“Çok köklü ve kalabalık bir aileyiz. Annem Çile, babam Gevenez köyünden. Bizim ailemiz dindar bir aileydi. Hem annem, hem de babam… İki dindar ailenin oğluyla kızı evlenmiş. Biz de onların çocuklarıyız.
... "Biz köylü çocuklarıyız, öğretmen olacağız köyleri kalkındıracağız" düşüncesi ile enstitü eğitimimizi tamamladık...
İş içinde eğitim yöntemi… Bu dünyada uygulanmamış bir yöntemdi. İlk kez Türkiye’de uygulanıyordu ve dünyaya örnek teşkil ediyordu. İşi iş içinde öğrenme ilkesi: iş yaparken üretim yapılıyor ama matematik de yapılıyor. İş içinde eğitim yapılıyordu. Bataklık kurutup; bir tohumun ihtiyaç duyduğu büyüme alanını metrekaresini hesaplayıp tarla ekimi yapıyorduk. Bu sayede devlete de bir yük teşkil etmiyorduk. İş içinde eğitim böyle oluyor. Şiir yada bilgi içerikli bir yazı yazdığımızda kendi çıkarttığımız dergide yayınlıyorduk.
Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi yüksek lisans öğrencisi Nurcan Yalçınkaya ile aynı bölümden mezun Hüseyin Batuhan Kurtay, Antalya’ya gelip Pakize Türkoğlu ile görüştü.
... Doğrudan enstitü başkanları kümeler tarafından seçiliyordu. Bu şekilde öğrenciler yönetime katılabiliyordu. Öğretmenlerini ve müdürlerini eleştirebiliyordu. Bu demokratik özgürlüğü dünyada ilk biz sahip olduk. Fransa’daki Sorbonne Üniversitesi’nde bile bu özgürlük yoktu. Sorbonne Üniversitesi öğrencileri protesto ederek eleştirme hakkına sahip olurken, biz doğal bir hakkımız olarak gördüğümüz yönetme ve eleştirme hakkı ile erken yaşta sorumluluk alarak hayata hazırlandık.
Günümüzde köy enstitülerinden sadece Türkiye değil bütün dünya yararlanabilir. Dünyada eğitim çok zorda. Şimdi Avrupa’da Amerika’da bizim bildiğimiz Johan Dewey gibi, Kirchensteiner gibi eğitimcilerin bunları düzeltme gücü kalmadı. İki yıl önce dünyada ekonomik bozulmalar nedeniyle Birleşmiş Milletler ‘İvedi Önlem Paketi’ diye bir şey yayınladı. Pakette; ‘Üretmeden tüketmeyin, ormanları, sürülebilir topraklarınızı, su havzalarınızı iyi koruyun’ gibi önlemlerden bahsediliyor. Bugün Fransa’da okullara polis atanıyor. Çünkü öğretmenler öğrencilerle baş edemiyor. Amerika’da farklı, İngiltere’de farklı, bizde farklı sorunlar var. O sorunlara Johann Dewey’in yöntemleriyle cevap verilemiyor. Ama köy enstitülerinin getirdiği ilkeler çakılı değil. Bu görüşlerle o sorunlara cevap verilebilir. Bu köy enstitüleri yeniden açılsın demek değildir. Onun getirdiği ilkelerle 21. Yüzyıl’ın sorunlarını düzene sokmalıyız, yararlanmalıyız. Çünkü çok sağlam ilkeleri var…
İsmet İnönü, Köy Enstitüleri’nin kurucuları olan İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile birlikte ziyaret ettikleri Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde bir kız öğrenciyi dinlerken.
Sonuç olarak bir değerlendirme yapmam gerekirse; Türkiye’de eğitim ve öğretim alanında gerçekleşen ve günümüz eğitim anlayışının çekirdeğini oluşturan çağdaş, eşitlikçi, ulusal ve laik eğitim modeli, Cumhuriyet döneminde temellerini atmıştır. Çünkü Cumhuriyet her şeyden önce yeni insan tipini oluşturmakta ve bu anlayışla ‘aydın’ bir toplum meydana getirmektedir. Cumhuriyet döneminde eğitim alanında yapılan devrimler, önceki dönemlere göre daha radikal bir özellik taşımakta, eğitim alanında gerçekleştirilen yenilikler, Osmanlı Devleti’nin getirdiği aksaklıkları ortadan kaldırmayı ve Batı’da gerçekleşen yenilikleri yakalamayı kendisine hedef almaktadır.”
Çifteler Köy Enstitüsü öğrencileri
|
|
Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |