Antalya’ya hizmet etmenin kendisinin çocukluk hayallerinden biri olduğunu anlatan Böcek, seçildiği zaman belediyeyi yurttaşlarla birlikte insanların yaşamını kolaylaştıracak bir anlayışla yöneteceklerini belirtti.
Antalya’ya dair düşüncelerini Cumhuriyet’e anlatan Muhittin Böcek, şunları söyledi:
-4 dönemdir Konyaaltı Belediye Başkanlığı görevinden sonra Büyükşehir belediyesi başkan adayı gösterildiniz. Muhittin Böcek kimdir?
Orta okul ikinci sınıfta babamı kaybettim. Konyaaltı’nın en zengin aile çocuğuydum ama paramız yoktu. Keçinin peyniri, ineğin sütünü satarak kazanılan paralarla okudum. Geçirdiğim 43 yıl içerisinde dağda ve çayırda harman makinesi de çalıştırdım, traktörle çift sürüp kum da sattım. Açık hava sinemacılığından, otobüs taşımacılığına kadar birçok iş yaparak ekonomik gücümü sağladım. Daha sonra Kemer-Tur’un yönetimine seçildim. Çevremdekilerin desteği ile Anavatan Partisi’nde siyasete başladım. Meclis üyesiyken Mesut Yılmaz’ın atamasıyla Konyaaltı Belediye Başkanı oldum. 2002’de yapılan seçimlerde ANAP barajın altında kalınca o dönemde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın davetiyle CHP’ye geçerek siyasi hayatımı sürdürmeye partimde devam ettim. İkinci başkanlığımda girdiğim seçimi yüzde 52, üçüncüde yüzde 60, dördüncüde ise yine yüzde 60 oy oranı ile kazandım. Aldığım oylar bana halka dokunabildiğimi ve Antalyalıları anlayabildiğimi gösterdi. Aynı başarıyı büyükşehirde de göstereceğim.
‘Yaşanabilir bir kent için çalışacağım’
-Yaptığınız birçok projede ödül aldınız. Belediyecilik anlayışınız nedir?
Belediyecilik öyle bir iştir ki her yeni dönemde yapılan yatırım bir yatırım daha ister. Seçim bildirgelerinde yazdığımız ne varsa sadece onları gerçekleştirmekle kalmadık hep üzerine bir şeyler koyarak hareket ettik. 20 yıllık belediye başkanlığım süresi içinde, vicdanımı rahatsız edecek hiçbir şeyin altına imza atmadım, tutamayacağım sözü asla vermedim. Gerçekleştirdiğimiz her projede temel önceliğim, halkımızın daha mutlu ve huzurlu olmasına yönelikti. Geriye dönüp baktığımda, bunu birlikte başardığımızı da görmekten büyük mutluluk duyuyorum. 7’den 77’ye Antalya’da yaşayan yurttaşlarımızı mutlu etmek, onların daha yaşanır bir kente sahip olması, bitmek bilmeyen sorunlarına çözüm bulmak ve ihtiyaçlarına karşılık vermek temel hizmet anlayışım olacak. Çünkü 20 yıldır bu sorunlara çözümler üretiyorum ve üretmeye devam edeceğim.
-Konyaaltı Belediyesi’nde neler yaptınız? Bu süre içinde halkın size bakışında neler gördünüz?
Dünyada kişi başına düşen yeşil alan yüzde 10 iken Konyaaltı’nda yüzde 11’den çoktur. Planlı alanlarda yaptığımız parklarda 85 bin ağaç vardır. Antalya’da bulunan 19 ilçeden doğalgazın bittiği tek ilçe Konyaaltı’dır. İlçemizde 53 okulumuz var. Golden City Awards ödülü kazanan Yaşlılar Kreşi, 200 kişilik çok amaçlı salonu, spor salonu, kuaför ve atölyeleriyle yaşlılara hizmet veren çok kıymetli bir projemiz. Aileler çocuklarını kreşe bırakır gibi anne-babalarını merkezimize bırakıp akşam işten çıktıklarında alabiliyorlar. Burada 30 binin üzerinde Rus yaşıyor. Kent konseyinde yabancılar meclisimiz vardır. Konyaaltı bana 20 yıl boyunca güvendi, çok şükür bu güveni asla sarsmadım. Şimdi aynı güveni Antalya’da yaşayan sevgili yurttaşlarımızdan da bekliyorum.
-Dört dönem belediye başkanlığı yaptınız. Seçilirseniz nasıl bir Antalya yaratacaksınız?
Ben olmayacak şeyleri gündeme getirmem çünkü kent ve kentli adına taleplerde bulunurum. Barışla, dostlukla, siyaset yapmadan, yaşayan insanların istekleri doğrultusunda Antalya’yı birlikte yöneteceğiz. Antalya’daki sıkıntıları,0 büyükşehir meclis üyesi de olduğum için tüm ilçelerin sorunlarını biliyorum. Kişisel çıkar ve ranta yönelik değil, halkın ihtiyaç ve taleplerine yönelik projeler üreteceğiz. Gazipaşa’dan Kaş’a kadar ulaşım, çevre, tarihi alanların korunması gibi sorunlar var. Taş ocaklarına sınırlandırma getirerek yenilenebilir enerji ile Antalya’yı kalkındırabiliriz. Çevreci olmamız lazım. Tarihini, doğasını, çevresini hep birlikte korumak zorundayız. 31 Mart 2019 sabahına kadar kapı kapı gezerek, Antalya’da ulaşılmadık bir karış yer bırakmayacağız. Çalışmalarımızda ayrımcı ve dışlayıcı değil, birleştirici ve bütünleştirici bir dil kullanacağız.