AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye’de sadece gazetecilik yaptığı için tutuklanan hiçbir basın mensubu bulunmadığını söyledi.
Brüksel Basın Kulübü’nde konuşan Bağış, "Türkiye’de bazı gazetecilerin tutuklu olduğu doğrudur. Fakat bunların hiçbiri gazetecilik yaptıkları için tutuklanmamıştır. Bunlar ya işledikleri iddia edilen bazı suçlar, ya yasa dışı örgüt üyeliği ya da seçilmiş hükümeti demokratik olmayan yollarla devirmeye çalıştıkları gerekçesiyle tutuklanmıştır. Bu tutuklama kararlarını benim hükümetim, yürütme ya da yasama organları vermemiştir. Yargının kararıdır. Savcılar bu kişiler hakkında topladıkları kanıtlar ve belgelerle hakimleri (tutuklamaya) ikna edebilmişlerdir" dedi.
Bağış, yargılamalar sonuçlanana kadar kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğini vurgulayarak, mahkemelerin, basın mensuplarının devam eden yargı süreçlerini gereken şekilde sonuçlandırarak iddiaları açıklığa kavuşturmalarının beklenmesini istedi.
Egemen Bağış, "Aynı yargı 4 yıl önce benim de mensubu olduğum iktidar partisini, AK Parti’yi kapatma girişiminde bulundu. Ben de savcının siyaset yasağı getirilmesini istediği 71 parti mensubu arasındaydım.
Hakkımda "kışkırtma" suçlaması vardı ve savcıya göre iki açıklamam bu kapsamdaydı. Bunlardan birinde bir toplantıda ’halkın temsilcileri halkı temsil etmeli’ sözüm savcı tarafından çok kışkırtıcı olarak değerlendirilip siyasetten yasaklanmam istenmişti. İddianamede hakkımdaki diğer gerekçe, ’kadınların mini etek giyebilme hakkı kadar başörtüsü hakkı da olduğuna inanıyorum’ şeklinde konuşmuş olmamdı. Savcı bunu da çok kışkırtıcı bulmuştu" şeklinde konuştu.
BABANIN PARTİSİ KAPATILACAK
Kapatma davasının yaklaşık 8-9 ay sürdüğünü ve bu sürede birçok olumsuzluklarla karşılaştığını anlatan Bağış, "Hatta 9 yaşındaki oğlumun hayatı bile zorlaştı. Bir gün bir arkadaşıyla sokakta oynarken arkadaşı bisikletini ödünç istiyor. Oğlum ’hayır’ deyince arkadaşı ’babanın partisini kapatacaklar, işsiz kalacak ve bundan sonra bisiklete binemeyeceksin’ şeklinde konuşmuş. Evde 2 gün ağladı. Bu tür olumsuzluklara katlanmak zorunda kaldık, Allah’a şükür geride kaldı" ifadesini kullandı.
Yargılamaların bazen süre alabileceğini ve insanların hayatlarında bu tür acılara neden olabileceğini kaydeden Bağış, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in yargı sürecini hızlandırmak için yargı reformu üzerinde yoğun şekilde çalıştığını anlattı.
Türkiye’de 12 bin civarında olan toplam hakim ve savcı sayısının nüfusa oranının Avrupa ülkelerine kıyasla düşük olduğunu ama uzun süre yeni hakim ve savcı alımlarının yargı tarafından engellendiğini hatırlatan Bağış, yargı
reformuyla bu engelin aşıldığını ve önümüzdeki dönemde yeni personel alımlarıyla bu alandaki yetersizliği ortadan kaldıracaklarını söyledi.
Bağış, "bazı basın mensuplarının hükümete muhalif oldukları için tutuklandıkları" şeklinde iddialar olduğunu anımsatarak şunları kaydetti:
"Bu iddialara cevabım şudur: Hükümete muhalif oldukları için
tutuklandığı söylenen basın mensuplarından çok daha hükümet karşıtı olanlar gayet iyi durumdalar. Yazıyorlar, köşeleri var, televizyon programlarına çıkıyorlar, şikayetçi değiller. Fakat maalesef yasa dışı işlere karıştıkları iddiası varsa bunların icabına bakılmalı."
Bu konuda kendisinden bir örnek vermek istediğini belirten Bağış, "Bir gün bu tür davalara bakan bir savcıdan telefon geldi. Beni savcılığa davet ediyordu. ’Neden gelip sizi ziyaret etmeliyim? Bir bakanın gidip savcıyı görmesi normal değil’ dedim. Savcı bunun üzerine ’Elimizde size ait olduğuna inanığımız bazı deliller var. Bir baskında ele geçirdik ve emin olmamız gerekiyor’ dedi. Bunun üzerine savcıya gittim. Bana bazı özel telefon görüşme kayıtları gösterdi. Bu kayıtlarda önemli, gizli ya da devlet sırrı gibi birşey yoktu. Bazılarını 20 yıldır tanıdığım birkaç arkadaşlarımla samimi telefon sohbetleriydi. ’Bu kayıtları nasıl elde ettiğini’ sordum. Bir dergiye yapılan baskında ele geçirilen bir CD’den çıktığını ve burada başka siyasetçilere ait kayıtların da bulunduğunu söyledi. Bu telefon görüşmelerinin gerçek olup olmadığını ve sesin bana ait olup olmadığını sordu. Ben de doğruladım. Sonra yasa dışı yollarla elde edilmiş bu kayıtlardan şikayetçi olup olmadığım soruldu. Şikayetçi oldum, çünkü benim rızam dışında kaydedilmiş sesimi dinlemek gerçekten kötü bir duyguydu. Maalesef bu baskınların bazılarında Başbakan’ın (Recep Tayyip Erdoğan) eşiyle yatak odalarındaki özel sohbetlerinin kaydı bile bulundu. O hale bu sadece basitçe
basın özgürlüğü davası olamaz. Başka birçok unsur var. İtalya’daki Temiz Eller davasına ve başka ülkelerdeki benzer davaları hatırlatıyor. Bunlar demokratik yollarla seçilmiş hükümeti demokrasi dışı yöntemlerle devirmek isteyen grup ya da yapılanmalara ilgili" dedi.
UYMAMIZ BEKLENMESİN
Başmüzakereci Bağış, AB dışişleri bakanlarının Suriye’yi ele alacakları yarınki toplantısına Türkiye’nin davet edilmemesine sert tepki gösterdi.
Fransa’nın Türkiye’nin davet edilmesi yönündeki girişiminin Kıbrıs Rum kesimi tarafından veto edilmesini değerlendiren Bağış, ’Demek ki Suriye üzerinde Türkiye’den daha etkili olduklarını düşünüyorlar" dedi.
Bağış, "AB’nin, alınmasında katkımız olmayan kararlarına uymamız beklenmesin" ifadesini kullandı.
AB kararlarına Türkiye’nin de katılması bekleniyorsa, AB zirvelerine ve bakanlar toplantılarına Türkiye’nin de davet edilmesini isteyen Bağış, daha önceki aday ülkelerde tatbik edilen bu davetlerin Türkiye’den esirgenmesini eleştirdi.
ENDİŞELİYİZ
AB Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, AB’nin borç krizini yönetme tarzına bakışının sorulması üzerine bir endişesini dile getirerek, Yunanistan ve İtalya’da kurulan teknokrat hükümetlerinin kısa vadede iyi bir çözüm gibi görülebileceğini ama uzun vadeli ve kalıcı çözümde halk desteğinin önem arzettiğini vurguladı.
Bağış, 2001 yılında ağır bir ekonomik kriz yaşayan Türkiye’nin bugün Avrupa’nın en hızlı büyüyen ekonomisi haline gelmesinde halkın desteğiyle sağlanan siyasi istikrarın ve bunun tüketici güvenine yansımasının belirleyici olduğunu anlattı.
"Biz ekonomik krizi demokrasiyle çözdük" diyen Bağış, AB’ye de aynı yolu izlemesi tavsiyesinde bulundu.
Egemen Bağış, ağır borç krizindeki Yunanistan’ın askeri harcamalarının NATO standartlarının üzerinde olduğuna dikkat çekerek, Türkiye ve Yunanistan’ın daha fazla tank, denizaltı ve savaş uçağına değil daha çok okul, hastane ve yola ihtiyaç duyduğunun altını çizdi.
Bağış, "Biz düşman değiliz, NATO içinde müttefikiz. Dışardan herhangi bir saldırı olduğunda birbirimizi korumak mecburiyetindeyiz" şeklinde konuştu. (Gazeteport)