* Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek kalabalık aile kahvaltısında kendi elleriyle omlet yaparken, anılar dile düştüğünde kahkahalar yükseldi ağabey evinden. Ağabeyi Şadi Böcek'le at arabasında sinema makinesiyle köy köy gezip film oynattıkları günlerden, babasıyla birlikte nacakla kar kesip sattığı günlere kadar pek çok anısını paylaştı.
* Keyifli sohbet sırasında bazen duygusallaşan, bazen saz çalıp türkü söyleyen Böcek, 4 dönem belediye başkanlığı yapmanın her babayiğidin harcı olmadığını belirtti. Seçmeniyle her zaman sıcak diyalog kurduğunu söyleyen Böcek, "2019'a kadar arkadaşlarımla birlikte çalışacağız. Sonra Allah bize neyi nasip ederse onu yapacağız. Gönlümüzden her şey geçer" dedi.
2000 yılında annesini kaybeden, iki ağabeyi de hayatta olmayan Böcek artık 'baba ocağı'nın kendisinden birkaç yaş büyük ağabeyi Şadi Böcek'in evi olduğunu söylüyor. “Cam seralardan çıktık geldik" diyen Böcek, "Hepimiz çok çalıştık. Buralar sebze ve zeytin ağaçlarının olduğu yerlerdi. Tamamında izimiz var. Hani tarlada izi olmayan harmanda yüzü olmaz hesabı" diye konuştu.
İNEK OTLATTIĞI YERDE DERS ÇALIŞTI
Çocukluk yıllarından söz eden Böcek, “Konyaaltı'nda 5- 6 sülale vardı. Herkesin 100 dönümün üzerinde yeri vardır. O yıllarda ilkokul ve ortaokuldan sonra okula giden azdı. Babam rahmetli olunca yapacak işlerimiz belliydi. Bir yandan okula devam ettik bir yandan çalıştık" diyor.
İnek otlattığı yerde bir yandan da ders çalıştığını anlatan Böcek, "Okul arkadaşlarım annesi babası memursa onların defteri, kitabı, sözlüğü, spor ayakkabısı hemen alınırdı. Bizde nakit para yok. Portakal, fıstık zamanı paramız olurdu. Süt sattığımız sütçü 1 ay oldu mu bize maaş gibi para öderdi. Rahmetli annem sütçüden para beklerdi. Eğer sütçü 'Ayşe teyze arabanın lastiklerini değiştirdim' derse benim kitap sözlük bir ay ertelenirdi" diyor gülerek.
SİNEMACILIK GÜNLERİ
Lise yıllarında Dar Film'de çalıştığını belirten Muhattin Böcek, o dönemde 25545 nolu piyango biletine 10 bin lira para çıktığını anlatırken, “Hemen sinema makinesi aldık" diyor. Çalıştığı firmada ilçelerden gelen filmleri sarıp hazır hale getirdiğini söyleyen Böcek, “Elmalı'da sinemacı İbrahim amca vardı. Üç günlük film alır, öğrenci olduğum için bana burs verir gibi 'Bir gün de filmi sen oynat' derdi. Filme para vermiyorduk. O yıllarda elektrik yoktu. At arabasının üstünde jeneratörü pancar motoruyla çalıştırıp elektrik elde ediyorduk" şeklinde konuşuyor.
Yaptığı anonslardan da sözeden Böcek gülerek, “Herkes tarlada. Ses seda yok. Yol yok. Gelen geçen kamyon yok. Hoparlör de büyük olunca sesim her yerden duyuluyordu. Ben de 'Dikkat dikkat, siz sinema sevenleri sinemamıza bekliyoruz. Sinemamızda Deli Yusuf var' diye tüm oyuncuları sayıyorum. Bir gecede Kapıcılar Kralı'ndan 80 lira almıştık. Deli paraydı" diyor.
KÖYLÜ ÇAPUT SERİP FİLM İZLERDİ
Konyaaltı'nın tamamında film oynattıklarını söyleyen Böcek, "Sandalye yetmezdi, köylü yere çul çaput serer izlerdi filmi" dedi. Sinemacılık hayatında dezavantajlar da yaşadığını söylerken “Fotosel lambası vardır. O lamba yanarsa 20 lira giderdi. İki lamba yaktın mı para kazanamazdın. Ona da bir icat bulmuştum. Neler neler" şeklinde konuşuyor.
PARA ALMAYA GİDİYOR, PARA VERİYORUZ
Sinemacılığın dışında fıstık topladıklarını aktaran Böcek o yıllara ait bir anısından söz ederken bütün aile kahkahalara boğuluyor. “Sattığımız fıstığın parasını almaya gidiyoruz Durali amcaya. O bize cura çalıp sonra da yanındakilere dönerek 'Oğlum topla bakalım paraları. Boşa mı çalıyoruz?' diye sizden para istiyor" diyen Böcek, toptan meyve işi ve taşımacılık yaptıklarını da anlatarak "Ayrıca 450 liraya bir patoz aldık. Harman yerine gidip patozu kuruyorduk. Bir yaz sezonunda patozdan 850 lira kazandık" diyor.
KATIRLARLA KÖYE GİDİYORDUK
“Her dönemin kendine özel güzellikleri vardı" diyen Muhittin Böcek, o yıllarda kendine has köylü çocuğu olarak bağ bahçe ve ineklerle ilgilendiğini söylüyor. Yazın Çağlarca'daki evlerine giderken köye araç çıkamadığı için at arabasıyla yol ayrımına geldiklerini, sonra da katırlarla devam ettiklerini anlatıyor.
Köyde kuru baklagil, meyve ve sebze işleri yaptıklarını belirten Böcek, “Ortaklarımız her şeyi hazırlardı. Biz de katırlarla Feslikan Yaylası'na çıkarak satış yapardık. Sonra kar çukurundan nacakla kar keserek beyaz kaputa koyardık. At arabalarının üzerine keçeleri açıp 'Karlamacı geldi' diye bir başlardık sahile kadar inerdik rahmetli babamla. O günleri tabi özlüyorum" şeklinde konuşuyor.
SİYASETE DE HEVES EDİYORDUK
Siyasetle Konyaaltı Belediyesi eski Başkanı Hasan Talşık sayesinde tanıştığını belirten Böcek, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Tüm işlerimizin arasında bir taraftan da siyasete heves ediyorduk. Bizim tapulu alanımızda taş ve kayaları kırdırıp cam sera yapmak için Köy Hizmetleri'nden dozer, kompresör istiyorduk. O dönemlerde insan böyle kurumlarda köylüsünü arıyordu. Rahmetli Hasan Talşık Köy Hizmetleri'nde şefti. Sonra bir gün dedi ki, 'Meclis üyesi olur musun?' Dedim ki 'Meclis üyesi ne iş yapar?' Anlattı. Anavatan Partisi'ne kaydoldum. Sanıyordum ki Talşık kazanınca hepimiz kazandık. Meğer 9'uncu sıradaymışım. Derken öyle başladık."
GÖZYAŞLARIMI DURDURAMIYORUM
Siyasetle ilk tanıştığında neler hissettiği sorusuna yanıt veren Böcek sözlerine “Çocukluğumuzdan beri ezilerek, işçilik, amelelik, patronluk, şoförlük pek çok işle uğraştık" diye başlıyor. Belde başkanı seçildiği dönemde Başbakan Mesut Yılmaz'ın Antalya'ya gelişini anlatırken, “Havaalanında davullar çalışıyor. Çok kalabalık. Yılmaz önde, ben ikinci koltuktayım. Beni bir ağlama tuttu. İçimden 'Babam bu günleri görseydi' diyorum. Siliyorum gözümü ama durmuyor. O kadar heyecanlıydım" diyor.
RANT İÇİN YEŞİL ALANI HEBA ETMEDİK
“Halka rağmen hiçbir şey olmuyor. Allahın izniyle halkın desteğiyle oluyorsun ne oluyorsan" diyen Muhattin Böcek, “18 yıl önce göreve geldiğimde Konyaaltı'nda iki bankamatik vardı. Boğaçayı Köprüsü yoktu. İki eczane vardı. Lise yoktu. Öncelikli hedefimiz altyapı oldu. Burası 35 yıl önce planlanmış bir yer Antalya Belediyesi zamanında. Benden önce imara açılmış. Biz kat yükseltmedik hiç. Yeşil alan dünyada kişi başına 10 metrekaredir. Bizde 11.8'dir. Kişilerin rantı için yeşil alanı heba etmedik" diyor.
Çalışmalarını gerçekleştirirken belediye başkanlarıyla kavga etmediklerini, ağabey- kardeş ilişki içinde çalıştıklarını vurgulayarak “Bir şey söylediysem de halk için söyledim" diye ekliyor.
6 AY 24 SAAT POLİS KORUDU
“Bu benim hayalimdeki projeydi dediğiniz ne var?" sorusunu şu cümlelerle yanıtlıyor Böcek:
“Konyaaltı sahili hayalimdi benim. Tuvaletleri denize akan, salaş yapılarla kuşatılan bir yerdi. Önce Allah'ımıza sonra polislere güvendik. Tam 6 ay 24 saat polisler korudu beni. Sahilin yıkımını gerçekleştirdik. Gazipaşa'dan Kaş'a kadar kanalizasyona bağlanan ilk sahildir Konyaaltı sahili. Ama hayalim daha sonra bir yerde yıkıldı."
ÇOCUK, ÇİÇEK; BİR DE BÖCEK OLACAK
Böcek projelerini anlatırken, “Yaşlı kreşimiz Türkiye'de bir örnektir. 5'inci kreşimizi açacağız Milli Eğitim işbirliğiyle. Kongre ve fuar merkezini 2017'de bitiriyoruz. EXPO 2016'nın minyatürünü 32 dönümlük alanda yapıyoruz" diyor. Çocuklarla birlikte çiçek dikeceklerini belirten Böcek bir de espri yapıyor, “Ana teması çocuk ve çiçek. Bir de böcek olacak."
HİÇ BOŞTA KALMADIK
“18 Nisan'da başkanlıkta 18'inci yıla giriyorum" diyen Böcek, gelecekte siyasetin başka bir noktasında yer alıp almayacağı sorusunu, “Dördüncü dönemde yüzde 60'la seçilebilmek her babayiğidin harcı değildir. Beni seçen, kefil olan, aday gösterenleri mahçup etmedik. 2019'a kadar arkadaşlarımla birlikte çalışacağız. Sonra Allah bize neyi nasip ederse onu yapacağız. Gönlümüzden her şey geçer. Bakarız o dönemde. Kararımızı verir geçeriz" diye yanıtlıyor.
CHP'YE DENİZ BEY DAVET ETTİ
Hiçbir zaman Ali Cengiz Oyunları içinde, gizli kapılar arkasında siyaset yapmadığını belirten Böcek, “Siyasetim çok açıktır. Ben 3 kasım seçimlerinde Anavatan Partisi'nin barajı geçemeyeceğini biliyordum ama gece gündüz çalıştım. CHP'nin önceki genel başkanımız Deniz Baykal bana 'CHP'ye gel' dedi. Ama benim vefam var. 3 Kasım seçimlerinde Anavatan Partisi barajı geçemeyince çok üzüldüm, ağladım. Mesut Yılmaz'la telefonla görüştüm. 'Ne yapacaksın?' dedi. 'Deniz bey istedi' dedim. 'İyi yaparsın' dedi. Ve CHP'ye geçtim" diye anlattı.
Bir şeye ne kadar sinirlense de hep içine attığını anlatan Böcek, “Kimseyi kırmam ancak bazı insanları Allaha havale ediyorum. Fevri hareketle siyaset yapılmaz. Eleştirdiğimde katkı koyarak eleştiri yaparım. Antalya'ya katkı koyan herkesten Allah razı olsun, hangi parti olursa olsun. Önemli olan hizmettir" diyor.
FUARDA KİTABIMI İMZALAYACAĞIM
Kendine ayırdığı zamanlarda arkadaşlarıyla bir araya geldiklerini, okey oynadıklarını söyleyen Böcek bir de sır veriyor:
“Biyografimi yazıyorum. 2017 yılında nasip olursa Konyaaltı Kitap Fuar'nda imza günümüz olacak."
Öncelikle Allah'ın verdiği sağlığa sonra verdiği makama ve bugünlerine şükrettiğini belirten Böcek, “Duygusal mısınız?" sorusuna “Çok. Bazen canım sıkılır annemin mezarına gider dua ederim" yanıtını veriyor.
SİYASET UZUN İNCE BİR İŞTİR
Bağlama çalan, türkü söyleyen Muhittin Böcek siyasetin uzun ince bir iş olduğunu söyleyerek, “Uzun ince bir yoldayım, bağlamada ilk çaldığım türküdür. Aşık Veysel'i rahmetle anıyorum. Bizim yolumuz uzundur. Allah herkese sağlık, huzur, mutluluk versin. Herkesi seviyorum. Kimseye kinim nefretim yok" şeklinde konuşuyor.
SİYASETTE İŞİN SIRRI BU
Vatandaşlarla diyalogların hep iyi olan, dört dönemdir başkanlık görevini sürdüren Böcek bunun sırrını ise bir anı ile aktarıyor:
“Benim köylüm çapa yaparken uzaktan 'Kolay gelsin. Nasılsın?' demem. O duvardan atlar yanına giderim. Sarmaş dolaş sohbet ederim. Herkesi öperim. İçimden gelir bu. Hiç unutmam yaşlı bir annemizin elini öptüm. Sarmaş dolaş sohbet ediyoruz. Annemiz yanındakilere dönüp 'Kim len bu?' diye sordu. Orada bulunanlar 'Hani karlamacı Mustafa vardı ya onun oğlu' dedi. 'Nolcek şimdi?' diye sordu annemiz. Yanındakiler, 'Seçim var. Oy kullanacağız' dediler. Yaşlı annemiz 'Oğlum bu çocuğa oy verelim biz' diye cevap verdi. İşte işin sırrı bu. Ben o yaşlı annemize 'Kim len bu?' dedirtiyorum. Oysa belki başka bir siyasi partinin başkanı yanından geçerken 'Kolay gelsin, nasılsın?' deyip devam etmiş yoluna. Onu pazarcı satıcı sanıyor o yaşlı annemiz."
BAŞKAN OLACAKSIN DESELER GÜLERDİM
Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek, “Çocukken bir gün belediye başkanı olacaksın deselerdi ne düşünürdünüz?" sorusuna gülümseyerek şu yanıtı veriyor:
“Gülüp geçerdim. Bakın sanat okuluna girmek imtihanlaydı o zamanlar. Ben elektrik bölümünü kazanmıştım yüksek puanla ama metal işlerini yazdım. Çünkü cam sera yapacaktık. Ben yaşamımı hep hayra yordum. Siyasete girdiğim zaman doğup büyüdüğüm yere aday olmak istemiştim."
ÇEKİRDEK SATARKEN SİNEMACI OLDU
Sinemacılık günlerinden söz ederken kahkahalar yükselen evde ağabeyi Şadi Böcek'e takılmadan da edemiyor Başkan Muhittin Böcek. “Ağabeyim çekirdek satarken sinemacı oldu" diyerek sözlerini şu cümlelerle sürdürüyor:
“Ağabeyim askerliğini Gaziantep sınırda, kaçakçıların geçiş noktasında yaptı. Bir gün komutan bölüğü topluyor. 'Arkadaşlar sinemacı arkadaşımız tezkere alıyor. Sinemadan anlayan varsa bir adım öne çıksın' diyor. Kimse çıkmıyor. Bunun üzerine Yüzbaşı 'Yazık.. Oğlum 100 kişinin içinde sinemadan anlayan yok mu?' deyince ağabeyim 'Şadi Böcek Antalya. Emret komutanım' diye öne çıkıyor. Komutan bu kez, 'Şadi Böcek harbiden sinema mı yaptın mı yoksa su çekirdek mi sattın?' diye soruyor. Ağabeyim sinema makinesini hiç bilmezdi. Ağabeyim bu olayı bize aktarırken, 'Ya komutan nasıl bildi benim çekirdek sattığımı derdi."
BABAMLA ARKADAŞ GİBİYİZ
Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek'in oğlu 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Gökhan Mustafa Böcek, babasıyla arkadaş gibi olduklarını söylüyor. Babasıyla tavla oynamaktan ve dizi izlemekten hoşlandığını anlatan Gökhan, sokakta gözüne çarpan bir olumsuzluğu hemen fotoğraflayıp babasına gönderdiğini de ekliyor. Siyasete çok fazla sıcak bakmadığını ifade eden işletme bölümü öğrencisi Gökhan, “Kesinlikle olmaz demiyorum ama çok da fazla istemiyorum" diyor.
Röportaj: Selma KUNAR/ANTALYA, (DHA)