Cemevleri için kritik günler

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu cemevlerinin ibadethane statüsü için 2 haftadır karar almaya çalışıyor.

Devlet, cemevlerini ibadet yeri olarak kabule yanaşmazken, bu konunun tartışıldığı davada Yargıtay da karar vermekte zorlanıyor. “Cemevi ibadethanedir” diyen ve bu kararında direnen mahkeme ile “hayır değildir” diyen Yargıtay Hukuk Dairesi arasındaki çatışmayı bitirecek olan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, konuyu iki haftadır karara bağlayamadı.
Davanın 10 yıla yaklaşan hikayesi özetle şöyle gelişti: 2004 yılında kurulan Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği tüzüğünde, “Alevi inanç ve ibadet merkezi olan cemevlerini yapmak ve yaptırmak, imar planlarında ibadet merkezi olarak ayrılan alanlarda Alevi yurttaşların yaşadığı yerlerde cemevi inşası için girişimde bulunmak” ifadelerine yer verdi. Cemevini ibadethane olarak tüzüğüne alan dernek, valiliğin hışmına uğradı. Ankara Valiliği bu tüzük maddesinin değiştirilmesini istedi. Talebi kabul edilmeyince de başsavcılığın derneğin feshedilmesi için dava açmasını istedi. Ankara Başsavcılığı da bunun üzerine 24 Kasım 2010’da Ankara 16. Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak, “Aleviliğin din, cemevinin de ibadethane olmadığı” gerekçesiyle derneğin kapatılmasını istedi.

ŞAHİDİ DİYANET OLDU
Bu talep mahkemeden döndü. Mahkeme ret kararını şu gerekçeye dayandırdı: “Cemevleri yüzyıllardır Alevilerin ibadet yeri olarak toplumca bilinmiş ve kabul görmüştür. Derneğin tüzüğünde yazılı bulunan ‘cemevleri ibadethanedir’ hükmü Anayasa’nın 2. maddesine aykırılık taşımadığı gibi kanunlarla da yasaklanmamıştır.” Fakat karar bu kez Yargıtay’a çarptı. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, mahkemenin kararını bozdu. Yargıtay bozma gerekçesini Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı” görüşüne dayandırdı.

YARGIÇ DİRENDİ
Yerel mahkeme Yargıtay’ın bozma kararı üzerine de geri adım atmadı. Dosya bu kez üst kurul sıfatıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gitti. Kurul uzun aradan sonra davayı bu ayki gündemine aldı. Ancak Genel Kurul’dan beklenen kritik karar çıkmadı. Bunun gerekçesi, kurulun karar vermekte zorlandığı yorumlarıyla açıklandı.
Edinilen bilgiye göre Kurul, cemevi meselesini ilk olarak 19 Kasım günkü toplantıda gündeme aldı. Ancak, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin kararında imzası bulunan üyeler yerine başka üyelerin Kurul’a katılması mesele yapıldı. Kurul, ilk bozmada imzası olmayan hakimlerin ilk kararı savunmakta zorlanacağı görüşüyle, 7. daireyi temsil edecek üyelerin değiştirilmesini istedi. Kurul, davayı bu kez 26 Kasım’da gündeme aldı. Ancak bu kez de karar yeter sayısı olan üçte ikilik sağlanamadığı için görüşmeler ertelendi. Genel Kurul, konuyu önümüzdeki haftalarda karara bağlamak zorunda. Direnme kararı onaylanırsa, hükümetten önce Alevi açılımı yapılmış olacak. Bu karar, tüm idareyi ve mahkemeleri bağlayıcı nitelik taşıyaca

ADNAN KESKİN / TARAF - ANKARA -

Sivrisinekle mücadele taburu

Benzinin 3,3 TL, mazotun 2,9 TL'ye inmesi gerekiyor

YORUMLAR

Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.

demir

29 Kasım 2014 Cumartesi 14:08

Anayasanın 2.nci maddesi cumhuriyetin niteliklerini tanımlarken ne diyor,demokratik,laik ve sosyal bir hukuk devletidir.Yerel mahkeme bu konuya bakarken ilgili maddeye bir aykırılık görmüyor.Ayrıca yasaklayıcı bir kanun maddesi de olmadığına göre tamamen hukuk çerçevesin de kalarak bir karar veriyor.Yargıtay ise mevcut anayasa ve kanunla yetinmiyor bu konuda DİYANET'den görüş soruyor ve kararını diyanet'den gelen görüş üzerine veriyor.Şimdi sormak lazım başa dönersek, hani cumhuriyet demokratik'di,Laik'di,hukuk devletiydi.Görülen o ki bu söylenenler sadece şeklen yazılan yerlerde kalmışlar.Uyğulamada,sahada günlük yaşamda bunların hiç birisi yok.Bu kavramların önce içini boşaltıyoruz,sonra kendi çıkarlarımız doğrultusunda istediğimiz bi hale getiriyoruz ucu bize dokununca da bas bas bağırıyoruz,nerde bu demokratik,laik,hukuk devleti diye,bunları keşke ırzına geçerken düşünseydik.Bütün mesele eşit yurttaşlık temelinde,eğer bu güne kadar devleti yönetenler, bu çerçeveden baksalardı bugün bizler bu meseleleri konuşmayacaktık.Oysa bunları çok kolayca çözebilecek,bilği ve acı tecrübelere sahibiz,Bu konuda söylenecek çok şey var ama sözümü şöyle bitireyim,Abdullah Bin Tahir Azdi derki,birğün bağdat pazarında bir yahudiye kızarak köpek dedim.Tam o esnada HALLAC yanımdan geçmekteydi'İçindeki köpeğin havlamasına müsaade etme, sustur onu dedi've devam etti,'Evladım insanlar dinlerini kendileri seçmezler,kaldı ki hem Musevilik,hem Hiristiyanlık,hemde islam hak dinidir.Amaçları aynıdır,Araçları farklıdır.Bakarmısınız şu Mansur'daki bakış açısına,göze, hoşgörüye,eşitliğe, insan sevğisine,onun içindir ki 11 asır sonra bile Mansur'u sayğıyla anıyoruz.Demekki hala içimizdeki o kötü varlığı söküp atarak, yerine İNSAN SEVĞİSİ koyamamışız.

Yorumu oyla 10 3