemli bir gerçeği ortaya çıkardığını söyleyen Eczacıbaşı, "Gezi olayları gençler açısından bizleri şaşırttı. Gördük ki gençler bazı gerçekleri bizlerden çok daha iyi biliyor. Bu bilinçle piyasalara geliyorlar" dedi. Eczacıbaşı, Türkiye'de Türkiye pazarı için yapılan kavgaların daha büyük pazarlar için yapılması gerektiğini vurguladı.
Gezi olayları ile başlayan krizle ilgili görüşlerini de anlatan Eczacıbaşı "Daha uyumlu bir hükümet yapısı olsaydı, Gezi olayları daha farklı şekillenirdi. Kafalarla ilgili yeni bir kültür oluşturulması gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu.
Konuşmanın sonunda ANSİAD Başkanı Ali Eroğlu ile toplantı başkanı Sedat Peker, Faruk Eczacıbaşı'na gecenin anısına plaket verdi.
ANTALYA, (DHA)