Türkiye, geçen yıl 55 puanla 117. sırada iken, bu yıl ise 56 puanla 120. sırayı Kongo, Fiji, Liberya, Makedonya ve Seyşeller ile paylaştı. 2011 yılında açıklanan raporda ise Türkiye 54 puan ile yine 117. sıradaydı.
Raporda Türkiye, bulunduğu bölgede ''sıradışı'' olarak nitelendirildi ve önceki yıllarda olduğu gibi ''kısmi özgür'' ülke sınıflamasına dahil etti.
Basın ve ifade özgürlüğü ile ilgili anayasal garantilerin kısmi olarak dikkate alındığını kaydeden raporda, özellikle bu özgürlüklerin ceza hukuku ve terörizm kanunlarındaki bazı maddeler ile kısıtlandığı belirtiliyor.
Raporda ayrıca şu ifadeler yer alıyor: ''İddia edilen Ergenekon darbe planları ve PKK'lı olduğu sanılan kişilere yönelik baskınlarda gözaltına almalar nedeniyle Türkiye, dünyada en çok gazeteciyi hapis eden ülke olmaya devam ediyor.''
ABD'de 70 yıl önce kurulan insan hakları ve özgürlükleri izleme örgütü Freedom House'un bu yılki raporunun dünya geneli değerlendirmesi de kötümser bir tablo çıkarıyor.
Rapora göre, ''2012 yılında dünyada özgür medya ortamından yararlanan insan yüzdesi son 10 yılın en düşük seviyesinde.''
197 ülke içinde 63 tanesi (%32) "özgür" olarak sınıflandırılırken, 70 ülke (%36) "kısmi özgür" ve 64 ülke (%32) "özgür olmayan ülke" olarak sınıflandırıldı.
Geçen yılki raporda ise bu sayı 66 ülke özgür, 72 kısmi özgür ve 59 özgür değil olarak sınıflandırılmıştı.
GERİ GİDİŞ RAHATSIZ EDİCİ
Raporu ve Türkiye'nin durumunu değerlendiren Freedom House Başkanı David Kramer, Türkiye'deki yönelimi "rahatsız edici" olarak nitelendirerek şöyle dedi: "Demir parmaklıklar arkasında, gözaltında alıkonulan ve hapiste bulunan gazeteci sayısını herkes görmekte. Bu tutuklanma tehdidinin Türkiye'deki gazetecilerin özgürce hareket etme ve iş yapma imkanlarını kısıtlaması, endişe verici bir nokta olarak görülmekte. Umudum, Türkiye AB ile entegrasyon sürecini derinleştirdikçe, bu alanlarda daha büyük liberalleşme hareketleri görmek.''
Kramer, Türk hükümet yetkililerinin, tutuklu kişilerin "gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılanmadığı" yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerineyse, davaların ayrıntılarını bilmemesine rağmen, ABD hükümetinin ve dünyadaki birçok bağımsız insan hakları kuruluşunun da bu konudaki kaygılarını dile getirdiğini hatırlattı.
Raporun Türkiye ile ilgili bölümünün hazırlanmasında büyük rol üstlenen Dr. Karin Deutsch Karlekar, hükümet yetkililerinin bu savunmasına karşı çıkarken, "Gazeteciler aleyhine açılan birçok davanın uydurma olduğuna inanıyorum" dedi.
Birçok gazetecinin haklarında hüküm olmamasına rağmen yıllarca tutuklu kaldığına işaret eden Karlekar, Mustafa Balbay'ı örnek olarak gösterdi.
Hükümet yetkililerinin kendisine, tutuklu kişilerin gazeteci değil, "terörist" veya "uyuşturucu satıcısı"olduğunu söylediğini aktaran Karlekar, gazetecilere karşı bu yönelimin birçok uluslararası kuruluş tarafından kaydedildiğini belirtti.
Karlekar, Türkiye'deki yeni anayasanın ifade ve basın özgürlüğüne yönelik kısıtlanmalardan arındırılması gerektiğini belirtirken, bu konuda "iyimser bir havanın olmadığını" sözlerine ekledi.
Freedom House raporu resmi olarak yayımladıktan sonra bir oturum düzenlendi.
Oturum sırasındaki bir soru üzerine Karlekar, bir taraftan oldukça demokratik ülke görüntüsü veren Türkiye'de basın özgürlüğü alanında "geri gidişin" sürdüğünü söyledi. (bbc)