Uppsala'da Çevre İletişimi ve Çevre Çatışmaları alanında uzmanlaşma çalışmaları yapan Emine Karakitapoğlu, Antalya bölgesinde yürüttüğü bilimsel araştırmaları ve 'Türkiye'de HES Projelerindeki ÇED Süreçlerine Halkın Katılımı' başlıklı tezini gündeme getirerek, Antalya bölgesinde devletle vatandaş arasında kaybolan güvenin yeniden tesisi için Büyüknohutçu çiftinin, eğer varsa azmettiricilerinin bulunarak en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini söyledi.
YENİ POLİTİKALARIN DEVREYE SOKULMASI ZORUNLU
Mermer ve taş ocaklarına karşı mücadeleleriyle tanınan Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çiftinin öldülmesinin çok acı ve üzücü bir olay olduğunu belirten Karakitapoğlu, "Katil zanlısının cinayete azmettirildiğini söylemesi ise hem çok trajik hem de devletin Antalya bölgesinde tarıma, su kaynaklarının sürdürülebilirliğine ve halkın sağlığına zarar veren, ormanları ve doğal yaşamı tahrip eden HES ve taş/mermer ocaklarına ilişkin yeni politikaları devreye sokmasının zorunluluğunu ortaya koyuyor" dedi.
DEVLETLE VATANDAŞ ARASINDAKİ GÜVEN İLİŞKİSİ SARSILMIŞ
İsveç Landsbrusk Üniversitesi bunyesinde 2015 yılında yaptıkları bilimsel çalışmanın, Antalya bölgesinde devletle vatandaş arasındaki güven ilişkisinin ciddi sekilde sarsılmış olduğu sonucunu ortaya çıkardığını hatırlatan Karakitapoğlu, bunun sebebinin de o bölgelerde yaşayan halkın hayatını doğrudan etkileyecek olan HES, maden/mermer/taş ocakları gibi yatırımlarda vatandaşların fikirlerinin alınmaması, daha önemlisi mahkeme kararlarının uygulanmaması olarak kendini gösterdiğini kaydetti.
DEVLET VATANDAŞIN SESİNE KULAK VERMİYOR
Antalya bölgesinde yaptıkları saha çalışmalarında tespit eedilen en çarpıcı sonuçlardan birinin, halkın yatırımcı firmalarla karşı karşıya bırakılmasını gösteren Karakitapoğlu, "Devletin vatandaşının sorunlarına kulak vermek yerine, yatırımcıyla birlikte hareket ettiğinin ortaya çıkmasıydı. Araştırmalara ve anketlere katılan vatandaşların, sivil toplum örgütü temsilcilerinin, avukat ve gazetecilerin en çok üzerinde durduğu, dikkat çektiği sorunlardan birisi buydu. Nitekim, devletin yatırımcıyla birlik olup yerel halk aleyhine dava açtığı, vatandaş lehine sonuçlanan mahkeme kararlarını ise uygulamadığı çok sayda hukuki süreç olduğunu tespit ettik" dedi.
CİNAYETİN AYDINLATILMASI GÜVENİ YENİDEN KURAR
Devletin bu tavrına bağlı olarak 'devlet ve vatandaş arasındaki güven ilişkisinin' ciddi şekilde sarsıldığının da çalışmada ortaya çıktığını belirten Karakitapoğlu, "Güven konusunun, çözülmesi gereken ciddi bir sorun olduğunun ilgili bakanlık ve kuruluşlarca da görüldüğü ve gerekenin yapılacağı beklentisindeyim. Çevreci olarak bilinen Büyüknohutçu çifti cinayetinin azmettiricilerinin bulunarak en ağır şekilde cezalandırılması, devletin çevreyi koruyan vatandaşının arkasında olduğunu göstermesi ve vatandaşıyla güven ilişkisini yeniden kurması bakımından büyük önem taşıdığı kanaatindeyim" dedi.
TÜRKİYE AARHUS SÖZLEŞMESİ'NE TARAF OLMALI
Türkiye'nin 'çevre sorunlarında hukuksal destek ve kararlara halkın katılımı ile bilgiye ulaşmayı öngören' Aarhus Sözleşmesi'ne taraf olmasının halkın yaşadığı sorunları büyük oranda azaltacağı önerisinde bulunan Karakitapoğlu, "Yogun bir şekilde narenciye ve örtü altı sebze üretiminin yapıldığı Alakır Vadisi boyunca akan Alakir çayı üzerine 4'ü faaliyete geçmiş 8 HES kurulması ile sedir ormanlarını tahrip eden, tarıma ve insan sağlığına zarar veren mermer ocaklarının gerçekçi ve halkın ihtiyaçlarının göz önüne alındığı Çevre Etki Değerlendirme çalışmalarına tabi tutulması bölgede yaşanan geri dönüşü olmayan tahribatın önüne geçebilirdi" dedi.
NEDEN ANTALYA BÖLGESİ?
Bu çalışmayı Antalya bölgesinde yapma nedenlerini de anlatan Emine Karakitapoğlu, şöyle konuştu:
"Antalya bölgesi yıllardır için için çok büyük çevre sorunlarıyla boğuşuyor. Bunu ülkede yaşayanlar gibi dışardan bakan araştırmacılar, bilim insanları ve çevre sorunlarıyla ilgili herkes yakından takip ediyor. HES bakımından Ahmetler ve Alakır Vadisi bölgedeki en talihsiz iki örnek. Antalya, Elmalı ve Finike ise sedir ormanlarını yok eden, tarım faaliyetlerine ve halkın sağlığına büyük tehdit oluşturan taş ve mermer ocakları yüzünden geri dönüşü olmayan tahribatın yapıldığı diğer bölgeler. Memleket dışından bilimsel ve yansız bir şekilde Antalya bölgesine bakıldığında, birçok konuda tehlike çanlarının çalmakta olduğunu görebiliyorduk. O nedenle 2015 yılında Antalya'yı seçtik. Büyüknohutçu cinayetinin yıllardır büyük çevre sorunlarıyla boğuşan Antalya'nın yardım çığlığı olduğu kanaatindeyim. Antalya'daki çevre sorunları bir bütün olarak ele alınmalı ve en kısa zamanda yeni politikalar devreye sokulmalı ki halkın karşı karşıya olduğu sorunlar aşılabilsin."
Mehmet ÇINAR/ANTALYA, (DHA)